ODTÜ öğrencileri: Eşit, özgür, güvenli kampüs için etkin CİTÖB istiyoruz

Ankara - ODTÜ’de öğrenciler Cinsel Taciz Önleme Birimi'nin (CİTÖB) etkinleşmesi talebiyle rektörlüğe yürüdü. 3 bini aşkın dilekçeyi rektörlüğe teslim eden öğrenciler, demokratik bir üniversite, etkin bir CİTÖB ve güvenli bir kampüs talepleri için mücadeleyi her gün büyüteceklerini vurguladı.

ODTÜ’de öğrenciler, Cinsel Taciz Önleme Birimi'nin (CİTÖB) etkinleşmesi üzerine bir imza kampanyası başlatmışlardı. Bu kampanyanın 8 ana talebi şunlardı: CİTÖB’e oda ayrılması, dahilinde uzman psikolog bulunması, sosyal hizmetler personeli alınması, soruşturmaların etkin ve hızlı yürütülmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği kavramı kapsamında üniversite geneli giriş düzeyinde eğitimlerin verilmesi, konuya ilişkin her yarıyıl çalıştayların ve derslerin düzenlenmesi, CİTÖB’lerin kampüs dışı vakalara da bakması, CİTÖB’de öğrenci temsilcilerinin bulunması.

Talepler kapsamında oluşturulan dilekçeyle, bölümlerde stantlar kurularak ve sınıf sınıf örgütlenerek 3 bini aşkın imza toplandı. 90 bileşenin, 24 bölümün imzacı olduğu bir çağrıyla dilekçeleri teslim etmek için ODTÜ öğrencileri Fizik Çimleri’nde buluşarak rektörlüğe yürüdü.

Açıklamada, "CİTÖB, 2016 yılında öğrencilerin rektörlüğe baskılarıyla oluşmuş, kampüsümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına duyarlılık oluşturmayı amaçlayan, kampüsümüzde taciz vakalarının yaşanmaması amacıyla çalışmalar yürütmesi gereken cinsel tacizi önleme birimidir. 2015 yılında Özgecan Aslan cinayeti sonrası yükselen kadın hareketi ODTÜ’de de yankı buldu ve çeşitli kazanımlarla sonuçlandı. 2016 yılında YÖK Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu imzaladı, ODTÜ rektörlüğü bu komisyona, 1985 yılında Türkiye’nin taraf olduğu CEDAW’a, 2011 yılında imzalanan 'İstanbul Sözleşmesi'ne dayanararak Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Stratejiler belgesi hazırladı. Ancak 2019 yılında 'İstanbul Sözleşmesi'nin feshi ve YÖK’ün Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu’ndan çıkması, iktidarın ve kampüsümüzdeki eli olan atanmış rektörlerin kadın ve LGBTİ+’lara yönelik daha saldırgan politikalar izleyeceklerini bizlere gösterdi. Günümüzde hâlâ çalışan CİTÖB okulda tanıtılmıyor, eğitimler düzenlemiyor, CİTÖB’e bütçe ve oda ayrılmıyor, soruşturma süreçleri ise mağduru yıpratacak ve yıldıracak düzeyde ilerliyor" denildi.

İktidarın 2021 yılında İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasından beri kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete dikkat çekilen açıklamada, "İktidar 2025 yılını 'aile yılı' ilan ederek kadın ve LGBTİ+’lara yönelik saldırıları daha da artıracağını resmen ilan etmişti. 'Kadını ve aileyi güçlendireceğiz' adıyla tanıttıkları bu program, kadınları dört duvar arasına sıkıştırmayı, daha çok sömürmeyi hedefliyor. Meclise sunulan yasa tasarısı, LGBTİ+’ların yaşamlarını daha da kısıtlamayı, her alanda yaşanan baskı, taciz ve şiddeti meşrulaştırmaya yönelikti. Geçtiğimiz günlerde HÜDA-PAR’ın Meclise sunduğu LGBTİ+fobik yasa teklifi ve kadınların kendi bedenleri hakkındaki tercihlerini hiçe sayan, hayatlarını tehlikeye atan özel hastanelerde sezaryen doğumun yasaklanması; iktidarın bedenlerimizde tahakküm kurmak istediğinin bir göstergesidir" denildi.

Mart ayındaki eylemlerde gözaltında çıplak arama işkencesine ve cinsel saldırılara dikkat çekilen açıklamada, atanmış rektörün kadınları her geçen gün güvensizleştiren antidemokratik uygulamalarına ve iktidarın kamudan tasarruf bahanesiyle kadınlara bütçe ayırmıyor olmasına da tepki gösterildi.

3 bini aşkın dilekçeyi rektörlüğe teslim eden öğrenciler, demokratik bir üniversite, etkin bir CİTÖB ve güvenli bir kampüs talepleri için, dilekçelerindeki her bir talebin tek tek gerçekleşmesi için mücadeleyi her gün büyüteceklerini, CİTÖB’ü nasıl mücadeleleriyle kazandılarsa, yine mücadeleleriyle etkin hale getireceklerini söyleyerek yürüyüşlerini sonlandırdı. (Evrensel)