Hatimoğulları: Yurttaş "İktidar neden adım atmıyor" diyor, ne cevap verelim?
Tülay Hatimoğulları, "Vatandaş 'İktidar neden adım atmıyor, oyalama mı var' diyor. Biz de soruyoruz: Her gün yeni antidemokratik uygulamalar devreye girerken yurttaşlara ne cevap verelim" dedi.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Meclis grubunda gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Direnen gençlere selam gönderen Hatimoğulları, "Öğrencilere sokak ortasında işkence yapılıyor. Öğrencilere copla vuran, gaz sıkan polislere 10 bin TL ödül verdiler. Apaçık biçimde işkenceye ödül veriyor. İşkenceye prim vererek iç barış sağlanamaz. Suçu teşvik etmek, ödüllendirmek de suçtur" dedi.
Hatimoğulları sürece dair ise şunları kaydetti:
"Erdoğan ile görüşme olumlu geçti, beklenti sürece hız kazandırmasıdır"
"1 Ekim’de başlayan ve 27 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın tarihi çağrısıyla taçlanan barış ve demokratik toplum sürecinin üzerinden tam altı ay geçti. Gittiğimiz her yerde, konuştuğumuz herkes bu süreci destekliyor. Toplum barış istiyor. Barışı esnetin uzatın yaklaşımına da toplum karşı. Hemen diyorlar. En son, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’la DEM Parti İmralı heyetimiz bir görüşme gerçekleştirdi. Daha önce de kamuoyuyla paylaştığımız gibi, bu görüşme olumlu geçti. Heyetimiz toplumun kafasındaki soru işaretlerini, gözlemlerimizi, önerilerimizi aktardı. Şimdi beklenti, bu görüşmenin barış sürecine hız kazandırması ve çözümün kapısını aralamasıdır."
"İki ay geçmiş olmasına rağmen çağrıya denk düşen bir adım göremedik"
"Elimizde çok büyük bir fırsat var. Tarih yapma ve tarihe geçme fırsatı… Ama açık konuşalım ki aradan iki ay geçmiş olmasına rağmen, çağrıya denk düşen bir adım, bir irade henüz göremedik. Toplum net konuşuyor, son derece makul ve rasyonel ifade ediyor. Diyor ki 'İktidar neden adım atmıyor? Bu süreç neden hep tek taraflı ilerliyor? Bir oyalama mı var?' Biz de yürütme erkine soruyoruz: Tecrit sürerken, tersine her gün yeni antidemokratik uygulamalar devreye girerken, kayyımlar devam ederken sizce biz bu yurttaşlara ne cevap verelim? Bunlar çok büyük bir soru işareti olarak toplumun zihninde duruyor."
"Güven nasıl sağlanır?"
"Güven maalesef sadece güzel sözlerle değil; pratik ve güven verici somut zemin oluşturularak tesis edilir. Bu zemin nasıl sağlanır? Sayın Öcalan’ın çalışma ve iletişim özgürlüğünün sağlanmasıyla. Meclisin, silahsızlandırma süreci için bir yasa çıkarabilmesiyle. Demokratik Dönüşüm ve Barış Kanunu Teklifi'nin hazırlanmasıyla. Bu kanunun Meclisten hep beraber çıkarılmasıyla mesela. İlk adım olarak bunları yaparsak tüm Türkiye rahat bir nefes alır."
"Mahir Polat’ın tahliyesi hepimizi sevindirdi"
"Mahir Polat’ın tahliyesi hepimizi sevindirdi. Şimdi daha iyi koşullarda tedavi görecek. Kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Ancak içeride onun gibi yüzlerce ağır hasta tutuklu daha var. Özge Özbek, Hatice Yıldız, Soydan Akay, Selver Yıldırım, Hatice Onaran gibi sayısız isim hâlâ dört duvar arasında hastalıkla mücadele ediyor. Buradan iktidara ve Meclis Başkanlığına sesleniyoruz: Güven artırıcı bir adım atabilirsiniz. İnsani ve hukuki bir konuda cesur davranabilirsiniz. Toplum, hasta mahpuslar ve keyfi şekilde yakılan infazlarla ilgili somut adımlar bekliyor."
"İktidarın CHP’yi siyaset dışına itmeye çalışması kabul edilemez"
"İktidarın yargı ve güvenlik güçlerini kullanarak CHP’yi siyasetin dışına itmeye çalışması kabul edilemez. CHP’ye neden bu baskı uygulanıyor? Neden abluka altına alınmak isteniyor? Oysa bugün ilk kez barış gündeme geldiği zaman muhalefetten bu kadar ciddi ve önemli bir destek geliyor. Buradan başta ana muhalefet partisi olmak üzere tüm muhalefete sesleniyorum: Barış Türkiye’nin ortak meselesidir. Ne olursa olsun çözüm ve barışa dört elle sarılmaktan vazgeçmeyin."
"Kayyım politikaları son bulmalı, seçilmişler görevlerine iade edilmelidir"
"Çözüm sürecini konuşuyoruz diye kayyım uygulamalarını unutmadık. Van’da kayyım, çocuklara açılan kreşi neden kapatır? Kadınlara verilen ulaşım kartlarını neden iptal eder? Kayyım politikaları derhal son bulmalı, seçilmişler görevlerine iade edilmelidir. İstanbul’da belediyesine kayyım atananların itirazı ile Van’da, Hakkari’de halkın gasbedilen iradesine karşı yükselen itiraz aynıdır. Yurttaş 'Elinizi irademizden çekin' diyor."
"Komşu ülkeler İran’a yönelik yapıcı bir rol üstlenmeli"
Ticaret savaşlarının Ortadoğu'da gerilimi tırmandırdığını ve yeni bölgesel çatışma risklerini beraberinde getirdiğini söyleyen Hatimoğulları, "Trump'ın başlattığı tarifeler, tüm dünyayı etkileyen teknolojik, ekonomik ve jeopolitik bir güç savaşı haline geldi. Bu güç savaşının temel hedefi sömürü mekanizmalarını daha da derinleştirmek. Tablo, bölgenin uzun süre daha silah ve savaş döngüsünden çıkamayacağını gösteriyor. Merkezde ise İran yer alıyor. Komşu ülkeler, İran’a baskı uygulamak yerine halklarıyla buluşturacak yapıcı bir rol üstlenmelidir. Aksi halde bölgede büyük bir kaosun fitili ateşlenir" dedi.
"Alevi katliamı sürüyor"
Hatimoğulları, Suriye'deki Alevi katliamları için "Kimilerine göre bitti, kimilerine göre azaldı denilse de gerçekler öyle değil. Bizlere gelen haberler öyle değil. Aleviler sistematik biçimde güçlü bir katliama maruz bırakılmış, yerinden yurdundan edilmeye devam ediliyor. HTŞ ile iletişim içinde olan başta Türkiye hükümeti olmak üzere bütün hükümetlere bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. Alevi katliamının son bulması için herkes gerekli girişimleri yapmak durumundadır. DEM Parti olarak Alevi canlarımızın yanındayız" dedi.
"Ya krizlerle boğuşacaklar ya da demokratikleşme ve iç barış için adım atacaklar"
Hatimoğulları, "Ortadoğu'daki baskıcı rejimlerin önünde iki seçenek var: Ya halkların taleplerine direnecekler, krizlerle boğuşacaklar ya da gerçek anlamda demokratikleşme ve iç barışın sağlanması için adım atacaklar" dedi.
"Bunun adı hicret değil tehcirdir, soykırımdır"
Gazze'de süren soykırıma da değinen Hatimoğulları, "Katliamlar, yerinden yurdundan etme politikaları devam ediyor. Şimdi kimisi bunu yumuşatmak için 'Hicret' diyor. Hayır, bunun adı tehcirdir, sürgündür, soykırımdır" dedi.
Dünyanın dört bir yanında haksızlığa ve zulme karşı itiraz olduğunu söyleyen Hatimoğulları, "Dünya halkları, 'Elinizi bizden çekin. Adil, demokratik ve savaşsız bir dünya istiyoruz' diyor. Gazzelinin sesi Amed’de; Amedlinin sesi İstanbul’da, İstanbullunun sesi Seattle’da yankılandığında dünyadaki savaş ittifaklarının geri adım atmaktan başka seçeneği kalmayacaktır" dedi.
"İktidar çağrıyı yok saydıkça demokrasinin yolu daha da tıkandı"
Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat’ta yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" hakkında konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:
"Sayın Öcalan’ın yaptığı asrın çağrısından bu yana geçen sürede, ne yazık ki Türkiye'de demokrasisi adına bırakın olumlu bir adım atılmasını çok daha iç karartıcı bir tabloyla karşı karşıyayız. İktidar bu süreçte iyi bir sınav vermedi. Çağrı bir metinden ibaret değildi, bu demokratik toplumun dönüşüm davetidir. Ama iktidar bu çağrının ruhunu yok saydıkça, gereğini yapmadıkça ülkede demokratikleşmenin yolu açılamaz. Bu tıkanıklığın patlak verdiği son olaylar, HDK’ye ve kent uzlaşısına yönelik operasyonlar ve 19 Mart sürecidir."
"İşkenceye ödül vererek iç barış sağlanamaz"
"19 Mart’tan bu yana halkların yükselen sesi, sıradan bir tepki değildi, sadece bir şahsın özgürlüğü için değildi; bunlar eşit, adil, özgür ve demokratik bir yaşamı talep etmek için ortaya çıkan tepkilerdir. Gençler 'Bu ülke bizim' diye haykırıyor. Direnen gençlere selam ve sevgilerimizi iletiyoruz. İktidarsa bu sesi duymazdan gelerek baskılarını artıyor. Öğrencilere sokak ortasında işkence yapılıyor. Öğrencilere copla vuran, gaz sıkan polislere 10 bin TL ödül verdiler. Kaç ülke bilirsiniz ki apaçık biçimde işkenceye ödül veriyor. İşkenceye prim vererek iç barış sağlanamaz. Şiddete teşvik ediyorsunuz, bu suçtur. Suç işliyorsunuz. Suçu teşvik etmek, ödüllendirmek de suçtur."
"Direnen öğretmenlerin ve öğrencilerin yanındayız"
"İktidar, tüm bunlara ek olarak eğitim alanında da baskı politikalarına devam ediyor. Proje okullarında görev yapan öğretmenlere yönelik siyasi saiklerle yürütülen tasfiyeler açıkça bir operasyon niteliği taşıyor. Buradan Milli Eğitim Bakanı’na sesleniyoruz: Öğretmen atamaları, yönetici görevlendirmeleri ve tayinler şeffaf, denetlenebilir ve liyakate dayalı olmalıdır. Öğretmenleri hedef alan bu tasfiyeler yalnızca öğretmenlere değil, aynı zamanda bilimsel eğitime ve Türkiye’nin demokratik geleceğine yöneltilmiş bir saldırıdır. Bu uygulamalardan derhal vazgeçin. Bu açık hukuksuzluk karşısında direnen öğretmenlerin ve onların yanında duran öğrencilerin yanındayız." (Politika Servisi)
Evrensel'i Takip Et