19 Nisan 2025 04:15

Mehmet Salim’den imece usulü hayatlar ve direnişler: "Kırlangıçların Gözyaşları"

Mehmet Salim’in yeni kitabı "Kırlangıçların Gözyaşları", köy hayatındaki değişimleri, birey ve toplum ilişkilerini, semahları ve birçok kısa öyküyü ustalıkla anlatıyor.

Mehmet Salim’den imece usulü hayatlar ve direnişler: "Kırlangıçların Gözyaşları"

"Kırlangıçların Gözyaşları" kitabının kapağı

Ali Çarman
[email protected]


“Yazmanın bir büyülü yanı varsa, ki var olduğuna inanıyorum; kimse şimdiye kadar onu başkasına aktarabilecek biçimde bir formülle açıklayamamıştır. Öyle sanıyorum ki, işin sırrı, yazarın önemli bulduğu bir şeyi aktarmaya itilmesi; o şeyin acı verecek derecede dışarıya çıkmak istemesidir. Yazar bunu duyuyorsa, bazen, her zaman değil ama, duyduklarını dile getirmenin uygun yolunu bulabilir.’’

Edebiyatın saygın isimlerinden John Steinbeck’e ait bu sözler, yazma eylemiyle uğraşanlara çok şey anlatıyor. Son yıllarda ülkemizde edebiyatın; şiir, roman, öykü, anı, deneme bütün alanlarında güzel çalışmalar yapılıp olumlu denebilecek eserler üretilmekte.

Yüreğinin derinliklerinden süzülüp gelenleri anlatmaya ve yazıya dökmeye çalışarak kitap haline getiren Mehmet Salim’in geçtiğimiz günlerde yeni bir kitabı, “Kırlangıçların Gözyaşları”, okuyucularla buluştu.

Salim, yeni kitabı “Kırlangıçların Gözyaşları”nda imece usulü devam eden köy hayatındaki değişimleri, tek bir kelime dahi Türkçe bilmeyen Kürt çocukların okul yıllarını, bireylerin rolünü, toplumsal sorunları, semaha duranları ve nice tadımlık öyküleri ustaca işlemiş.

1967 Pazarcık/Maraş doğumlu Mehmet Salim, yaşamının en verimli, en gelişmeye açık dönemini tamı tamına 11 yıl 3 ay siyasi tutsak olarak cezaevlerinde geçirdi. Hayatın zorunlulukları kitaba ismini veren göçmen kuş kırlangıç misali onu Almanya’ya getirdi.

Mehmet Almanya’da boş durmadı. Postane işçisi olarak çalışırken dil öğrendi ve kendini yazmak gibi zorlu bir işe verdi. Bugüne değin “Serçenin Kanadındaki Sevinç”, “Dar Alanda Uzun Voltalar”, “Gardiyanın Aşk Mektupları” kitapları yayımlandı.

Yeni kitabı “Kırlangıçların Gözyaşları”nda adı geçen ve her bir öykü/denemeye konu olan insanları ve Pazarcık bölgesini az çok bildiğimiz için okumanın tadı başka oluyor. İnsan birçok sayfada kendisine bir yer bulabiliyor. Örneğin Söğütlü Köyü Taksicisi Bayro’yu bilmeyen yoktu. Bir zamanlar köyün tek taksicisi ve uzun konuşanı olarak nam salmış, ancak bıçak kemiğe dayandığında yaşamının en kısa ve anlamlı konuşmasını yaparak bütün köyü kırk kilometre kadar ötede olan Maraş’a koşmaya çağırmıştı. Zira Maraş’ta bütün insanlığın gözü önünde kadın, çocuk, yaşlı demeden insanlar katledilmekteydi.

Kitap, tamamen hayatın içinden, yaşananlardan damıtılmış. 12 Eylül darbesi sonrası bölgede İsa Üsteğmen olarak nam salmış halk düşmanı, işkenceciyi tanımayan yoktur. İsa Üsteğmen Pazarcık’ta kendini devlet olarak tarif etmiş; coğrafyadaki ilerici, demokrat, Alevi ve Kürtlere kan kusturmuştu. Bunun içinde halk Üsteğmen İsa’yı, Mehmet Salim’in birçok yerde dikkat çektiği gibi derin devletin generali olarak algılamıştı.

Kısa anlatımlarla dile getirilen yazılanların her bir konusu aslında ayrı ayrı kitaplara konu olacak derin ve genişlikte. İmece usulü devam eden köy hayatındaki değişimleri, tek bir kelime dahi Türkçe bilmeyen Kürt çocukların okul yılları, bireylerin rolü, toplumsal sorunlar, semaha duranlar ve nice tadımlık öyküler kitapta ustaca işlenmiş.

Gerek okuduğum bu son kitabı “Kırlangıçların Öyküsü”, gerekse de daha önceki kitaplarında belirgin olan bir gerçeklik var ki, o da yazarın arayış içinde olup buna uygun bir dil bulmaya çalıştığı.

Deneme yazıları, edebiyat alanındaki en zor konulardan biridir. Zira, beş-on sayfalık bir konuyu en yalın, en anlaşılır bir dil ile tek sayfaya sığdırmak çok kolay değil.

Daha güzel ve adil bir dünya özlemiyle insan sevgisi temeli üzerinde yazı yazmak politika ile eş değer. Mehmet Salim’in uğraşı ve yeteneğinin övgüyü hak ettiğini belirtmekte sakınca yok. Bu belirlemeye kitabı okuduğunuzda hak vereceksiniz.

“Kırlangıçların Gözyaşları” kitabının son sayfasındaki deprem konulu denemeden, dayanışma için ülkenin farklı şehirlerinde köye gelen gençlerin yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmalarını ustaca anlatan bir iki satır ile yazımızı noktalayalım:

“Elleri ile değil, yürekleri ile dokundular yaralara. Köy onların sımsıcak yürekleri ile ısındı. El ele verip su taşıdılar. El ele verip yemek dağıttılar. El ele verip giyecek dağıttılar. El ele. El ele, el ele.”

Evrensel'i Takip Et