"İklim kanunu tasarısı sermayenin ticari modelidir"
Kanun tasarısının ticari bir metin olduğu söyleyen TMMOB’ye bağlı Meteoroloji Odası İzmir Şube Başkanı Ayşe Akıncı Yüksel ile geri çekilen kanun tasarısını, gazetemize değerlendirdi.

Fotoğraf: Evrensel
Ramis Sağlam
[email protected]
Kamuoyunun yoğun tepkisine neden olan iklim kanunu yasa tasarısı, 15 Nisan 2025’te tekrar çalışılmak ve tartışılmak üzere TBMM gündeminden geri çekildi. Çevre örgütlerinin, meslek odalarının ve çevre çalışması yapan kişi ve kurumların görüşleri alınmadan hazırlanan kanun tasarısına karşı, uluslararası ve yerli sermaye gruplarının çıkarlarını savunduğu söylenerek tepki gösterildi.
Kanun tasarısının ticari bir metin olduğu söyleyen TMMOB’ye bağlı Meteoroloji Odası İzmir Şube Başkanı Ayşe Akıncı Yüksel ile geri çekilen kanun tasarısını, gazetemize değerlendirdi.
Ekolojik tahribatın azaltılmasına yönelik düzenleme değil
Ekolojik tahribatın azaltılmasına yönelik herhangi yeni bir düzenlemenin kanun tasarısında olmadığını belirten Yüksel, teklifte yer alan iklim değişikliğinin kentler üzerindeki etkilerinin, kentlerde yaşanan afetlerin temel nedeninin plansız kentleşme ve doğa tahribatı olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği değerlendirmesini yaptı.
Kentleşmenin getirdiği hızlı yapılaşma ve tarım arazilerinin daraltılmasını değerlendiren Yüksel, “Verimli tarım arazileri ve dere yataklarının yapılaşmaya açılması, yeşil alanların daraltılması ve altyapı planlamalarının meteorolojik veriler dikkate alınmadan yapılması, doğal olayların afete dönüşme riskini artırdığı gibi hususlara da yer verilmediği görüldü. Gerekçesi incelendiğinde ise meteorolojik olaylara bağlı yaşanan tüm sorunların iklim değişimine bağlandığı, bu sorunların ‘net sıfır’ hedefi ile çözüme kavuşturulacağı öngörülmektedir” dedi.
‘İklim, meteorolojik olayların istatistiksel bir bütünüdür’
İklimin, meteorolojik olayların istatistiksel bir bütünü olduğuna vurgu yapan Yüksel, iklim ile ilgili tartışmalara yaklaşımda, yaşanan meteorolojik olayların gerçekleşme değerleri ve olasılıkları dikkate alınması gerektiğini söyledi.
Teklifte, iklimle ilgili sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için gereken meteorolojik veri ve istatistiklerin dikkate alınmadığına dikkat çeken Yüksel, “Kentleşme ile bölgenin meteorolojik olayları ve etkileri arasında bir etkileşim vardır. Meteorolojik parametreler dikkate alınmadan yapılan kentleşme de olağan meteorolojik olayların kent çapında afetlere dönüşmesi kaçınılmaz olmaktadır. Kentlerde meteorolojik olaylar sonrası yaşanan sorunlar, iklim değişimine bağlanarak ‘iklim değişimine dirençli kentler’ yaklaşımı ortaya konmaktadır” dedi
‘Dirençsiz kentler, nasıl dirençli hale getirilecek’
Meteorolojik olaylara direnemeyen kentlerin, değişen iklim koşullarına nasıl dirençli hale getirileceği sorusunun ise yanıtsız kaldığının altını çizen Yüksel, “Küresel iklim modellerinin kentlerin karşı karşıya olduğu sorunlara etkili bir çözüm sunamayacağı açıktır. Bu nedenle, iklim kanunu teklifinde özellikle son yıllarda meteorolojik karakterli afetlerin iklim değişimi ile ilgili olduğu öne sürülse de iklim değişikliği ile mücadeleye dair bütüncül ve bilimsel bir yaklaşıma sahip olmadığı görüldü. Sera gazı salımlarının azaltılması, doğanın korunması ve tüm canlıların yaşamını sürdürebilmesi için kaçınılmaz bir gerekliliktir. O halde; acil bir konu olan sera gazlarının azaltılması için atmosfere yayılan her türlü kirletici gaz ve partikül maddenin yasal sınır değerler çerçevesinde düşürülmesi ve mümkünse bu sınırların da altına inilmesini sağlayacak önlemleri içeren mevcut kanun ve yönetmelikler varken neden bu düzenlemeler tam anlamıyla hayata geçirilememektedir?” diye sordu.
İklim değişikliğinin etkilerinin doğrudan gözlemlendiği alanlardan birinin de tarım sektörü olduğunu ve küçük çiftçiler, büyük tarım şirketlerinin çıkarlarına uygun üretim modellerine zorlanmakta olduğunu belirten Yüksel, “Geleneksel ve sürdürülebilir tarımsal üretim biçimlerinin yok olması anlamına gelmektedir. Sonuçta iklim kanunu teklifi, iklim, kamu yararı, çevre ve ekoloji konularını barındırmayan, uluslararası şirketlerin taleplerini karşılayacak şekilde emisyon piyasası oluşturmayı amaçlayan bir ticari modeli tarif etmiştir” şeklinde konuştu.
Evrensel'i Takip Et