Kampüslerden meydanlara: Kitlesel bir mücadele için ÖTK nerede duruyor?
Atmamız gereken en acil adım sınıflardan başlayarak bölümlere, fakültelere uzanan demokratik ve güçlü bir katılımı garantör alan bir ÖTK seçimi gerçekleştirmek olacaktır.

Fotoğraf: Evrensel
Alp Eren ELVEREN
Dokuz Eylül Üniversitesi
Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve diploma iptaline karşın 19 Mart’tan bu yana süregelen protesto, eylem ve gösteriler bugüne değin hâlâ yer yer devam etmekte. İstanbul Üniversitesi’nin ateşlediği kıvılcımın bugün üniversiteli gençlik içerisinde sıcaklığını sokak içerisinde koruduğunu söylemek pek isabetli olmaz. Eylemler başta sadece “İmamoğlu’nun serbest bırakılması” gibi hedeflerle ilerlediği görülse de gün geçtikçe “genel grev, genel direniş” şiarlarla işçi sınıfını da bu eylemlerin öznesi haline getirerek ekonomik talepler boyutuna evrildi. Fakat saman alevine benzer hızla harlanan bu birikmiş öfke günden güne belli sebeplerdendir ki sönümlenerek sokaklardan çekildi. Bundandır ki başta gerçekleştirilen kitlesel eylemler, kampüs dışı yürüyüşler gibi hareketlerdense neden güncel üniversiteli gençlik hareketimizi akademik boykota evrilttiğimizi merak eden ve tartışan pek çok sıra arkadaşımız oldu. ODTÜ’nün çağrısı ile ilan edilen 1 haftalık akademik boykot Türkiye’nin dört bir yanında üniversiteli gençlik içerisinde kendine hızlıca yer buldu. Fakülte önlerinde oturma eylemleri gerçekleştiren, yürüyüşlerle birlikte boykot çağrısını yükselten, fakülte ve blok işgallerine kadar akademik boykot süreci oldukça çetin geçti. Fakat özel olarak DEÜ için şunu belirtmek gerekir ki nasıl dün sokaklardansa yerelleşeceğimiz, kalıcı birlikler oluşturacağımız kampüslerimizi öncelediysek bugün atacağımız adımlar da akademik boykotu geride bırakmak zorundadır.
DEÜ öğrencileri olarak gerçekleştirdiğimiz ilk eylemlerdeki gücümüz daha yoğun hissedilirken bugüne baktığımızda kitleleri harekete geçirme yetimiz düne nazaran bugün daha düşük pozisyonda. Bunun da elbet belli başlı sebepleri bulunmakta. Eylem komitesindeki çoğu arkadaşımızın ilk günlerden gözaltına alınması, alanlarda ırkçı-faşist çetelerin küfürlü ve ayrıştırıcı slogan atarak provoke etmeye çalışmasına kadar bir sürü sebep sayabiliriz. Fakat temele indiğimizde daha farklı bir sonuca varmaktayız. Demokratik bir işleyişe sahip olmayan ve kâğıt üstünde var olan Öğrenci Temsilciği Kurulu (ÖTK) diyebiliriz.
Nedir bu ÖTK?
DEÜ öğrencileri demokratik karar alım mekanizmalarında söz hakkına sahip olmasını bir kenara bırakalım kendi sınıf temsilcisini bile kendisinin seçebileceği bilincinden oldukça uzak. Bunu bir yadırgama veya suçlama olarak görmemek gerekliliğiyle beraber iktidarın hukuksuz, gerici ve baskıcı politikalarının üniversitelerimizde, fakültelerimizde ve bölümlerimizde de iktidar piyonları olan rektörler tarafından en yıkıcı biçimleriyle hissetmekteyiz.
Eylemler sırasınca alınan forumlarda gönüllü temsilcilerle oluşturduğumuz komitelerde aldığımız toplantıların çıktısı olarak daha da yerelleşmeyi, kılcallara inen bir komite biçimini oluşturmayı ve oturtmayı hedefliyoruz. Gerçekleştirdiğimiz ÖTK atölyelerinde ve bölümlerimizde tartıştığımız sıra arkadaşlarımız ÖTK seçimi için seferber olmuş durumda. Fakat bunu “neden yapıyoruz veya nasıl yapabiliriz?” tartışmasını hem kendi içimizde hem de tüm DEÜ öğrencileriyle ve iç içe sürdürmemiz gerekli.
Kampüslerden meydanlara
Öğrenci Temsilciliği Kurulu, adından da anlaşıldığı gibi öğrencilerin sorunlarının, taleplerinin, fikirlerinin temsil edilmesini, bunun için üniversitenin bir bileşeni olarak aktif görev alan ve çözüm odaklı çalışmalar yürüten bir araçtır. Sınıf temsilcilerinden bölüm temsilcilerine, bölüm temsilcilerinden fakülte ve üniversite temsilcilerine kadar seçilen tüm öğrencilerin eğitim şartlarını geliştirmek, yapılan gelişimleri korumak adına örülen ve rektörlükle birebir iletişime geçecek olan hatta yeri geldiğinde rektörünü seçecek, resmi organlara uzanacak olan bir oluşumdur diyebiliriz.
19 Mart’tan bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz eylemler, etkinlikler ve boykotlar göz önünde bulundurulduğunda ulaşmış olduğumuz öğrenci kitleleri DEÜ’nün öğrenci nüfusuna kıyasla oldukça az kalmakta. Bu durum iktidarın yaratmış olduğu baskı ve korku ikliminin ve de eylemlere yeterince örgütlü katılamamanın bir sonucu olarak ayrıştırıcı ve provokatif grupların eylem alanını güvensiz hale getirmesinin bir sonucu olarak karşımıza çıktı. Burada DEÜ komitesi olarak atmamız gereken en acil adım sınıflardan başlayarak bölümlere, fakültelere uzana demokratik ve güçlü bir katılımı garantör alan bir ÖTK seçimi gerçekleştirmek, bu seçim için ön adımları inisiyatif alarak atmak. Sınıflarımızdaki arkadaşlarımızla ÖTK’nin ne olduğunu tartışarak seçime katılmaya ikna etmek ve sonrasındaysa ÖTK’nin rektörlük tarafından tanınması sağlamak olacaktır.
1 Mayıs’ta taleplerimizi alanlarda haykırmaya!
Üniversite hareketlerinin tarihine baktığımızda hiçbir kazanımımız bize yukarıdan bahşedilmemiştir. Tüm kazanımlarımız bir mücadelenin sonucundadır. Nasıl bugün ÖTK seçimleri için gönüllü komite üyeleri olarak kendimizi feshetme adına çalışma yürütüyorsak yeni seçilecek ÖTK’nin de rektörlük tarafından tanınması adına da birlikte mücadelemize hız kesmeden devam edeceğiz.
Buradan DEÜ “komitesi” olarak tüm sıra arkadaşlarımıza sesleniyoruz: Mücadelemizi yalnızca toplumsal olaylarda değil en küçük gözükebilen, tuvaletlerdeki sabun ve peçete sorunundan kendi rektörümüzün seçimine kadar uzanan hak ve taleplerimiz için ÖTK seçimlerinin güçlendirilmesi adına birlikte çalışmaya ve mücadeleye dahil olmaya, 1 Mayıs’ta bu talepleri alanlarda haykırmaya çağırıyoruz!
Evrensel'i Takip Et