16 Nisan 2025 04:06

Zirai don ve tarımda yıkıcı etki bırakabilir: Çiftçinin geleceği tehlikede, iktidar destek olmalı

Şiddetli don, tarımda büyük hasara yol açtı. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Remzi Suiçmez, üretici desteklenmezse gıda enflasyonu ve üretim kaybının artacağı uyarısında bulundu.

Zirai don ve tarımda yıkıcı etki bırakabilir: Çiftçinin geleceği tehlikede, iktidar destek olmalı

Fotoğraf: DHA

Gözde Tüzer
[email protected]


Türkiye tarımını etkisi altına alan zirai don felaketi, özellikle çiçeklenme dönemindeki meyve bahçeleri ve tarla ürünlerinde büyük tahribata yol açtı. 10-12 Nisan’da 36 ilde etkili olan ve sıcaklıkların -8°C ile -15°C’ye kadar düştüğü bu kuvvetli don, fındıktan kayısıya, üzümden şeker pancarına kadar birçok üründe ciddi kayıplara neden oldu. Ancak bu, çiftçilerin karşılaştığı tek sorun değil. Önümüzdeki aylarda dolu, sel ve kuraklık gibi diğer iklim riskleri de gıda arzını ve fiyatlarını tehdit ediyor.

Peki, çiftçi bu yıkıcı etkilerden nasıl korunacak? TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Remzi Suiçmez, TARSİM sigortasının yetersiz kaldığını, üreticilerin büyük zararla karşı karşıya kaldığını söyledi. “Üstelik yüksek girdi maliyetleri, borçlar ve düşük alım fiyatları da eklenince tarımın sürdürülebilirliği riske giriyor” diyen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Remzi Suiçmez, yaşanan krizi ve çözüm önerilerini anlattı: “Üreticiyi korumazsak, gıda enflasyonu ve üretim kaybı daha da artacak.”

Türkiye’yi zirai don felaketi vurdu. Zirai don nedir ve nasıl etkiliyor tarımı?

Zirai don hava sıcaklığının 0 derecenin altına düşmesi, bunun da özellikle çiçeklenme aşamasındaki meyveler ve ikili sebzeler dahil olmak üzere ya da tarla ürünleri dahil olmak üzere yaprak ve meyvelerde büyümenin durması, bazen tamamen ölmesi şeklinde hücre içindeki suyun donması bitkinin hücre yapısının bozulması dolayısıyla ürünlerin ya tümden ortaya çıkamaması, ürün miktarının kalitesinin ya da pazar değerinin düşmesidir.

Birden fazla don çeşidi var.

1- Hafif don var. Bu 0 ile -2.2 derece arasıdır.

2- Orta kuvvetli don vardır. Eksi -2.2 ile -4.4 arası.

3- Kuvvetli don vardır. -4.4 ile daha düşük derecelerde.

Bu son 10-12 Nisan’daki zirai don kuvvetli dondur. Çünkü birçok yerde -8 ile -15 arası yaşama geçti. Ama don hep vardı. 21-25 Şubat’ta Hatay, Adana, Mersin’de narenciyede, mevsimlik, kışlık sebzelerde çok kuvvetli bir don yaşadık… Birçok üründe ciddi zararlar oldu. Ona yönelik hasar tespitlerinin yapılıp gerekli ödemelerin, TARSİM üstünden yapılması konusunda kamuoyuna yansıyan bir bilgi yok.

Manisa’da bugün yeniden üzüm bağı üstünden donu konuşuyoruz. 21-22 Mart’ta Manisa’da yine şiddetli bir don görmüştük. Dolayısıyla 10-12 Nisan’daki donun ülke gündemine gelmesi 36 ilde birçok üründe etkili olması yeni değil. Orta Karadeniz, Doğu Karadeniz ve Batı Karadeniz’de fındık daha önce de zarar görmüştü.

Malatya’da ve Elâzığ’da kayısı, Çorum’da ceviz, Karaman ve Niğde’de elma, yine Niğde’de patates, Konya’da şeker pancarı, meyve ve hububat dahil hemen hemen tüm ürünlerde çok ciddi sıkıntılar gündemde. Bu aşamada zirai donun dışında, önümüzdeki mayıs, haziran aylarında dolu zararlarını da yaşayacağız. Yine sel zararları gündeme gelecek. Bunlar geçmiş yıllarda da vardı. Yalnız Türkiye’de 2014’te çok ciddi bir don olayı yaşanmıştı ve onun etkileri hem tarımı hem ekonomiyi olumsuz etkilemişti. Şu andaki en son 10-12 Nisan’da yaşanan don da hem üretici açısından hem gıda arzı açısından hem de önemli ihracat kalemlerimiz olan kayısıda, fındıkta, üzümde, elmada dış ticaret konusunda da ciddi sorunlar gündeme getirecek.

Bu yaşadığımız donun etkileri nasıl olacak? Üstelik siz dolu ve sel zararlarını da saymışken… Önümüzdeki günlerde ağır sonuçlar görmeye başlayacağız sanıyorum…

Hatay, Adana, Mersin’de, şubattaki donun etkileri zaten sebze fiyatlarına özellikle yansımıştı. Tarım doğaya bağlı bir sektör. Her türlü doğa olayından etkilenir. Biz bugün donu konuşuyoruz ama 3 ay öncesinde de, geçen yıl da ya da önümüzdeki yaz aylarında da kuraklığı yeniden konuşacağız. En önemli sorunlardan biri de üretim alanındaki kuraklık. Kuraklık varken don ciddi zararı vermişken, dolu ve sel zararları da beklenirken burada yapılması gereken üreticiyi korumak.

Devlet destekli tarım sigortaları havuzu, TARSİM’e bazı üreticiler kayıtlı. TARSİM sigortası yaptıranların bedellerinin belli bir kısmını karşılıyor. Ama TARSİM’e sigorta oranı düşük. Kuvvetli donun olduğu geniş alanlardaki üreticilerin zararlarının karşılanmasının tek çaresi buraların afet bölgesi ilan edilmesidir. Afet bölgesi ilan edilirse üretimdeki TARSİM’e kayıtlı, ÇKS’ye kayıtlı çiftçi dışında diğer çiftçilerin de zararlarının giderilmesi gündeme gelir. Ama ekonomik gerekçelerle tarımdan ‘tasarruf’ edildiği için maalesef buralar afet bölgesi ilan edilmiyor.

İkinci bir boyut da bugün çiftçilerin 936 milyar TL’lik banka borçları. Şubat 2024’ten şubat 2025’e 2.2 milyar liradan 4.9 milyar liraya çıktı. Üretici traktörünü, arsasını, hayvanını ipotek ettirerek takipteki borçları ödemeye çalışıyor.  Ve şimdi belli masraf yapmış, üründen hasat sonrası kâr elde etmeyi bekleyen çiftçinin önündeki en önemli sorunlardan biri alım fiyatlarının düşük tutulmasıydı. O sorunu geçen sene yaşadık, bu yıl yaşamamak gerekir. Alım fiyatları konusunda devletin üretici lehine azalan ürün nedeniyle çiftçi lehine müdahil olması lazım. Çiftçi kredileri borçlarının bu kadar yüksek olduğu bir yerde hiç gecikmeden çiftçilerin kredilerinin faizlerinin silinmesi ve kredilerinin yapılandırılması lazım. Bunlar yapılmazsa bugünkü zarar; azalan üretim, iç piyasada zaten yüksek olan sebze meyve fiyatlarının daha yükseleceği anlamına gelir.

Bir diğer sorun, üretim fazlamız olan fındık, kayısı, elma sebze gibi ürünlerde de dış ticaretten gelecek gelirin azalması. Rifat Hisarcıklıoğlu bile “Çiftçinin borçları yapılandırılsın” diye bir açıklama yaptı don nedeniyle. Çünkü üretim olmadan kim, neyi ihraç edecek? Üretim olmadan hangi sanayici, neyi işleyip de gıda sanayisinden kazanç sunacak?

Remzi Suiçmez | Fotoğraf: TMMOB

Rifat Hisarcıklıoğlu demişken… Bir yandan enflasyonun yükselmesini engellemek için tarımda uygulanan politikalar var. Ancak gıda enflasyonu da her geçen gün artıyor. Bu hem üreticiye hem tüketiciye nasıl yansıyor?

Zirai don, dolu, sel, kuraklık zararları üretimi azaltır. Azalan üretim de fiyatların artmasını sağlar. Ancak bugün ülkemizdeki gıda enflasyonu, yıllardır dünyada en üst düzeyde. Yüksek gıda enflasyonunun nedeni de son yaşanan dolu, sel ya da kuraklık değil. Uygulanan yanlı ve yanlış tarım politikaları. Bir kere bu ayrımı koyup iklimi, iklimdeki meteorolojik olayları; fiyatlardaki artışın günah keçisi ilan etmemek lazım.

Zaten girdi fiyatları yüksek. Toplam destek bütçesi yasal olarak en az GSYH’nin yüzde 1’i olması gerekirken bugün tarımsal destek GSYH’nin binde 2’si. 635 milyar liralık destek yerine 135 milyar liralık bir destek gündemde. Zaten destekler 1 yıl geç ödeniyor.

Girdiler de dışa bağımlı… Mazot, tohum, gübre, ilaç… Herhangi bir KDV, ÖTV indirimi yok. Sulama suyu pahalı, sulamada kullanılan elektrik pahalı. Tarımsal elektriğe yüzde 12.5 zam geldi. İşçilik pahalı. Nakliye pahalı. Market ile tarla arasındaki fark 4-5 katına çıkmış her üründe. Bunu yıllardır yaşıyoruz. Sorun bu aslında. Sorunu meteorolojiye yüklemek haksızlık olur.

Genel anlamda ekonomide tarımın, çiftçinin korunması, girdi maliyetlerinin düşürülmesi, en önemlisi buğday, arpa gibi ürünlerde TMO’nun geçen yıl açıkladığı gibi, ÇAYKUR’un açıkladığı gibi ya da sözleşmeli üreticilikte domates, limon dahil olmak üzere üreticinin kaybettiği alım fiyatları değil, bu sene için bu yaşadığımız sorunları da gündeme alarak ek tarımsal destek paketi olmalı.

Pandemide yapılmadı, savaşta yapılmadı. Şimdi İklim Kanunu da gündemde. İklim Kanunu karbon üstünden, ticarileştirme bağlamında yürüyor. Tarım toprakları, meralar; Toprak Kanunu’na rağmen imara açılıyor. Genel anlamda tarımın üretim maliyetini düşürüp çiftçinin kâr edebileceği bir ekonomik düzene geçilmeli.

Ama bu don ortamında da çiftçiyi koruyacak şekilde afet bölgesi ilan edilip olayın ciddiyetle, ÇKS’li ya da TARSİM’li olup olmadığına bakmaksızın tüm çiftçilerin zararının giderilmesi, burada da “Paramız yok” denilmemesi gerekiyor. Eğer çiftçinin zararı devam ederse gelecek yıllarda da üretimde bulunamaz.

Kredi faizlerinin ötelenmesi, ertelenmesi, üyelik koşullarının biraz daha kolaylaştırılması lazım.

Üreticilerle görüştüğümde bir kısmının, TARSİM’i yaptırıp bir kısmının bundan uzak kaldığını gördüm. Neden olarak da TARSİM’in zararları karşılamak yerine belli oranları karşıladığı ve bu oranı karşılarken de belli kıstasları olduğu söylendi…

Şu anda da Türkiye’de bir uygulama var. Tarım sigortasının, don dahil belli konularda kıstasları vardı. Bu belli oranda genişletilse de bazı çiftçiler başvurmuyor. Gerekçe olarak da ekonomik gerekçeler ya da belli oranda karşılamadığı söyleniyor.

Şimdi orada da önemli olan şey şu… Gerek Tarım Bakanlığının gerekse TARSİM eksperlerinin çok hızlı bir şekilde hasarları gerçekçi bir şekilde tespit etmesi… Genelde hasar oranını düşük gösterip üreticiye olabildiğince daha az sigorta parası ödeme yoluna gidiliyor. Bu yanlıştan vazgeçilmeli.

Evrensel'i Takip Et