1 Mayıs’a giderken: Emeğin örgütlü gücü, birliğin garantisi olmalıdır
Bu yıl, önemi daha da artan bir yerden, 1 Mayıs sadece bir yürüyüş değil; dağınık parçaları birbirine bağlayan bir kavşak olmalıdır. Alanlara çıkmak kadar oraya hangi çağrıyla gidildiği önemlidir.

Fotoğraf: Uğur Yıldız/Evrensel
Emek Hareketi
1 Mayıs yaklaşırken, Türkiye’nin dört bir yanında süren mücadeleler, hayatın içinden yükselen taleplerle çizilen bir haritayı da gözler önüne seriyor. İşsizlik, yoksulluk, güvencesizlik, geleceksizlik ve yaşamı kuşatan baskı ve yasaklar karşısında işçilerin, kamu emekçilerinin, gençlerin, kadınların nasıl kendi yollarını açmaya çalıştığını görüyoruz bu haritaya bakınca.
Mart ayında İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve gözaltına alınmasıyla patlayan birikmiş tepki, üniversitelerde ders boykotları, on binlerce gencin kentin her yanına yayılan yürüyüşleri, yüz binleri aşan alan eylemleri, her tür ve seviyeden baskı ve saldırılara karşı bir haykırışın ifadesiydi. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirler başta olmak üzere, “Ev yok, iş yok, gelecek yok” diyerek ülkenin her yerinde sokağa çıkan gençler, tek adam iktidarının politikalarına kitlesel itirazlarını gösterirken, aslında toplumun büyük çoğunluğunun yaşadığı bir çöküş halini görünür kıldılar. Öncesinde de Antep’ten Çorum’a, İzmir’den Urfa’ya, Manisa’dan Artvin’e, İstanbul’dan Ankara’ya, Gebze’den Adana’ya birçok ilde yaşanan irili ufaklı işçi eylemi, direnişi, grevi de benzer bir itirazı barındırıyordu. Valisinden müftüsüne, polisinden mahkemesine, bütün baskı ve saldırılara rağmen sendikalı oldukları için işten atılan, insanca çalışma koşulları için ve düşük ücretlere karşı iş bırakan, aylardır ödenmeyen ücretleri için eylem yapan binlerce işçi, aslında Erdoğan-Şimşek programının krizin faturasını kendilerine kesen politikalarına itirazlarını gösteriyordu. Hemen her yerde, kamuda tasarruf adı altındaki hak gasplarına, ekonomik yıkıma, güvencesiz çalışma biçimlerine, şiddete itiraz eden eğitim, sağlık, belediye, büro emekçileri de bu mücadele haritasının bir parçası.
Bu parçalı ama yaygın mücadele örnekleri bize şunu söylüyor: Emekçiler boyun eğmedi, eğmiyor, mücadele ediyor; ama bunlar tek tek, mevzi mücadeleleri olmanın ötesine geçemiyor. Hemen hepsi benzer taleplerle gerçekleşen tüm bu mücadelelerin birleşik bir karakter kazanması için sendikalar temel bir ödev ve göreve davet ediliyor. Genel grev-genel direniş hattının önemi tam da burada anlam kazanıyor.
19 Mart’tan sonraki halk hareketinin ortaya koyduğu potansiyel, işçi sınıfı ve emekçilerin başını çektiği birleşik bir mücadelenin imkanlarının güçlendiğini gösteriyor. Sermaye sınıfının ve uygulayıcılarının bütünleşmiş saldırılarına karşı her yerde, her iş yerinde, her yerelde ortak, birleşik bir 1 Mayıs, bu açıdan çok önemlidir.
Tam burada sendikaların rolü belirleyici hale geliyor. Sendikalar bu haritadaki yolları birbirine bağlamak için ne yapıyor? Neredeyse 136 yıldır değişmeyen bir şiarla, 1 Mayıs işçi ve emekçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kutlanırken, bu şiara uygun hareket etme gerekliliği sendikaların önündeki en büyük görevlerden birisi olarak duruyor. Başta KESK ve üye iş kolları; ayrıştıran, sendikal rekabete sıkıştıran yaklaşımları kabul etmemeli, 1 Mayıs çağrıları ortak talepleri büyütecek bir dille yapılmalıdır. Bu tutumun dışına düşen pratikler açıktan eleştirilmelidir.
Talepler etrafında işçi, emekçi birliklerinin yaratılması ve bu birliklerin harekete geçirilmesi, ortaya çıkan gücün alana yansıtılması, 1 Mayıs çalışmasının özünü oluşturur. Bu nedenle, iş yerlerinde yürütülen taban çalışmaları ile taleplerin açığa çıkması, yerel mücadelelerin sesinin duyulduğu bir 1 Mayıs olması gerekendir.
Kamu TİS’leri ve ortak talepler
1 Mayıs’ı da kapsayan önümüzdeki dönem, Saray rejiminin 19 Mart hamlesiyle birlikte ekonomide ortaya çıkan hasarın faturasının, yani çöken Erdoğan-Şimşek programının enkazının faturasının da yine işçi ve emekçilere ödetileceği aşikar. Akaryakıta, elektriğe gelen zamlar bunun ilk işaretleriydi. Sırada, öngörülen enflasyon yalanı ve işsizlik tehdidiyle baskı altına alınmaya çalışılan toplu sözleşmeler var… Dolayısıyla, 1 Mayıs’ın ortak taleplerinden en başta geleni, orta vadeli programın geri çekilmesi, ucuz emek rejimine son verilmesi olmalıdır.
Kamu kesiminde 600 bin işçinin TİS görüşmeleri sürüyor, ardından 4 milyon kamu emekçisinin TİS süreci başlayacak. En düşük ücretin yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması ve zam oranlarının öngörülen değil, gerçekleşen enflasyon üzerinden belirlenmesi, vergi dilimlerinin sabitlenmesi, kadrolu/güvenceli istihdam, tasarruf adı altında hak gasplarının ve iradelerinin hukuk tanımaz keyfiyetinin son bulması, kamuda çalışan herkesin ortak talepleridir. Bu durumda, sırası gelenin boynunu uzatması misali sıramızı mı bekleyeceğiz, yoksa tüm emekçilerin ortak çıkarları için birlikte mücadele mi diyeceğiz? İşte bu sebeple, 1 Mayıs alanları, birliğin açığa çıkardığı gücün gösterildiği yerler olmalıdır.
Sendikal haklar ve özgürlükler
Ceberut tek adam rejiminin otokratik uygulamaları, sendikal haklara yönelik saldırılarla da kendini göstermekte. Grevler yasaklanıyor, işçiler polis şiddetiyle engelleniyor, sendikacılar tutuklanıyor, ev hapsi ve adli kontrole kadar zorun her türlü yöntemi hayata geçiriliyor. 1 Mayıs’a giderken, şüphesiz en önemli taleplerimizden biri de sendikal hakların ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması olmalıdır. Kamuda toplu sözleşme yılı olduğu gerçeği üzerinden, “Grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı” hiç olmadığı kadar güncel ve yakıcı bir taleptir.
Bu yıl, önemi daha da artan bir yerden, 1 Mayıs sadece bir yürüyüş değil; dağınık parçaları birbirine bağlayan bir kavşak olmalıdır. Alanlara çıkmak kadar, oraya hangi içerikle, hangi birliktelikle, hangi çağrıyla gidildiği önemlidir. Farklı mücadele başlıklarını birleştiren, örgütlülüğü büyüten ve birbirine umut taşıyan bir irade, gidişatı değiştirme gücüne sahiptir. Ve bu irade, sendikaların merkezinden değil, her iş yerinde, her okulda, her hastanede, her belediyede; yan yana gelen emekçilerin örgütlenme kararlılığıyla kurulur.
Emeğin sesinin, emeğin bayramında yükseldiği bir 1 Mayıs için, tüm kamu emekçilerini sesini birleştirmeye, mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz.
Evrensel'i Takip Et