ABD-Çin tarife restleşmesinde teknoloji rekabeti
Çin teknoloji firmaları, ABD şirketlerine meydan okurken, avantaja sahip oldukları bir alan da teknoloji üretiminin en kritik safhalarından biri olan ham madde çıkarımıdır.

Fotoğraf: AA
Ali Alper Alemdar
[email protected]
Trump’ın sözüm ona başlattığı ‘ticaret savaşı’ ve yüksek tarifelerle ABD’ye ithalatı pahalı hale getirerek, üretimi tekrardan ülke sınırları içine çekme stratejisi hem global hem de ABD içinde çok sert direnişle karşılandı. Aslında en başından beri Trump’ın hedefi tarifelerle diğer ülkeleri korkutup, onların ABD’ye uyguladıkları tarifeleri ortadan kaldırmak gibi gözükse de şu ana kadar bu plan da pek başarılı gitmiyor gibi görünüyor. Trump, her denemesinde yaşadığı piyasa krizleri ve diğer ülkelerin pek oralı olmaması sebebiyle bu tarifeleri şimdilik yine durdurdu, bir ülke hariç, Çin. Çin’in tarifelere cevabı ABD kadar sert olmakla beraber, aralarındaki ticari rekabette Çin’in çok daha avantajlı olduğunu söylemekte fayda var. Bunun nedenini ise basit bir ticaret dengesi üzerinden okumaktansa, iki ülkenin son zamanlarda aktif olarak rekabet ettiği teknoloji alanı üzerinden okumakta fayda var.
Çin menşeli, DeepSeek’in, ChatGPT gibi rakiplerinden, çok daha ucuza geliştirdiği DeepSeek-R1 sohbet robotu, yayımladığında ABD ve küresel piyasalarında büyük bir dalgalanmaya neden olmuştu. Çin’in teknolojik rekabetteki bu hamlesi, Amerikan dijital ve platform şirketleri için tehlike çanlarının en önemlisiydi. Çin teknoloji firmaları, devlet destekli devasa ARGE yatırımlarıyla ürettiği teknoloji metaları ile ABD şirketlerine meydan okurken, gözden kaçan çok önemli bir önemli alanda da önemli bir avantaja sahiptirler. Bu alan teknoloji üretiminin en kritik safhalarından biri olan ham madde çıkarımıdır. Yüksek teknoloji alanında bu ham maddeler nadir toprak elementleridir. Teknoloji, savunma sanayi ve yeşil enerji teknolojilerinde kullanılan samaryum, gadolinyum, terbiyum, disprosyum, lutesyum, skandiyum ve itriyum vb. gibi nadir toprak elementlerinin küresel arzının yüzde 70’e yakını Çin tarafından sağlanmaktadır. Ayrıca, Çin, çıkarılan bu elementlerin çıkarıldıktan sonra işlenmesinde küresel arzın yüzde 90’ına yakınını oluşturmaktadır. Akıllı telefonlardan, tabletlere, veri merkezlerinden, ağ servislerine, elektrikli araçlardan, bataryalara kadar birçok teknoloji metasının ham maddesini bu elementler oluşturmaktadır. Çin çıkardığı ve işlediği bu elemenletlerin yüzde 90’ına yakınını ise Huawei, Tencent, Alibaba gibi teknoloji firmalarına düşük maliyetlerle temin etmektedir. Her ne kadar Biden döneminde yürülüğe konan ve Amerikan teknoloji devlerinin Çin’e bağımlılığını azaltmayı amaçlayan Çip ve Bilim Yasası, belirli bir oranda işe yarasa da halen Amerikan teknoloji devleri önemli ölçüde Çin’den ithal edilen çiplere ve nadir toprak elementlerine önemli ölçüde bağımlıdır. Dolayısıyla, Çin teknoloji firmalarının rekabet gücü sadece tamamlanmış metalar üzerinden sınırlı kalmayıp, küresel üretim zincirinin en başından sonuna her alana yayılmış durumdadır.
Tarifelere tekrardan dönecek olursak, Trump en son Çin’e uyguladığı tarifeleri yüzde 145 seviyesine kadar çıkarmıştı. Fakat, Trump, teknoloji devlerini korumak adına, tarifelerin kapsamından nadir toprak elementlerini çıkardı. Çin ise Trump’ın bu adımlarına karşın, bu elementlerin ve mıknatısların ihracatını kısıtlayarak karşılık verdi. Bu elementler artık sadece alınacak özel lisansla ihraç edilebilecek. Çin’in, "Trump’ın tarifelerini ciddiye dahi almıyoruz" demesinin sebeplerinden biri de bu, diye düşünebiliriz. Keza, bu ihracat kısıtlaması ile birlikte yaşanması muhtemel bir arz kısıtının hem savunma hem de teknoloji alanında yaratacağı ciddi problemler şimdiden Amerikan medyasında dile getiriliyor. Trump’ın yarattığı bilinmezliği ve güvensizliği, en azından teknoloji alanında kapatmaya gücü son derece yeterli Çin’in bundan sonraki hamleleri, alandaki rekabeti önemli ölçüde şekillendirebilir. Fakat, Çin rekabeti iyice kızıştıracak önemli ve güçlü adımlar atacak mı, bu halen bir merak konusu.
Evrensel'i Takip Et