Başkavak: Orta vadeli program hem işçiyi hem üreticiyi vuruyor
Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak, Türkiye'de çiftçilerin ağır borç yükü, artan maliyetler ve düşük ürün fiyatları nedeniyle tarımdan kopma noktasına geldiğini söyledi.

Fotoğraf: DHA
Gözde Tüzer
[email protected]
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak, geçtiğimiz yıldan bu yana çiftçi borçlarının yaklaşık 28 milyar lira artığını, 900 milyar liraya dayanmış bir çiftçi borcu olduğunu belirterek “Bu şu demektir; ülke çiftçisi, tarım krediye ve bankalara borçlanarak üretimini devam ettirmeye çalışıyor. Çünkü artan maliyetleri başka türlü karşılama şansı yok. Sürekli borçlanarak, kredi çekerek devam ediyor” dedi.
Geçtiğimiz yıldan bu yana girdi fiyatlarının arttığını ama çiftçide fiyatların artmadığını hatırlatan Başkavak “Türkiye’de çiftçiler, dünyadaki en borçlu çiftçiler arasında. Bir süre sonra tarımdan kopup borçlarını ödemek üzere ya kimi tarım alanlarında işçileşiyorlar ya da bulundukları yerlerde ya da büyük şehirlere işçi olarak güç etmek zorunda kalıyorlar. Bu süreç tarımdan kopuşu da beraberinde getiriyor” ifadelerini kullandı.
“Gençler köylerde kalmak için sebep bulamıyor” diyen Başkavak tarımsal üretim ve aile çiftçiliğinin artık karın doyurmadığını belirterek Kredi Kayıt Bürosunun (KKB), 2023 yılı tarımsal görünüm saha araştırma raporunda; aktif olarak tarımsal üretim yapan çiftçilerden 1075 kişiyle yapılan anketteki verileri hatırlatıyor: “Ankette ‘Tarımsal üretimde karşılaştığınız en önemli sorun nedir?’ diye soruluyor. Çiftçinin söylediği yüzde 97 oranla ‘tarım girdilerinin pahalılığı’ oluyor. ‘Hasat sonrası karşılaştığınız en büyük sorun nedir’ denildiğinde yine yüzde 97 oranda ‘pahalılık’ diye ifade ediyor. Bunun yanı sıra çiftçilerin büyük bir çoğunluğu ürettiği ürünleri tüccara veriyorlar. Örneğin sözleşmeli üretim yapıyorlar. Ankette sözleşmeli üretim yapan üretici köylülerden yüzde 48’i de bundan ‘Memnun olmadığını’ ifade etmiş.”
Fiyatı açıklanan pek çok üründe üreticinin ürününü hiç paraya vermek zorunda kaldığını belirten Sedat Başkavak “Devlet desteği hiçbir şey karşılamıyor. 2025 rakamları 2026’da alınıyor. 2026’ya kadar enflasyon almış gitmiş. Üreticinin elinde ürettikten sonra çok da bir para kalmıyor. Üretici köylü borçlu, ürününü hızla satıp o borcunu ödemek zorunda” dedi.
Orta vadeli program ve fiyat istikrarı
Başkavak, Erdoğan-Şimşek programının tarıma etkilerini de şöyle anlattı: “Orta vadeli programın en önemli hedeflerinden biri fiyat istikrarı sağlamak. Bunu sağlamanın yolunu da artan talebi azaltmak ve ürün fiyatlarını belli bir seviyede tutmak olarak görüyorlar. ‘Fiyat istikrarı sağlamak için talebi azaltmak gerekir’ diyorlar. Talebi azaltmanın yöntemi de düşük ücret... İşçiye, emekçiye ne kadar düşük ücret uygularlarsa işçilerin, emekçilerin harcamalarından o kadar kısacağını; daha az gelirle daha az harcama yapacağını düşünüyorlar. Birincisi bu. Ayrıca bu önlemin yetersiz olduğunu gördükleri, işçinin ve emekçinin kemerini sıkarak bu işi çözemeyeceklerini düşündükleri için, ikinci bir planı devreye sokuyorlar. Fiyat istikrarı sağlamanın yolunu ‘Artan ürün fiyatlarına karşılık ya ihracatı durdurmak ya da ithalat baskısı oluşturmak’ olarak görüyorlar.”
Geçtiğimiz yıl Türkiye’de ilk başlayan eylemlerin domates üreticilerinin eylemi olduğunu hatırlatan Başkavak, “Sözleşmeli tarımın şirketlere ürün garantisi sağladığını ama köylüye fiyat garantisi sağlamadığını bir kez daha gördük. Çünkü 3.5 liraya imzaladıkları sözleşmeden 1 lira 75 kuruş hatta 1 liraya kadar domates satmak zorunda kaldılar.”
‘Zararı ihracatçı değil üretici görüyor’
Bu sene limon ihracatının önce yasaklandığını sonra tekrar serbest bırakıldığını hatırlatan Başkavak, Türkiye’nin 2 milyon tona yakın limon ürettiğini hatırlatarak Ticaret Bakanlığının limon fiyatındaki yükseliş nedeniyle bu kararı aldığını söyledi. “Neden yükselişe geçti limon” sorusuna Sedat Başkavak şöyle cevap verdi: “Bu ay itibarıyla limon hasadı bitmiş olacak. Artık soğuk hava depolarındaki limonlar kullanılacak. Dolayısıyla da ‘Limon fiyatı artacak bu artışı engellemek üzere ihracatı durduralım, limon fiyatları düşsün’ dediler. Ama bunu dediğinde zararı ihracatçı görmüyor. Buradan zararı üretici köylü görüyor. Çünkü direkt üretici köylünün limonunun fiyatı bitiyor.”
Başkavak Erdoğan Şimşek programına dair şunları söyledi: “Orta vadeli programda fiyat istikrarı sağlamak derken, asıl hedef enflasyon artışını engellemek… Enflasyonun artışını engellemek üzere de, tarım ürünleri fiyatını düşük tutmayı hedefliyorlar. Bu limonda da böyle, buğdayda da böyle, diğer ürünlerde de böyle. ‘Üretici köylünün sırtına bindirelim yükü, üretici köylü faturayı ödesin, halk da fiyatlar artmıyor desin.’ Ama sonuç öyle olmuyor. Üretici köylü ürününü ucuza satıyor, halk pahalıya tüketiyor, tüccarı, ihracatçısı da parasını kazanmaya devam ediyor.”
Domateste sözleşmeli tarımda fiyat 4 lira
Mustafakemalpaşa Ziraat Odası Başkanı Mehmet Aydemir üreticilerin yaşadıklarını anlattı. Aydemir, Güney Marmara’da 2024 yılında domates ekiminde yüzde 30 artış olduğunu belirterek bu artışın sebebini de “Mısır, buğday, arpa, biber gibi ürünlerin para yapmaması” olduğunu söyledi. Aydemir “İnsanlar maliyetlerin, çok yüksek olmasından dolayı domatese yönlenmeye başladı. Çünkü biz bir hayalle yaşıyoruz. Her yıl daha da çok tonaj alabilirsek daha çok para toplayacağız. Çünkü köylünün hepsi borçlu. Günü kurtarmaya, borçlarımızı ödemeye çalışıyoruz” dedi.
Domates üreticilerinin eylem yapmasının bir diğer sebebi de Tarım Bakanlığının koyduğu kısıtlama idi. Aydemir “Bakanlık ‘Belli tarihler arasında satamazsın’ diyor. Geçen yıl kota koydu. Bunu üç yıldan beri yapıyor. Ürettiğimiz salçanın yüzde 80’ini ihraç eden bir ülkeyiz. Böyle olmamalı” diye konuştu.
‘Amaç enflasyonu düşürmekti ama üreticinin masrafları bile karşılanmadı’
Bakanlığın bu kotayı neden koyduğunu sorduğumuz Mehmet Aydemir, “Bu bir devlet politikası. Bizim anladığımız amaç enflasyonu düşürmek... Salçayı daha ucuz yapıp marketlerde fiyatları düşürüp enflasyonu da düşürmek adı altında bunun yapıldığına inanıyoruz” dedi.
“Peki öyle oldu mu?” Aydemir cevaplıyor: “Salça şu anda raflarda maliyetinin altında. Ama Güney Marmara, Ege Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesinde üreticilerimiz 1 liraya, 1 lira 75 kuruşa domates verdi geçtiğimiz yıl. Bırakın maliyetini almayı, masraflarını bile karşılayamadı.”
Mustafakemalpaşa Ziraat Odası Başkanı çiftçinin önünü göremediğini söyleyerek “Bizim üretim planlamamız var normalde. Benim bölgem için eylül ve ekim ayı geldiği zaman, bir sonraki yılda hangi bölgeye ne ekeceğimizi veya maliyetlerini hesaplarız. Ama şimdi şubat geçti, mart geçti. 2025 yılı için hâlâ ne ekeceğine karar veremeyen çiftçilerimiz vardı. Önümüzü görmeden 2025 yılı için üretim yapıyoruz şu anda” dedi.
1 dönümde maliyet 45 bin, 1 kg’da taahhüt 4 lira
Yılbaşında domates üretiminde 1 dönüm maliyetinin 39-40 bin lira olduğunu belirten Aydemir “Ama son gelen elektrik, mazot, gübre zamlarından sonra 45 bin liraya kadar çıkmaya başladı bu maliyet” dedi.
Bu arada sözleşmeli tarımda domates için 2025 yılı taahhüt fiyatları da açıklandı. Aydemir “4 lira, 4 lira 20 kuruş, 4 lira 25 kuruş aralarında. Bunlar bir de brüt fiyatlar, Yani fabrika teslim fiyatları. Buradan nakliyeyi, toplamayı düştükten sonra 3.5 liraya kadar düşüyor. Geçen sene Karacabey ve Mustafakemalpaşa ortalaması 8 tondu. Yani bu sene 10 ton desek 3.5 liraya maliyet bile karşılamıyor ki” diyerek önümüzdeki günlerde yaşanabilecek sorunları dile getiriyor.
1 dekarda 11 ton domates sadece maliyete gidiyor
Karacabey’de bir domates üreticisi olan İsmail Şendere; ise geçtiğimiz yıl sanayicilerin 1800 kiloya kadar domates aldığını ama sonra almaktan vazgeçtiğini söyleyerek “Tarım Bakanlığı ile iletişime geçtik, eylemler gerçekleştirdik. Ama yine de domateslerimiz tarlada kaldı” diyerek 2024’te yaşananları anlattı.
Şubat ayında sözleşme fiyatlarının brüt, 4 lira 25 kuruş olarak açıkladığını belirten Şendere “Ama bu fiyatlara çoğu çiftimiz taahhüt vermiyor çünkü kurtarmıyor. Şu anda son hesaplarımıza göre bu fiyatta 1 dekarda 11 ton domates sadece maliyete gidiyor. Onun için çiftçiler ekim yapmaktan vazgeçti” dedi.
‘Ektikçe batıyoruz’
Üretici Şendere üretim yapamadıklarını belirterek bugün çiftçilerin yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Bankaya yüzde 60 faizlerle nasıl bir üretim olur? Ektikçe batıyoruz. Tekrar sözleşmeye imza attığımız anda batıyoruz üstelik. Ama yapacak bir şeyimiz yok. Mısırdaki fiyat belirsizlikleri, pancardaki, buğdaydaki belirsizlikler… Hayvancılık ve süt para etmiyor, yem bitkileri ve alternatif ürünler aslında denge unsuru yok. Hayvancılık 2021’in başından beri kurtarmıyor. Yani süt para etmeyince yem de para etmiyor. Buğday, arpa, ot, yonca gibi yemlik bekliyorduk ama ekemiyoruz. Desteklemeler zaten tatmin edici değil.”
Ekim yapmadan önce planlama dahi yapamadıklarını belirten Şendere “Bırakın ekim öncesini planlamayı; ocak ve şubat ayındaki yaptığım planlamayı bile hasat ederken yapamıyorum. Kaça satacağımı bile bilmiyorum. Yani ne olaylar olacak, ne aksiyonlar olacak, hangi fabrika ya da hangi sanayici bir şey yapacak bilemiyoruz. Her yerde bir şey oluyor, kurlar değişiyor, gübre fiyatları dalgalanıyor… Hasat ederken bile yarını göremiyoruz. Domatesi toplayıp, kamyona koyduğumuzda, sanayiye götürene kadar ne olacak bilmiyoruz. O kapıdan ne kadar fiyattan girecek bilmiyoruz. Saniye, dakika, saat içinde kâr da ediyoruz, zarar da ediyoruz.”
EVRENSEL'İNMANŞETİ

TÜPRAŞ’ta öfke büyüyor
Erdoğan-Şimşek programını arkasına alan Koç Holdingin TÜPRAŞ’ta düşük zam dayatması işçilerin öfkesini büyüttü. Yüzde 28 zammı kabul etmeyen işçiler, 4 rafineride eylem yaparak ücretlerdeki erimenin karşılanmasını istedi. 1 Mayıs’ı toplu sözleşme mücadelesiyle karşılayan işçiler, etkili eylem kararları alınmasını istiyor.
Evrensel'i Takip Et