Savaş hazırlığı artarken barış hareketi ne yapmalı?
Avrupa’nın Gündemi: Avrupa’da militarizasyona karşı barış hareketi ne yapmalı? Macron’un Mısır ziyaretinin arka planında ne var? İngiltere İsrail’in sınır dışı ettiği milletvekilleri için ne yapacak?

Fotoğraf: Ali Çarman/Evrensel
Almanya’da her Paskalya döneminde güçlü barış yürüyüşleri yapılıyor. Bu yıl da 17-21 Nisan tarihlerinde yapılacak yürüyüşlerin ana konusu Filistin ve Ukrayna’daki savaşın yanı sıra Almanya’nın militarizasyonu, orduya sınırsız bütçe ve 2026 yılına kadar ülkeye yerleştirilmesi planlanan orta menzilli füzeler olacak. Almanya Komünist İşçi Partisi İnşa Örgütü, barış hareketinin geniş emekçi kitlelerin hareketine dönüşmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği Mısır ziyareti, Filistin’e destek mesajlarıyla sunuldu. Ancak arka planda Fransız sermayesinin çıkarlarını koruma ve bölgedeki nüfuzunu yeniden kurma çabası yatıyor.
İngiltere’de ise İsrail’in iki İngiliz siyasetçiyi sınır dışı etmesi gündem oldu. Guardian’dan seçtiğimiz makalede, “Gazze’de on sekiz aydır süren katliam, cılız resmi mektuplardan başka bir sonuç vermedi. Gerçek bir öfke yaratmak için diplomatik aşağılama gerekti” denildi.
Paskalya yürüyüşü hangi koşullarda yapılacak?
ArbeitZukunft
Almanya Komünist İşçi Partisi İnşa Örgütü
Paskalya yürüyüşü yaklaşıyor ve barış hareketi ülke çapında sokaklara çıkmaya hazırlanıyor. Bu yıl Paskalya yürüyüşü nasıl ve hangi koşullarda yapılacak?
İsrail, görüşmelerin ardından ateşkesi bozarak Gazze Şeridi’ni bombalamaya devam ediyor. Trump ve Netanyahu’nun yeniden yerleştirme planlarıyla birlikte Gazze’ye karşı yürütülen savaşın amacı giderek daha da netleşiyor: Filistin halkının temizlenmesi ve sürgün edilmesi! Ukrayna’da ufukta müzakereler görünüyor, ancak çeşitli güçler nasıl ilerleneceği konusunda anlaşamıyor. ABD, Çin’e odaklanmak için desteği azaltıp savaşı bitirmek isterken, Avrupa’da bundan sonra Ukrayna’ya destek verme konusunda yalnız kalmanın verdiği büyük çaresizlik hakim. Bu anlayışla AB’nin yeniden silahlanması ilerletiliyor. Bunu güvence altına almak için 800 milyar avroluk bir paket öngörülüyor.
Almanya da savaşa hazırlanmak için üzerine düşeni yapıyor. Ukrayna’da savaşın patlak vermesinin ardından onaylanan 100 milyar avroluk Alman ordusuna özel fon neredeyse tükendi. Yeni iktidar partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), sosyal demokrat SPD ve Yeşiller ile birlikte altyapı için 500 milyar dolarlık yeni bir özel fon başlattı. Pakette ayrıca, savunma harcamalarındaki borç freninin kaldırılması anlamına gelen Anayasa’da değişiklik yapılması da yer alıyordu. Dolayısıyla sınırsız savaş harcamalarının önü açılmış oluyor. Toplam paketin büyüklüğü en az 1 trilyon avroyu buluyor. CDU şu anda yeniden silahlanmayı ilerletiyor, aynı zamanda zorunlu askerliğin yeniden getirilmesiyle ilgili tartışmaları da sürdürüyor ve içerideki militarizasyon da ilerliyor. Geçtiğimiz mart ayında Berlin’de, grevcilere ve göstericilere karşı eylemler de dahil olmak üzere ülke içinde savaşa hazırlık yapmak ve düzeni sağlamak amacıyla yeni bir iç güvenlik birimi kuruldu. Savaş hazırlıkları her yerde daha somut ve saldırgan bir hal alıyor.
Bütün bu gelişmeler göz önüne alındığında barış hareketinin hâlâ neden bu kadar küçük kaldığı şaşırtıcı olabilir. Savaş karşıtı protestoyu barış yanlıları ile gerçekçiler arasındaki bir çatışma olarak anlamamak bugün daha da önemli; çünkü medya ve siyasette tam da bu şekilde yansıtılıyor. Ancak savaştan yana olmak ya da savaşa karşı olmak sadece ahlaki bir sorun değildir. Bilakis, savaş hazırlıklarına karşı tutumumuzu, bunun en çok biz emekçileri vurduğu, bir kısım insanın ise bundan zenginleştiği gerçeğine dayandırmalıyız.
Savaş, güç ve çıkarlarını artırmak isteyen birkaç kişi ve onların mensup olduğu sınıf için iyidir. Ancak bunun öncelikle daha fazla yoksullaşma ve çalışan kesimin yaşam koşullarına yönelik saldırılar anlamına geldiği, bugün silahlanma borçlarının hangi kalemlerde kapatılacağı konusunda yapılan tartışmalarda görülüyor. Savaşın bedelini bugün Almanya’daki emekçi halk ödüyor ve Rusya, Ukrayna gibi diğer ülkelerde savaşa katılıp canlarını kaybediyorlar. Günümüzde askere alınanlar çoğunlukla orta okul ve meslek lisesi çağındaki gençler.
1 trilyon, 800 milyar, 500 milyar ya da 100 milyar gibi rakamlar ve Almanya’nın dış politika hedefleri karmaşık ve erişilmez olabilir; ancak savaşın nüfusun çoğunluğu üzerindeki etkisi giderek daha elle tutulur hale geliyor.
Barış hareketinin bir kez daha geniş emekçi kesimlerin hareketine dönüşmesi için bu bağlantıyı kurması ve bunu Paskalya yürüyüşü için seferberlik amacıyla kullanması gerekiyor. Bu aynı zamanda iş yerindeki, üniversitedeki veya bölgedeki toplumsal mücadeleleri yeniden silahlanma ve savaş politikalarına karşı muhalefetle ilişkilendirmek anlamına geliyor!
Çeviren: Semra Çelik
Mısır Ziyareti: Macron, Fransız emperyalizmini savunmak için Filistin dostu rolü oynuyor
Axel Justo
Revolution Permanente
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 6-8 Nisan tarihleri arasında resmi bir ziyaret için Mısır’daydı. Bu, Macron’un Mısır’a dördüncü ziyaretiydi. Her zamanki gibi bu ziyarette de kendisine Fransız patronlar sınıfının en büyük temsilcileri ve işveren örgütü MEDEF’ten oluşan kalabalık bir heyet eşlik etti. Ziyaretin temel amacı yeni ticari anlaşmalar ve yatırımlar elde etmekti. Ancak, bölgedeki siyasi krizlerin ortasında Macron bu ziyareti Fransa’nın diplomatik gücünü ve sözde “ilerici” emperyalizmini sergilemek için de kullandı.
Macron, Mısır’da Diktatör Abdülfettah Sisi ve Ürdün Kralı II. Abdullah ile bir araya geldi. Ziyaretin hemen öncesinde ABD Başkanı Donald Trump, Fransa’ya yüzde 20 ve Mısır’a yüzde 10 ek gümrük vergisi uygulayacağını duyurmuştu. Bu gelişmenin ardından Macron’un ziyaretinin ilk hedefi iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri canlandırmaktı. Nitekim Fransa, 2013’teki askeri darbenin ardından Sisi rejimiyle oldukça sıcak ilişkiler kurmuştu.
Fransız silah sanayisinin önemli müşterisi
Ekonomik açıdan Mısır, Fransa’nın en büyük ikinci silah alıcısı. 2014 ile 2023 yılları arasında Mısır, Fransa’dan yaklaşık 12 milyar avro değerinde savaş uçağı, savaş gemisi, zırhlı araç ve polis ekipmanı satın aldı. Bu teçhizat, Mısır’daki muhalifleri bastırmak için kullanılıyor. Sisi rejiminin hapishanelerinde şu anda 60 bine yakın siyasi mahkum bulunuyor; işkence ve kötü muamele gündelik bir gerçeklik.
Bu nedenle Macron’a bu ziyarette Fransız sermayesinin dev isimleri eşlik etti: Alstom (demir yolu teknolojileri), Lactalis (süt ürünleri), EDF (enerji), Vinci (inşaat ve altyapı), Dassault Aviation (savaş uçakları üreticisi) ve Airbus (uçak üreticisi). MEDEF temsilcileri de “sağlık, yenilenebilir enerji ve yeni teknolojiler” alanlarındaki ekonomik fırsatları tartışmak üzere düzenlenen panellere katıldı. Sonuç olarak sağlık, eğitim, ulaşım ve yapay zeka gibi alanlarda yaklaşık 20 yeni ekonomik anlaşma imzalandı.
Filistin için mi, emperyalist çıkarlar için mi?
Macron’un ziyareti aynı zamanda Fransa’nın Filistin meselesinde yeni bir imaj çizmeye çalışma çabasının da bir parçasıydı. Sisi ve II. Abdullah’la birlikte katıldığı üçlü zirvede Macron, Gazze’ye yönelik etnik temizlik planlarını kınadığını, Gazze ya da Batı Şeria’nın ilhakına karşı olduğunu ve Filistinlilerin yerinden edilmesine karşı çıktığını söyledi. Ancak Macron’un desteklediği “Arap planı”, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını tanımıyor. Bu plan, Gazze’nin Arap ülkeleri tarafından “Yeniden inşa edilmesini”, yönetimin Mahmud Abbas’a bağlı Filistin yönetimine verilmesini ve bölgede uluslararası işgal güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor. Kısacası, bu plan Gazze’yi eski statükoya, yani İsrail’in gözetimi altında bir açık hava hapishanesine dönüştürmeyi amaçlıyor.
Fransa’nın ikiyüzlülüğü
Macron’un sözde “ilerici” duruşu, aslında büyük bir ikiyüzlülüğün ve siyasi hesapların ürünü. 7 Ekim 2023’ten bu yana Macron yönetimi İsrail’e açık siyasi ve ahlaki destek veriyor. İlk günlerde Filistin yanlısı gösteriler yasaklandı; ardından sendikacılar, aktivistler ve savaş karşıtı kişiler “Terörü övmek” suçlamasıyla yargılandı. Macron, 24 Ekim 2023’te IŞİD’e karşı kurulan uluslararası koalisyonun Hamas’a karşı da kullanılmasını önererek, İsrail’in Gazze’deki soykırımına doğrudan destek çağrısında bulunmuştu.
Fransız emperyalizmi yeniden pozisyon arıyor
ABD ile ilişkilerin gerildiği ve Fransa’nın Afrika’daki etkisini büyük ölçüde kaybettiği bir dönemde, Macron Ortadoğu’da yeni bir alan açmaya çalışıyor. Fransız emperyalizmini “demokrasi” ve “insan hakları” söylemleriyle yeniden parlatmaya çalışıyor. Oysa gerçek şu ki, Fransız devleti ve sermayesi bu bölgeye yalnızca kâr ve çıkar penceresinden bakıyor. Bugün yeniden gündeme getirilen silahlanma politikaları, yalnızca büyük patronların çıkarına hizmet edecek ve sömürü ile yıkımı daha da derinleştirecek.
Çeviren: Ali Rıza Yıldırım
İsrail iki İşçi Partili milletvekilini sınır dışı mı ediyor?
Owen Jones
The Guardian
İngiliz hükümetinin İsrail’in tutumu karşısında gerçek bir öfke duyması için ne gerekiyor? Çoğu çocuk on binlerce sivilin yok edilmesi bu eşiği aşmadı. Kasıtlı açlık; tekrarlanan zorla yerinden etmeler; sağlık görevlilerinin, yardım çalışanlarının, gazetecilerin katledilmesi; endüstriyel işkence ve cinsel şiddetin ezici kanıtları... Bunların hiçbiri dışişleri bakanımızın bir tweet atmasından ya da en iyi ihtimalle İsrail hükümetini yapmayacağını bildiği bir şeyi yapmaya “teşvik etmek” için bir mektup yazmasından daha fazlasını hak etmiyordu.
Peki David Lammy’yi sonunda İsrail’e karşı gerçek ve haklı bir öfke duymaya, İsrail’in eylemlerini “Kabul edilemez, ters tepen ve derin endişe verici” olarak tanımlamaya iten şey neydi? İki İşçi Partisi Milletvekili, Yuan Yang ve Abtisam Mohamed’in İsrail’e girişlerine izin verilmemesi ve sınır dışı edilmeleri.
Benim itirazım Yang ve Mohamed’in, BM özel raportörünün İsrail’in kitlesel etnik temizlik yaptığı uyarısında bulunduğu yasa dışı işgal altındaki Batı Şeria’yı ziyaret etmek üzere yola çıktıkları için bu diplomatik aşağılanmaya maruz kalmalarına değil. Ne de olsa görevden alınmalarına neden olan, İsrail’in uluslararası hukuk ihlallerine yönelik geçmişte yaptıkları eleştirilerdi. İsrailli yetkililer onların propaganda yapmak yerine şahit oldukları hakkında gerçeği söyleyeceklerini biliyorlardı: Yetkililer Yang ve Mohamed’in “İsrail güvenlik güçlerini belgelemek ve İsrail karşıtı nefreti yaymak” istediklerini iddia ediyorlar. (Ama aslında endişelenmelerine gerek yok: Starmer’ın adamları, İsrail’in suçları hakkında konuşan İşçi Partili Milletvekillerini, Lammy’nin konuşma yazarının anlamsız basmakalıp sözler bulmasından daha hızlı bir şekilde kara listeye alıyor).
İşçi Partisi bu kez İsrail’in sonuçlarına katlanması gerektiğine karar verdi: Yang ve Mohamed’le birlikte fotoğraf çektiren birkaç düzine milletvekili, kameranın namlusunun ucunda gerçekten de çok sert görünüyordu.
Sınır dışı edilen iki Milletvekilinin kendilerini mağdur hissetmeye hakları var. Ancak, 18 aydır süren soykırım ahlaksızlığında katledilen tüm Filistinli kadın, erkek ve çocuklar için sunulandan daha içten duyguların şu anda yavan meslektaşları tarafından kendilerine sunulduğunu belirtmek onlara bir saldırı değildir...
Gerçekte, Yang ve Muhammed’e yapılan nahoş muamele, binlerce Filistinli çocuğun diri diri yakılması ve enkaz altında ezilmesinin başaramadığını başarsaydı, buna değebilirdi: Birleşik Krallık hükümetini çağımızın en kötü suçlarından bazılarına ortak olmaktan vazgeçmeye zorlamak. Ne yazık ki bu olmayacak.
Neredeyse tam 1 yıl önce Gazze’de İsrail devleti tarafından katledilen üç İngiliz yardım görevlisini hatırlıyor musunuz? World Central Kitchen saldırısının İngiliz siyasetçiler ve medya kuruluşları tarafından ne kadar hızlı bir şekilde hafızalardan silindiğini düşünürsek, hatırlamıyorsanız utanmayın. Altı Batılı yardım görevlisi ve Filistinli meslektaşları, WCK logolarıyla açıkça işaretlenmiş araçlardan oluşan bir konvoyla yola çıktılar. Hareketlerini İsrail Savunma Kuvvetleri ile önceden onaylanmış bir güzergah üzerinde koordine etmişlerdi. İsrail ordusu daha sonra doğrudan ve hedef gözeterek araçlara teker teker saldırdı ve yedi yardım görevlisinin tamamını öldürdü.
İngiliz siyasetçiler İsrail’in kendi vatandaşlarımızı katletmesine göz yumdular...
İşçi Partisi milletvekillerinin yüzlerinde öfke dolu ifadelerle yer aldıkları fotoğraf çekimlerinin hiçbiri temel gerçeği ortadan kaldırmayacaktır. Bu hükümet soykırımın kolaylaştırılmasına yardımcı oluyor. Yasal baskı altında İsrail’e silah ihracatı lisanslarının yüzde 9’undan azını askıya aldı ve Gazze’nin travma geçirmiş hayatta kalanlarına ölüm ve yıkım yağdırmak üzere F-35 jetleri için önemli parçalar göndermeye devam ediyor. Action on Armed Violence tarafından yapılan araştırmanın ortaya çıkardığı üzere, Kraliyet Hava Kuvvetleri aralık 2023’ten bu yana Gazze üzerinde 500’den fazla gözetleme uçuşu gerçekleştirmiş ve bu konuda kamuoyuna hiçbir açıklama yapmamıştır.
İsrail’in savaş suçları işlediğine dair tartışılmaz kanıtlara rağmen, İngiliz hükümeti bunları bu şekilde tanımlamayı reddediyor. Bu nedenle İsrail devletine yaptırım uygulanması ya da İngiliz vatandaşlarının orduda görev yapmasının engellenmesi gibi hiçbir adım atılmıyor...
Yang ve Mohamed gerçeği bildirmek istediler. Ancak çok sayıda İşçi Partisi milletvekili, çok önemli kişiler olarak kolektif statülerinin lekelendiğine inandıkları için hakarete uğramış durumdalar. İşte bu nedenle bu iki haksızlığa uğramış parlamenterin şu anda Avam Kamarasında, kaşları çatık meslektaşları yalvarırcasına sormadan yürüyemeyeceklerine şüphe yok: “İyi misiniz?”
İsrail aslında burada haydut bir devlet olarak kınanmıyor. Yeni yürümeye başlayan çocukların çadırlarında yakılabilmesi için İsrail’e daha fazla F-35 parçası gönderilmeden önce, siyasi efendilerimizin en sevdiği marş olan “Sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun?”un doğaçlama bir yorumuna maruz bırakılıyor. Mesele şu ki, politikacılar soykırımdan daha çok yaralı benliklerinden rahatsız oluyorlar ve bunun yanlarına kâr kalacağını düşünüyorlar. Bunu yapmadıklarından emin olmak bizim işimiz.
Çeviren: Sarya Tunç
Evrensel'i Takip Et