15 Nisan 2025 04:32

Trump’ın gümrük tarifeleri 'küresel iş gücü piyasaları' için ne anlama geliyor?

Gümrük tarifeleri üretim maliyetlerini artıracak, kâr hadlerini düşürecek; sermayedarlar, emek maliyetini düşürmek adına işten çıkarmalar, ücret kesintileri ya da yeni sömürü biçimlerini kullanacak.

Trump’ın gümrük tarifeleri 'küresel iş gücü piyasaları' için ne anlama geliyor?

Fotoğraf: AA

Aslıhan Aykaç

Dünya ekonomisi son elli yılda yalnızca ticaretin değil, aynı zamanda üretim süreçlerinin de uluslararası ölçekte bütünleşmesine tanık oldu. Üretimin küresel örgütlenmesinde, herhangi bir metanın üretimi, birbirinden bağımsız küçük parçalara ayrılarak yeni nesil bir uzmanlaşmayı beraberinde getirdi; bu uzmanlaşmanın sonucunda farklı coğrafyalarda üretilen ara malların çok uluslu şirketlerin sağladığı işletme hizmetleriyle bir arada işleyişi küresel değer zincirlerini ortaya çıkardı. Küresel ekonominin tarihsel olarak önceki uluslararası ekonomilerden farkı ticaretin yanında üretimi de uluslararası ölçekte örgütlemesi, bunu yaparken ulus-devletin politik korumasına, düzenleyiciliğine ve hatta sınırlarına ihtiyaç duymadan mal, hizmetler ve insan hareketliliğine izin vermesi oldu.

Devletin reddi

ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve geldiğinden beri hayata geçirdiği politikalar, neoliberal serbestiden radikal bir biçimde ayrılıyor ve yerine en yumuşak ifadeyle korumacı, neomerkantilist bir yaklaşım, ama daha gerçekçi bir ifadeyle neoemperyalist, dünya düzenine meydan okuyan bir model ortaya koyuyor. Amerika’yı yeniden muhteşem günlerine döndürmeyi hedefleyen Trump yönetimi, devleti ve bileşenlerini etkinleştirmek, bürokratik maliyetlerden kurtulmak adına devletin birincil sorumluluğu olan kamu yararını göz ardı ediyor. Gerek söylem gerekse ikili ilişkiler açısından Trump, tarihsel birikimlere, yasal ve kurumsal düzenlemelere, hatta İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası ilişkilerde yerleşik teamüllere ve en temel diplomatik kurallara dahi riayet etmiyor.

Gümrük tarifelerinin iş gücü piyasalarına etkisi

Dünya ekonomisi açısından Trump’ın uluslararası ticarette Amerikan sermayesinin rekabet gücünü artırmaya yönelik tarife yükseltme girişimleri ve daha sonra yine başkan tarafından belli bir süre için ertelenmesi piyasalarda öngörüyü ve istikrarı ortadan kaldırıyor. Gümrük tarifeleri son ürünlerin yanı sıra ara malları da kapsadığı için küresel ticareti ve küresel üretimi doğrudan tehdit etmekte. İlk olarak gümrük tarifelerinden etkilenen son ürünlerin fiyatları arttıkça tüketiciler artan fiyatlar, artan yoksulluk, geçim sıkıntısı yaşayacak. İkinci olarak ara mallara yönelik gümrük tarifeleri üretim maliyetlerini artıracak, kâr hadlerini düşürecek; sermayedarlar, emek maliyetini düşürmek adına işten çıkarmalar, ücret kesintileri ya da yeni sömürü biçimlerini kullanacak. Mevcut düzen daha önce görülmemiş düzeylerde eşitsizlik, varlık kutuplaşması, yoksulluk, sefalet ve sömürü yaratmışken, ABD’yi yeniden büyük yapmak için sisteme şok terapisi yapmak mevcut sosyoekonomik adaletsizliklerin derinleşmesine neden olacak.

Yükselen gümrük tarifeleri ve uluslararası ticaret sistemindeki radikal değişiklikler, küresel iş bölümünde yer alan ülkeleri gelişmişlik düzeyinden bağımsız olarak etkileyecek. Birçok çok uluslu şirket, üretim maliyetleri ve ucuz iş gücünün yanı sıra piyasalara yakın olmak, yerel taleple sınırlı kalmamak için de birden fazla ülkede üretim yapıyor. Gümrük tarifeleri nedeniyle Amerikan şirketlerinin yeniden Amerika’ya dönmesini ve istihdamı artırmasını beklemek indirgemeci bir yaklaşım, şirketlerin yatırım kararları yalnızca gümrük tarifeleri ve üretim maliyetlerine göre alınmıyor. ABD şirketlerinin Çin’de üretim yapmasında ucuz iş gücü, çevre düzenlemelerinin ve vergi maliyetlerinin düşük olması kadar Çin’in büyük bir pazar olması da etkili. Uluslararası ticaret sistemindeki değişiklikler, ABD ve Çin ile ticaret yapan tüm ülkeleri ve bunların üretici ve tüketici kesimlerini etkileyecek. Uluslararası ticaretteki aksama, özellikle teknolojik ara mallara bağımlılığı olan ülkelerde ve sektörlerde tıkanıklığa yol açacak ve bu tıkanıklık iş gücü piyasalarında da kırılganlığa neden olacak. Bu durum birdenbire artan işsizlik rakamları olarak karşımıza çıkmasa da eksik istihdam, ücretlerde ve sosyal haklarda daha fazla gerileme ve alım gücünün düşmesiyle kendini gösterebilir. Ekonomisi küresel değer zincirlerine bağımlı olmayan, yerli ekonomisi bir takım stratejik sektörlerle güçlendirilmiş, iç piyasasında istikrarlı bir taleple karşılaşan ülkelerde sistemik risklere görece direnç geliştirmek mümkün, ancak küresel ekonomideki girift üretim ve ticaret ilişkileri bu tür bir direnç kuraldan çok istisna olabilir.

Bir ekonomi politikası olarak göçmen karşıtlığı

Doğrudan olmasa da dolaylı olarak küresel iş gücü piyasasını etkileyecek bir başka politika konusu ise göçmenler. Küresel göç dalgalarından en fazla etkilenen iki ülke ABD ve Almanya, her iki ülkede de göçmen karşıtlığı seçimlerde ve siyasi kararlarda öne çıkıyor. Trump’ın varsayımı, ülkenin göçmenlerden temizlenmesiyle Amerikan vatandaşlarının istihdama ulaşmasının önünün açılacağı yönünde. Bu yaklaşım kapitalist üretim sürecinde formel ve enformel istihdam biçimleri arasındaki tamamlayıcı ilişkiyi ve iş gücü piyasasının hiyerarşik yapısını göz ardı ediyor. Göçmenlerden boşalan istihdam alanlarında vatandaşların çalışacağını varsaymak, formel istihdamın işverene maliyetlerini görmezden gelmek demek.

Sonuç olarak, Trump devletin kamu yararına öncelik veren ahlaki sorumluluğundan vazgeçerek vatandaşlarını sosyal haklardan mahrum bırakıyor. Gümrük tarifeleri ya da herhangi bir korumacı ekonomi politikasını hayata geçirmek, küreselleşme öncesi döneme, Amerikan hegemonyasının altın çağına dönüleceği anlamına gelmiyor. Dünya sistemi yeni bir döngüye doğru evrilirken, işaretleri doğru okumak ve doğru politika kalemlerini denkleme dahil etmek toplumsal uzlaşı açısından önem taşıyor.

Evrensel'i Takip Et