Sessiz çığlık...
Susmayacağız, asla alışmayacağız. Çünkü bu ülkenin geleceği, öğretmenlerin ellerinde şekilleniyor. Ve biz o sıcak, üretken ellerin ellerimizden alınmasına boyun eğmeyeceğiz.

Fotoğraf: ANKA
Gebze Yücel Boru Fen Lisesinden bir öğrenci
Bir öğretmen okuldan ayrıldığında bazen sadece bir görev değişikliği mi olur? Bazen bir parça eksilir; öğrencilerin gözlerinden, bir okulun duvarlarından ve en önemlisi bir neslin sesinden.
Bizim için de öyle oldu. Okulumuzda çok sevdiğimiz, bize sadece ders değil, hayatı ve mücadeleyi anlatan öğretmenlerimizin görev yerleri değiştirildi ani bir kararla... Gerekçesi belirsiz, duygusu her şeyden belirgin: eksiklik. İsimlerini burada yazmıyorum, çünkü bu yazıyı sadece bir öğretmenimize değil, onunla birlikte kaybettiğimiz on binlerce öğretmene adıyorum.
Eğitimde asıl değişmeyen tek şey, her şeyin sürekli değişmesi. Ve ne yazık ki bu değişim, bazen bir öğrencinin gözündeki parıltının sönmesine, bazen bir öğretmenin emeklerinin hiçe sayılmasına, bazen de bir okulun ruhunu yitirmesine neden olur. Öğretmen ve öğrencilerin ruhunda, bedeninde tamir edilmeyecek travmalara yol açar.
Ülkemizde son zamanlarda yaşanan öğretmen atamaları, tam da böyle bir değişimin habercisi oldu. Gençler, her sabah sınıf kapısını gülümsemeyle açan öğretmenlerini artık bulamıyor. Onların yerini, yabancı yeni yüzler alıyor.
Bir öğretmenin sınıfına kattığı yalnızca bilgi değildir. Öğretmen, bazen bir çocuğun tek güvendiği kişidir. Sabah kahvaltı etmeyen öğrencisine simidini ikiye bölen, sessiz kalan öğrencisinin gözlerine bakınca onun içindeki fırtınayı sezen kişidir.
Peki ya bir öğretmenin okuldan ayrılması, sadece bir idari karar olarak mı görülmeli? Hayır. Biz öğrenciler, veliler, öğretmenler ve eğitim camiası olarak diyoruz ki: Bu sadece bir atama değil. Bu, bir sistemin yıllardır kangren olmuş yarasına tuz basmak gibidir. Bu, yıllarını çocuklara adamış bir öğretmenin emeğini bir kalem darbesiyle silmektir.
Öğretmenlerimin gidişini fark ettiğimde, bir anda her şeyin ne kadar eksik kaldığını hissettim. İçimde kalan boşluğu tarif etmekte zorlanıyorum. Öğretmenlerim gidince, bir parçam eksildi sanki. Onların varlığı, okulumuzun ruhunu taşıyan bir değerdi. Bir öğretmenin yalnızca ders vermekle kalmadığını, öğrencisine nasıl ilham verdiğini, nasıl bir dost, bir rehber olduğunu ancak kaybedince tam anlamıyla anlıyorsunuz. Çünkü onlar bizim için, bir öğretmenden çok daha fazlasıydı.
Gözlerimdeki yaşlar sadece öğretmenimi değil, o boşluğu, içimdeki kaybı da anlatıyor. Okulun kapısından içeri adım attığımda, artık o güler yüzü, beni karşılayan sıcak bakışları göremeyeceğim. Şimdileri her şey soğuk, sessiz. Sınıf artık sadece bir oda gibi, dersler birer kelime gibi...
Hepimizin hakları için ayağa kalktığı, sesini duyurmak için cesaret gösterdiği birçok eylem gerçekleştirdik. Bu eylemler, sadece bir grup öğrencinin çıkardığı gürültüden ibaret değildi. Bu eylemler, bir değişim isteğinin, bir topluluğun ortak duygularının ve geleceğe olan inancın dışa vurumu oldu. Okulumuzun, eğitim sistemimizin ve Atamızın bizlere emanet ettiği gelecek için sesimizi duyurmak istedik. Bizim gibi gençlerin sesini duyuran her adım, bizim toplum olarak güçlendiğimizin bir işaretidir.
Her birimizin, farklı sebeplerle, bu eyleme katılma ya da katılmama kararı alması oldukça kişisel bir mesele. Ama şunu kabul etmek gerekir ki, sesini duyuranlar, bu sessizliğe son verenler, değişimin bir parçası olurlar.
Elbette her devletin bir düzeni vardır. Ancak eğitimin öznesi insandır. Ve insanı görmeden alınan her karar, eksik kalmaya mahkûmdur.
Bizler eğitimin en değerli taşlarını, yani öğretmenleri, yönetmeliklerin soğuk ve haksız satırlarının ardına sıkıştıramayız.
Bugün burada, Evrensel Gazetesine bu satırları yazarken bir okulun içten içe kanayan yarasını görün istiyorum. Unutmayın, siz bu satırları okurken, bir başka okulda da benzer bir hikâye yaşanıyor. Bu yazı sadece bizim okulumuza değil, değişim adı altında yapılan plansız uygulamalarla yüzleşen tüm eğitim camiasına bir mektup niteliğindedir.
Biz susmayacağız, asla alışmayacağız. Çünkü bu ülkenin geleceği, öğretmenlerin ellerinde şekilleniyor. Ve biz o sıcak, üretken ellerin ellerimizden alınmasına boyun eğmeyeceğiz.
Yaşasın özgür ve çağdaş eğitim!
Evrensel'i Takip Et