ODTÜ öğrencileri etkin CİTÖB, kalıcı kazanımlar istiyor
CİTÖB’ü hiç duymamış insanlar CİTÖB’ü sınıf arkadaşlarına anlatıyor, güvenlik endişesinden kaynaklı eylemlere katılmayan öğrenciler kampanya için stant açıyor,

Fotoğraf:Evrensel
Esmira Bekir
ODTÜ Öğrencisi
19 Mart tarihinden itibaren üniversitelerin direniş alanına dönüşmesi sonucu, öğrencilerin çeşitli somut talepleri kendisini gösterdi. ODTÜ öğrencileri bölüm bölüm taleplerini ifade ederek mücadelelerini bu talepler etrafında nasıl öreceklerini aldıkları her forumda tartıştılar. Öne çıkan ortak taleplerden biri ise Cinsel Tacizi Önleme Biriminin etkinleştirilmesine yönelikti. Geçtiğimiz senelerde neredeyse sadece topluluklarda bulunan öğrencilerin bildiği CİTÖB, bu direniş sürecinde her öğrencinin tanıdığı, her öğrencinin sahiplendiği ve her öğrencinin gelişmesini istediği bir birim haline geldi. Ancak CİTÖB’ün daha etkin çalışması için ODTÜ öğrencilerinin yürüttüğü talep mücadelesi 19 Mart sonrası yaşanan eylemliliklerin öncesine dayanmaktadır.
2011 yılından itibaren ODTÜ’de akademisyenlerin ve öğrencilerin kampüste yaşanabilecek taciz ve şiddet vakalarını önleyecek bir mekanizmaya duyulan ihtiyacı ön plana çıkarmasıyla başlayan süreç, 2016 yılında Özgecan Aslan cinayeti sonrası kadın mücadelesinin Türkiye’nin dört bir yanında ve ODTÜ’de yükselmesi sonucu CİTÖB’ün kurulmasıyla beraber kazanımla sonuçlandı. Ancak kurulduğu ilk günlerden itibaren iktidarın kadın düşmanı ve cezasızlık politikalarının etkisiyle Cinsel Tacizi Önleme Birimi inaktifleştirilmeye çalışıldı ve geçtiğimiz senelerde özellikle 25 Kasım ve 8 Mart dönemlerinde kadın ve LGBTİ’ler “Etkin CİTÖB, Güvenli Kampüs” sloganını kampüsün dört yanında haykırdı. Ancak bu sene diğer senelerden daha farklıydı. Rektörlük tarafından her ne kadar tanıtılmasa da Cinsel Tacizi Önleme Birimi birçok kadın ve LGBTİ tarafından sahiplenildi, bu 25 Kasım ve 8 Mart’ta “Etkin CİTÖB” talebi daha fazla yankı buldu.
2024 yılı Ekim ayında Ayşenur ve İkbal’in canice katledilmesinin ardından Türkiye’nin dört bir yanından yükselen kadın hareketi, korkumuzu öfkeye, isyanımızı mücadeleye dönüştürmemiz gerektiğini, güvenliğimizi sağlayacak şeyin birlikteliğimizden geçeceğini, kazanımların mücadelemiz sonucu ortaya çıkacağını gösterdi. Ayşenur ve İkbal’in öldürülmesinin ardından iktidarın cezasızlık politikaları daha çok teşhir edildi, “Kadın cinayetleri politiktir” sloganı daha fazla yankı buldu. Kadınlar bir araya gelerek sorunları, talepleri ve çözümleri beraber tartıştılar. ODTÜ’de başlatılan imza kampanyası da bir 8 Mart forumunda ODTÜ’lü kadınların Cinsel Tacizi Önleme Biriminin aktifleşmesi için beraber kararlaştırdığı mücadele aracıydı. 19 Mart sonrası öğrenci hareketinin yükselmesi sonucu “Etkin CİTÖB” talebi artık tüm ODTÜ öğrencilerinin talebi haline geldi, ODTÜ öğrencileri bu kampanyanın örgütleyicisi oldu.
Kampanya sürecinde her kesimden, her ideolojiden öğrenciler CİTÖB imza kampanyasını örmek için çaba sarf etti. Geçtiğimiz eylemlilikler sürecinde ideolojik tartışmalarla yürütülen mücadele sönümlenirken, bu kampanya sürecinde farklı düşüncelere rağmen öğrenciler bulundukları alanda bu kampanyayı ördüler. CİTÖB’ü hiç duymamış insanlar CİTÖB’ü sınıf arkadaşlarına anlatıyor, güvenlik endişesinden kaynaklı eylemlere katılmayan öğrenciler kampanya için stant açıyor, Kürtçe slogan duymaktan rahatsız olduğu için eylemlere gelmeyen öğrenciler Kürtçe şarkılar eşliğinde kampanyayı örüyor, dağıtım yapmaktan utananlar iki imza daha almak için insanların peşinden koşuyor. 19 Mart sonrası eylemlilikler ODTÜ öğrencilerine somut talepler etrafında nasıl mücadele yürüteceğini öğretti. Aldığı her imzada gözleri parlayan kadınlar artık sadece Etkin CİTÖB değil, kalıcı birliktelikler, kalıcı kazanımlar istiyor.
Evrensel'i Takip Et