Mektup | 1 Mayıs’a giderken ihtiyacımız acil birlik
Sağlık Emekçisi Hüseyin Ercan yazdı: Henüz ortak miting için geç kalınmış değil. İş yerlerinden alanlara kitlesel ve güçlü bir 1 Mayıs, mücadeleyi daha da büyütmek için tarihi bir fırsat.

Fotoğraf: Evrensel
Hüseyin Ercan
SES İstanbul İş Yeri Temsilcisi
İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı. 8 saatlik çalışma günü mücadelesinin, 150 yılı aşkın bir tarihi olduğunu hatırlatarak başlamak isterim. Sekiz saatlik iş günü talebi ilk kez 1856 yılında Avustralya’nın Melbourne kentinde gündeme geldi. Avustralyalı işçiler, 1856’da sekiz saatlik iş günü talebiyle toplantılar ve gösteriler yaparak, grev yaptılar. I. Enternasyonal, 1866 Cenevre Kongresinde bütün ülkelerde 8 saatlik iş günü mücadelesi yürütülmesi çağrısı yaptı. Bu çağrı Avrupa ve ABD’de karşılık buldu. 1 Mayıs tarihi ilk kez, Amerikan Emek Federasyonunun 1888’de, 8 saatlik iş günü kabul edilinceye kadar her yılın 1 Mayıs’ında grev yapılması kararıyla gündeme geldi. 1889’da Paris’te toplanan II. Enternasyonal, 1 Mayıs’ı İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olarak ilan etti.
Bugün ise evet, “8 saat iş günü” kanunen var olmasına rağmen, uzun çalışma süreleri, dayatılan esnek çalışma uygulamalarıyla karşı karşıya olan emekçiler açısından pratikte yaşanan bambaşka.
2025 1 Mayıs’ına giderken ülkemizin dört bir yanından grev ve direniş haberlerini gazetemizden her gün okuyoruz. En çok tartışılan konunun, en sık kullanılan kavramın ‘birlik’ olması tesadüf değil. Çünkü biz emekçiler çok iyi biliyoruz ki çalışma ve yaşam koşullarımızın iyileştirilmesi için verilen mücadelenin kazanımla sonuçlanması ne kadar birlik olduğumuzla yakından ilgili. Söz gelimi sağlık emekçileri cephesinde elliden fazla sendikanın olması, hatta meslek sendikacılığı ile parçalanmışlığın daha da ayyuka çıkması topyekûn mücadelenin önünde önemli bir engel.
Şehir hastaneleri ile taşeronlaştırma hız kesmeden devam ederken, sağlık alanında performans dayatmasıyla emekçiler her gün daha da yoğunlaşan iş temposu karşısında kendi sağlıklarından olurken, üstüne hasta-hasta yakını şiddetiyle, idare baskısıyla yüz yüzeyken birlikte mücadele etmek için daha başka neye gerek var sorusu akıllara geliyor.
Gelelim asıl konuya. İçeriğinde birlik vurgusu olan 1 Mayıs’ta sendika konfederasyonlarının İstanbul gibi bir metropolde farklı alanlarda iki ayrı miting kararı alması neye hizmet ediyor? İş yerlerinde 1 Mayıs etkinlikleri gerekli ve çok önemlidir ama kitlesel bir mitingle onu taçlandırmak gücün ve o birliğin görülmesi bakımından belirleyicidir de. Yoksulluğun derinleştiği, ücretlerin eridiği böylesi bir dönemde, emekçilerin temel ve acil talepleri apaçık ortadayken sendikaların ‘birlik’ ihtiyacını görmezden gelmeleri gibi bir lüksleri olmamalı. Bunun aynı zamanda tarihi bir sorumluluk olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Dayanışmayı güçlendirmek, mücadele zeminini genişletmek, birliği büyütmek, mücadeleci sendikacılık perspektifinden milim sapmamanın geçerli formülü.
Henüz ortak miting için geç kalınmış değil. İş yerlerinden alanlara kitlesel ve güçlü bir 1 Mayıs, mücadeleyi daha da büyütmek için tarihi bir fırsat. ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz’ sloganı ancak gerçek anlamda birlik sağlanırsa anlamlı olacak. Dünya ve Türkiye işçi sınıfı ağır bedeller ödedi. Buradan onların mücadelesi ve anıları önünde saygıyla eğilirken tüm emekçilerin 1 Mayıs’ını kutluyorum.


EVRENSEL'İNMANŞETİ

TÜPRAŞ’ta öfke büyüyor
Erdoğan-Şimşek programını arkasına alan Koç Holdingin TÜPRAŞ’ta düşük zam dayatması işçilerin öfkesini büyüttü. Yüzde 28 zammı kabul etmeyen işçiler, 4 rafineride eylem yaparak ücretlerdeki erimenin karşılanmasını istedi. 1 Mayıs’ı toplu sözleşme mücadelesiyle karşılayan işçiler, etkili eylem kararları alınmasını istiyor.

İran nefes alma, ABD etkisini arttırma peşinde

"Varsın sövsünler bana, ‘barış’ın neresine değer?"

Başkavak: Orta vadeli program hem işçiyi hem üreticiyi vuruyor

Evrensel'i Takip Et