Ege’nin kanayan yarası: Gediz Nehri
Sanayi baskısı ve denetimsizlik nedeniyle her geçen gün daha fazla kirlenen Gediz Nehri, tarım ve hayvancılıkla geçinen köylüleri bölgeden uzaklaştırıyor.

Fotoğraf: Ramis Sağlam/Evrensel
Ramis Sağlam
[email protected]
Sanayi atıkları ve yetersiz denetimsizliği ile gündemden düşmeyen Gediz Nehri, ilgisizlik nedeniyle her geçen gün daha fazla kirlenmeye devam ediyor. Kirlilikten en çok etkilenen ise tarım ve hayvancılık yapan üretici köylüler. Köylüler artık Gediz Nehri’ni terk ediyor.
Gediz Nehri’ndeki havzalardaki su dağılımı, miktar ve kalite durumu kirletici kaynaklara ilişkin veriler, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yayınlanan havza yönetim ve havza eylem planları başta Çevre Mühendisleri Odası başta olmak üzere meslek odaları tarafından takip ediliyor.
Fotoğraf: Ramis Sağlam/Evrensel
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2018 yılında Gediz Nehir Havzası Yönetim Planı, 2023 yılında ise Gediz Eylem Planı yayınlandı. Söz konusu planlarda; havza karakterizasyonu, baskı ve risk analizleri, su kalitesi durum değerlendirmesi ile birlikte tedbirler ile çevresel hedefler ortaya koyuldu ancak planlar kirliliğin artmasının önüne geçemedi.
Gediz Nehri’nin döküldüğü yere kadar sanayi baskısı altında olduğunu söyleyen Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Teknik Sorumlusu Selma Akdoğan ve nehirlerdeki kirliliğin yaşanan kuraklıkla daha da belirginleştiğini belirten Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar ile nehrin son durumunu konuştuk.
Havza sanayi baskısı altında
Manisa Merkez’den Gediz Nehrinin döküldüğü noktaya kadar olan havzanın batı tarafının yoğun sanayi baskısı altında olduğunu belirten Akdoğan, “Hazırlanan plan ve raporlara göre; 96 yerüstü su kütlesinden 33’ü yüksek, 40’ı orta ve 23’ü ise düşük risk grubunda yer alıyor. Bu veriler doğrultusunda, yeraltı suyu kütlelerinin yüzde 57’sinin iyi, yüzde 43’ünün ise zayıf durumda olduğu tespit edildi. Yayınlanan bilgilere göre Menemen, Turgutlu, Kemalpaşa, Salihli, Gölmarmara, Akhisar ilçelerinde yeraltı sularının durumunun zayıf olduğu görülüyor” bilgisini paylaştı.
‘İzleme verilerine ulaşamıyoruz’
Su kaynaklarının güncel durumun ilgili kurum kuruluşlar tarafından izlendiğini belirten, Akdoğan, izleme verileri açık kaynak olarak yayınlanmadığı için güncel duruma ilişkin yeterli veriye ulaşamadıklarını ifade etti.
Saha gözlemleri ile birlikte yaptıkları değerlendirmeyi aktaran çevre mühendisi Selma Akdoğan, “Genel olarak IV. Sınıf (çok kirlenmiş) kalitesine sahip olan Gediz Nehrinin çevresel durumunun iyileşmek bir yana daha da kötüleştiğini görüyoruz. Bu noktada; havza yönetim ve eylem planlarında yer alan tedbir önerilerinin zorunlu tedbirler olarak düzenlenmesi, hayata geçirilmesi için süre verilmesi ve ilgili kurum-kuruluşlar için bağlayıcı olması gerekmektedir. Bütünleşik Havza Yönetimi sürecinde İdari Yapılanma, Mevzuat ve İzleme-Kontrol süreçlerinin etkin yürütülmesi, havzaların çevresel kalitesinin iyileştirilmesi çalışmaları öngörülür. Bu kapsamda havzada bulunan mevcut tesislerin tek tek iyileştirilmesi, altyapı eksikliklerinin giderilmesi ve yanı sıra planlanan faaliyetlerin tümünü kapsayan bütüncül bir değerlendirme yapılması ve koruma izleme politikası yürütülmesi gerekiyor” çağrısını yaptı.
‘Tarımsal gübre ve ilaç kullanımı denetlenmelidir’
Havzada bütünsel bir değerlendirme ihtiyacına dikkat çeken Akdoğan, “Sanayi, turizm, maden, enerji vb. her türlü sektör için planlanan yatırımların proje ve izin süreçlerinde havzadaki kirlilik yükünü arttırmayacak şekilde bütünsel bir değerlendirme yapılmalıdır. Mevcut evsel ve endüstriyel tüm atıksu kaynakları için atıksu arıtma tesisleri tamamlanmalı, uygun şekilde işletilmeli ve denetlenmelidir. Bunun yanı sıra tarımsal üretimden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi için gübre ve ilaç kullanımı denetlenmelidir” dedi.
‘Tüm arıtma tesisleri çalıştırılmalı’
Gediz Nehri’ndeki kirliliğin çok yoğun olduğunu söyleyen Prof. Dr. Doğan Yaşar, yerel ve merkezi yönetimin bir araya gelmesinin şart olduğunu söyledi. Öncelikle tüm arıtma tesisleri çalıştırılarak, gerekirse enerjisi sübvanse edilmesi gerektiğine vurgu yapan Yaşar, “Çünkü tüm Batı Anadolu ve Trakya nehirleri 4. dereceden kirli. Yalnızca Gediz değil tüm nehirler, dereler yani. Dünyada gelişmiş ülkelerde artık uygulanan sistem bu” ifadelerini kullandı.
Nehirler temizlenirken, tarım için su kaynağı oluşturulmalı
Nehirler temizlenirken aynı zamanda tarım için de büyük bir su kaynağı oluşturulması gerektiğinin altını çizen Yaşar, “Çiğli arıtmaya her gün yaklaşık 400 bin metreküp civarında su girişi oluyor. Neden bu suları arıtarak Gediz ovasına ya da Menemen’e vermiyoruz?” sorusunu sorduktan sonra “Gediz havzasında kuyu açmak, doğru bir kararla 3 yıl kadar önce yasaklandı. İşte bu kuyulardan çok daha fazla su Çiğli’de arıtma tesisinde var. Yani eğer arıtmaları düzgün çalıştırırsak çok ciddi bir tarım suyu kazanırız ve yer altı sularımızı da kullanmayarak rezerv olarak koruruz. Bu yıl müthiş bir kuraklık yaşıyoruz. Bu nedenle kirlilik daha çok belirginleşti” diye konuştu.
Evrensel'i Takip Et