17 Nisan 2025 14:43

Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde sağlık emekçilerinden çağrı: TTB’nin hazırladığı sağlıkta şiddet yasası yürürlüğe girmelidir

Sağlık meslek örgütleri, Dr. Ersin Arslan anısına ilan edilen Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü açıklamalarında TTB’nin hazırladığı sağlıkta şiddet yasasının yürürlüğe girmesini talep etti.

Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde sağlık emekçilerinden çağrı: TTB’nin hazırladığı sağlıkta şiddet yasası yürürlüğe girmelidir

Fotoğraf: Evrensel

Sağlık meslek örgütleri, 17 Nisan 2012 tarihinde bir hasta yakınının bıçaklı saldırısı sonucu yaşamını yitiren Dr. Ersin Arslan anısına Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından ilan edilen "Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü” dolayısıyla birçok kentte açıklama yaptı. Açıklamalarda sağlıkta şiddete karşı cezasızlığın son bulması için Türk Tabipleri Birliği'nin hazırladığı sağlıkta şiddet yasasının uygulamaya konulmasını talep etti.

Ankara: Sağlıkta şiddete karşı cezasızlık son bulsun

Fotoğraf: Evrensel

Ankara – Ankara Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ankara Şubesi, Ankara Diş Hekimleri Odası ve Birlik ve Dayanışma Sendikasının da aralarında bulunduğu sağlık alanındaki 11 sendika ve oda, Ankara Tabip Odasında bir araya gelerek Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Gününe dair açıklama yaptı. Ortak açıklamayı okuyan Ankara Tabip Odası YK üyesi Dr. Kemal Oskay, şiddetin öngörülebilir ve önlenebilir bir toplumsal sorun olduğuna dikkat çekti. Sağlık emekçileri, sağlıkta şiddete karşı cezasızlığın son bulması için Türk Tabipleri Birliği'nin hazırladığı sağlıkta şiddet yasasının uygulamaya konulmasını talep ettiler.

13 yıl önce bugün, 17 Nisan 2012'de Dr. Ersin Arslan'ın bir hasta yakınının bıçaklı saldırısı sonucu yaşamını yitirmesi ile 17 Nisan, Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından "Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü" ilan edildi. Sağlık emek ve meslek örgütleri 17 Nisan'ın bir anma günü olduğu kadar, şiddeti durdurmak amacıyla önerilerini paylaştıkları, yol haritası oluşturdukları bir mücadele günü olduğunu vurguladılar.

Son 20 yılda sağlık kurumlarında ve çalışma ortamlarında karşılaştıkları şiddetin vahşete dönüştüğünü ve Sağlık Bakanlığı'nın şiddetle ilgili Meclis soru önergelerini veya Bilgi Edinme Kanunu kapsamındaki soruları yanıtlamaktan kaçındığını ve yaptıkları araştırmalara göre Beyaz Kod sistemi kurulduğundan beri en az 122 bin şiddet bildirimi yapıldığı,2023 verileri incelendiğinde ise günde en az 50 şiddet bildirimi yapıldığını aktardılar.

Ortak açıklamada, sağlıkta şiddeti kronikleştirerek hizmet sunumunun bir parçasına dönüştüren üç yapısal neden olduğu belirtildi. Bunlardan ilki; kışkırtılmış sağlık talebine ve olağanüstü iş yüküne yol açan popülist ve piyasacı sağlık politikaları. İkincisi; sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarının oluşturulmaması, güvenli işyeri organizasyonunun yapılmaması. Üçüncüsü ise hekimleri ve sağlık çalışanlarını değersizleştiren ve itibarsızlaştıran siyasi söylemler ile yönetsel paradigmalar olduğu ifade edildi.

"Şiddete tahammülümüz kalmamıştır."

Şiddet, öngörülebilir ve önlenebilir bir toplumsal sorun olduğunu siyasi, hukuki, kültürel ve fiziki önlemleri bir araya getiren bütüncül politikalara ihtiyaç olduğunu belirterek Sağlık Bakanlığı'nın şirketler yerine doktorlara kulak verdiği durumda şiddete yol açan nedenleri ortadan kaldırmanın mümkün olduğu belirtildi.

Sağlıkta şiddete karşı cezasızlığın son bulması için TTB'nin hazırladığı "Sağlıkta Şiddet Yasası" ve bu kapsamda sağlık emekçilerinin talepleri şu şekilde:

  • ⁠Sağlık çalışanlarına yönelik işlenen suçlarda cezalar artırılmalı ve cezasızlık son bulmalıdır.
  • ⁠Sağlık çalışanlarına yönelik işlenen suçların infazında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik uygulamaları kaldırılmalıdır.
  • Türk Ceza Kanunu'nda "Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet" başlığıyla yeni bir suç kategorisi tanımlanmalıdır.
  • Sağlık kuruluşlarına silahla girilmesi yasal düzenlemelerle engellenmelidir.

Sağlıkta şiddetin sona ermesi için verdikleri mücadeleyi sonuç alıncaya kadar sürdürmekte kararlı olduklarını belirten sağlık emekçileri, "17 Nisan gününde Dr. Ersin Arslan'ı ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını yitiren tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarını saygıyla anıyor, herkes için sağlıklı ve şiddetin olmadığı bir gelecek diliyoruz." (Evrensel)


İstanbul’da sağlık çalışanlarından şiddet açıklaması: Şiddetsiz bir ülke, şiddetsiz bir sağlık ortamı istiyoruz!

Fotoğraf: ANKA

İstanbul'da sağlık çalışanları İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) ve Koç Üniversitesi Hastanesi önünde basın açıklaması yaptı. Çapa'daki eylemde basın açıklamasını İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşen Yavru okudu. TTB Merkez Delegasyon üyesi Dr. Raşit Tükel ve SES Temsilcisi Aydın Erol da birer konuşma yaptı.

"7 yılda 25 bin 315 adet fiziksel şiddet bildirimi yapılmıştır"

Sağlık çalışanlarına karşı giderek artan şiddet ile ilgili farkındalığın artması, şiddetin toplumsal olarak reddedilmesi, gerekli ve etkili yasal düzenlemelerin yapılmasını sağlamak üzere her 17 Nisan’da ülke genelinde yapılan etkinlik ile anmaların yapıldığının anımsatıldığı açıklamada, "2023 yılında Türk Tabipleri Birliği’nin üyeleri arasında yapmış olduğu anket çalışmasına katılan 10 hekimden yaklaşık 9’u çalışma hayatı boyunca hasta veya yakını tarafından en az bir defa şiddet gördüğünü; şiddet görenlerin yaklaşık üçte ikisi yetkili mercilere bildirimde bulunmadığını ve Beyaz Kod kullanmadığını belirtti. Türk Tabipleri Birliği’nin talebine rağmen edinemediği, bu nedenle açtığı dava sonucunda elde edilen Sağlık Bakanlığı Beyaz Kod verilerine göre; Ocak 2016’dan Temmuz 2023’e kadar 25 bin 315 adet fiziksel şiddet bildirimi yapılmıştır. Ancak bu tarihten sonraki veriler yine elde edilemediği için halen mahkeme kararı beklenmektedir." denildi.

“ ‘Şiddete sıfır tolerans’ anlayışı propaganda içeren bir söylemden çıkmalı”

İstanbul Tabip Odası tarafından yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Özü itibariyle kişisel ve toplumsal iyiliği hedef alan, bu amaç üzerine kurulu bir mesleğin mensupları olan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının gittikçe artan dozda ve bazen de ölümcül olan şiddete maruz kalması anlaşılmazdır, kabul edilemezdir. Sağlıkta yaşadığımız bu şiddet sarmalının evlerden, sokaklardan ve hepsinden önemlisi bunu önlemek ve gerekli tedbirleri almakla yükümlü en yetkili organların söylemlerinden bağımsız olduğu düşünülemez. Şiddetin dil ve söylemde başladığını, burada engellenemeyen şiddetin fiziki ve devamında ölümcül bir niteliğe bürünebildiğini herkes biliyor. 'Şiddete sıfır tolerans' anlayışının propaganda içeren bir söylemden çıkıp gerçek bir politikaya dönüşebilmesi sürekli, kararlı ve samimi bir anlayışı zorunlu kılar.

"Şiddet ortamı özellikle acil servislerde kontrolden çıktı"

Fotoğraf: ANKA

Ülkemizde 'sağlıkta şiddetle' ilgili samimiyetsiz tutumun en çarpıcı örneği olarak; 'Memnuniyetsizliğiniz varsa gidin sağlık personelinin gırtlağına yapışın' diyen bir milletvekilinin hâlâ Meclis’te durabiliyor olmasında görüyoruz. Sağlıkta Dönüşüm nedeniyle sağlığın bugün geldiği noktanın yarattığı olumsuz iklimin şiddet doğurduğu, özellikle acil servislerde kontrolden çıktığı, sağlık çalışanlarının kendilerini emniyette hissedemedikleri, sağlık hizmetinin verildiği yerlerin güvenli olmaktan çıktığı aşikardır.

Tedavisi için uğraşılan ya da ameliyatı yapılan bir hasta veya o hastanın yakını tarafından yapılan saldırı da, bu saldıralar sonucunda sağlık çalışanlarının hayatlarını kaybetmesi de kanıksanamaz. Her gün birçok sağlık merkezinde yaşanan mobbing, tehdit, hakaret ve fiziksel saldırıya varan şiddetin her türlüsünü durdurmaya kararlıyız. Sağlıkta şiddet bir yandan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının can güvenliğini tehdit ederken, aynı zamanda sağlık hizmeti sunumunu da engeller hale dönüşmüştür. Bu durum sürdürülebilir, kabul edilebilir, katlanılabilir değildir!

Bu nedenle toplumda yaygınlaşan şiddet iklimine ve özel olarak sağlıkta yaşanan şiddet olgularına karşı topyekun, kararlı ve samimi bir mücadele yürütülmesi zorunludur. Sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddetin tam anlamıyla önlenebilmesinin; şiddeti doğuran kültürel, toplumsal, siyasal, hukuksal yapının düzeltilmesinin, sosyal ve ekonomik düzeyin yükseltilmesinin ancak demokrasi, adalet ve barış ortamının sağlanması ile mümkün olabileceğinin farkındayız."

"Sağlık kuruluşlarına silahla girilmesi yasal düzenlenmelerle engellenmelidir"

Açıklamanın son bölümünde öneriler sıralandı alınması gereken önlemler hatırlatıldı. "TTB’nin sağlık çalışanlarına yönelik suçlar için yasa önerisine göre; cezalar artırılmalı, Türk Ceza Kanunu’nda şiddet başlığı ile ayrı bir suç kategorisi tanımlanmalı, suçların infazında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik uygulamaları kaldırılmalı, sağlık kuruluşlarına silahla girilmesi yasal düzenlenmelerle engellenmelidir. Mesleğimizin geleneği şiddet değil, karşılıklı güven içeren bir sağlık ortamına dayanır. Bu nedenle genç meslektaşlarımıza şiddet içermeyen bir sağlık ortamında hekimlik yapacakları bir gelecek bırakmak da bizim sorumluluğumuzdur." (ANKA)


İzmir Sağlık Platformu: Şiddetsiz bir ülke, şiddetsiz bir sağlık ortamı istiyoruz

Fotoğraf: Evrensel

İzmir – İzmir Sağlık Platformu, 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında basın açıklaması yaptı. İzmir İl Sağlık Mdürlüğü önünde bir araya gelen sağlık emekçileri "Şiddetsiz bir ülke şiddetsiz bir sağlık ortamı istiyoruz" pankartı açarak, "Demokrasi ve hukukun işlediği, bilimsel ve şiddetsiz bir sağlik ortamında çalışmak istiyoruz" dedi.

Basın açıklamasını okuyan İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Nuri Seha Yüksel, "Sağlıkta dönüşüm nedeniyle sağlığın bugün geldiği noktanın yarattığı olumsuz iklimin şiddet doğurduğu, özellikle acil servislerde kontrolden çıktığı, sağlık çalışanlarının kendilerini emniyette hissedemedikleri, sağlık hizmetinin verildiği yerlerin güvenli olmaktan çıktığı aşikardır" diye konuştu.

 "Şiddete karşı topyekun mücadele yürütülmeli"

Toplumda yaygınlaşan şiddet iklimine ve özel olarak sağlıkta yaşanan şiddet olgularına karşı topyekun, kararlı ve samimi bir mücadele yürütülmesi gerektiğini dile getiren Yüksel, "Sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddetin tam anlamıyla önlenebilmesinin; şiddeti doğuran kültürel, toplumsal, siyasal, hukuksal yapının düzeltilmesinin, sosyal ve ekonomik düzeyin yükseltilmesinin ancak demokrasi, adalet ve barış ortamının sağlanması ile mümkün olabileceğinin farkındayız. TTB'nin sağlık çalışanlarına yönelik suçlar için yasa önerisine göre; cezalar artırılmalı, Türk Ceza Kanunu'nda şiddet başlığı ile ayrı bir suç kategorisi tanımlanmalı, suçların infazında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik uygulamaları kaldırılmalı, sağlık kuruluşlarına silahla girilmesi yasal düzenlenmelerle engellenmelidir" dedi.

"Performans sistemi kaldırılmalı"

"Şiddetsiz bir ülke, şiddetsiz bir sağlık ortamı istiyoruz. Şiddetin olmadığı bir sağlık sistemi kurmak mümkün" diyen Yüksel, bunun için yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı;

  • Performans sistemi kaldırılmalı, ekip çalışmasını özendiren nitelikli çalışma düzenine geçilmelidir.
  • Randevular hastaya yeterli süre ayrılacak şekilde düzenlenmelidir.
  • Sağlık kurumlarında yeterli sayıda güvenceli sağlık çalışanı görevlendirilmelidir.
  • Sağlık kurumlarında güvenli çalışma koşulları sağlanmalıdır.
  • Merkezi şikayet hatları kaldırılmalıdır.
  • Acil servislerde sadece acil hastalara hizmet verilmelidir.   
  • TTB'nin önerdiği caydırıcı yasa teklifi hayata geçirilmelidir. (Evrensel)

TPD: Sağlıkta şiddet yapısal ve idari sorunların sonucudur

Fotoğraf: ANKA

Ankara – Türkiye Psikiyatri Derneği, 17 Nisan Sağlıkta Şiddetle Mücadele Günü'ne dair yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada şiddet olaylarının münferit değil, yapısal ve idari sorunların sonucu olduğu ifade edildi

13 yıl önce Dr. Ersin Arslan'ın hastası tarafından öldürülmesi üzerine, 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü olarak ilan edildi. Türkiye Psikiyatri Derneği, sağlıkta yaşanan şiddetin münferit değil, yapısal ve idari bir sorun olduğuna dikkat çeken bir açıklama yayımladı. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin, yıllardır çözülmemiş bir sorun olarak varlığını sürdürmekte olduğunun ifade edilidği açıklamada, "Sağlıkta Dönüşüm politikalarının geldiği noktada her geçen gün daha da derinleşmektedir. Aradan 13 yıl geçmesine rağmen, görev başında katledilen Dr. Ersin Arslan'ın acısı tazeliğini korurken, bugün hâlâ her kademeden sağlık çalışanı benzer tehditlerle karşı karşıyadır.

Dr. Ersin Arslan, Dr. Fikret Hacıosman, Dr. Ekrem Karakaya, Dr. Göksel Kalaycı, Dr. Aynur Dağdemir ve mesleki baskıların gölgesinde yaşamını yitiren Dr. Melike Erdem gibi birçok sağlık emekçisinin kaybı, sağlıkta şiddetin bireysel değil, yapısal bir sorun olduğunu acı bir şekilde ortaya koymaktadır." denildi.

“Kalıcı ve caydırıcı adım atmaya çağırıyoruz”

Sağlıkta şiddetin yapısal ve idari sorunların sonucu olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Sağlık hizmetinin niteliğini düşüren, çalışanların tükenmişliğini artıran, kamuoyunda güven duygusunu zedeleyen bu şiddet ortamı, önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmalıdır. Türkiye Psikiyatri Derneği olarak; güvenli, güvenceli ve insan onuruna yakışır çalışma ortamlarının sağlanmasının, yalnızca çalışanların değil, tüm toplumun sağlık hakkı açısından vazgeçilmez olduğunu vurguluyoruz. Sağlık çalışanlarında tükenmişliğe neden olan, şiddeti doğrudan teşvik eden sistemler kaldırılmalı; sağlık ortamı ister sağlık talebi ve hizmet sunumu sırasında gerçekleşen ister idarecilerden kaynaklanan fiziksel ya da sözel her türlü şiddetten arındırılmalı, şiddetsiz bir sağlık ortamı toplumsal ve yönetsel düzeyde bir öncelik olmalıdır. Acil servisler başta olmak üzere, tüm sağlık birimleri tıbben acil ve gerekli hizmetlerin sunulduğu alanlar haline getirilmelidir. Sağlık çalışanlarının yalnızca mesleğini icra ettiği değil, aynı zamanda güvende hissettiği kurumlara; sağlık hizmeti sunan ve bu hizmete ihtiyacı olanları taraf haline getirmeyecek yaklaşımlara; sağlık hizmetlerini salt bir iktisat alanı olmaktan çıkaracak politikalara ihtiyaç vardır." denildi. TPD, aynı acıların tekrar yaşanmaması için tüm ilgili kurum ve yetkilileri kalıcı ve caydırıcı adımlar atmaya çağırdı. (Evrensel)


Muğla’da sağlık emekçileri: Şiddeti değil, demokrasi ve eşitliği istiyoruz

Muğla — Muğla’da sağlık emekçileri, 17 Nisan Dr. Ersin Arslan’ı Anma ve Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında bir araya gelerek, sağlıkta şiddete karşı tepkilerini dile getirdi. Sağlık Emekçileri Sendikası ve Muğla Tabip Odası'nın çağrısıyla Menteşe Sağlık Emekçileri Anıtı önünde toplanan sağlık çalışanları adına basın açıklamasını Havana Çakar okudu.

Sağlık sistemindeki çöküşün çalışanlar üzerindeki etkilerine dikkat çeken Çakar, “İş yerinde, sokakta, evde her alanda acil demokrasi diyoruz” dedi. Zor koşullarda çalışan sağlık emekçilerinin taleplerinin yıllardır karşılanmadığı belirten Çakar, giderek artan şiddetin temelinde sağlık sisteminin piyasalaştırılması olduğu vurguladı.

Fotoğraf: Evrensel 

Çakar, yaşanan şiddetin yalnızca hasta ve yakınlarından değil, liyakatsiz yöneticilerden, ekonomik baskılardan ve siyasi kutuplaşmalardan da beslendiğini belirtti. Şiddetin artık toplumsal bir kültüre dönüştürülmeye çalışıldığını söyleyen Çakar, buna karşı toplumsal ve bütünlüklü bir mücadele çağrısında bulundu.

Basın açıklamasında ayrıca, sağlıkta şiddet yasasının değişmeden kabul edilmesi, güvenli çalışma alanları oluşturulması, meslek gruplarını hedef gösteren yayınların denetlenmesi ve koruyucu sağlık hizmetlerinin önceliklendirildiği bir sistem kurulması talep edildi.

Açıklamada, sağlık emekçilerine yönelik şiddetin son bulması ve toplum sağlığı için eşit, demokratik bir sistemin inşa edilmesi çağrısı yapıldı. (Evrensel)


Aydın Tabip Odası: Şiddetin olmadığı bir sağlık sistemi kurmak mümkün

Aydın — Aydın Tabip Odası, 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Gününde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, sağlıkta şiddetin sona ermesi, şiddetsiz bir ülke ve sağlık talepleri dile getirildi.

Fotoğraf: Evrensel 

Basın açıklamasını okuyan Aydın Tabip Odası Başkanı Rıza Akdeniz, “Sağlıkta yaşadığımız bu şiddet sarmalının evlerden, sokaklardan ve hepsinden önemlisi bunu önlemek ve gerekli tedbirleri almakla yükümlü en yetkili organların söylemlerinden bağımsız olduğu düşünülmemeli. Ülkemizde sağlıkta şiddetle ilgili samimiyetsiz tutumun en çarpıcı örneği olarak; 'Memnuniyetsizliğiniz varsa gidin sağlık personelinin gırtlağına yapışın' diyen bir milletvekilinin hâlâ Meclis'te durabiliyor olmasında görüyoruz" dedi.

Sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddetin tam anlamıyla önlenebilmesinin, şiddeti doğuran kültürel, toplumsal, siyasal, hukuksal yapının düzeltilmesinin, sosyal ve ekonomik düzeyin yükseltilmesinin ancak demokrasi, adalet ve barış ortamının sağlanması ile mümkün olabileceğini anlatan Akdeniz, "Şiddetin olmadığı bir sağlık sistemi kurmak mümkün” diye ekledi. (Evrensel)

Evrensel'i Takip Et