Ankaralı kadınlar barışa çağırıyor
Geçtiğimiz hafta Barış İçin Kadın Girişimi-Ankara olarak bir çalıştay düzenledik. Yaklaşık 70 kadının katılımıyla barışı konuştuk. Nasıl bir gelecek hayal ettiğimizi, bu geleceği nasıl kuracağımızı, barış denildiğinde ne anladığımızı ve “kadınların barışı”nın bizim için taşıdığı anlamı, yoğun bir şekil
SÖZÜN ORTAKLIĞINDA BULUŞMA ÇABASI
Ankara’da uzun yıllardır kadın sözünü ve eylemlerini örgütleyen bir yapı olan Ankara Kadın Platformu, barış çalışmalarında da etkin biçimde yer aldı, Barış İçin Kadın Girişimi olarak çalıştı. Geçen hafta düzenlediğimiz çalıştayda Başkent Kadın Plaftormu’ndan, Cumhuriyet Kadınları Derneği’ne farklı kesimlerden kadınların da katılımını hedefleyerek, hangi sosyal ve politik çevreden, inançtan veya cinsel yönelimden olursa olsun bütün kadınlara çağrı yaptık. Büyük ölçüde başarılı olduğumuz katılım konusunda daha yürüyecek çok yolumuzun olduğunu da söylemek gerekiyor. Kısa sayılmayacak bir barış çalışması deneyimimiz olmasına rağmen uzun bir yolun henüz çok başındayız. Bu yolda söyleyeceğimiz her söz ve eylemimiz, bizleri bugün hiçbir şekilde bir araya gelmeyen/gelemeyen veya kuşkulu bir şekilde yan yana duran kadınlar açısından birleştirici, birbirimizi anlamayı sağlayacak biçim ve içerikte olması gerekiyor.
Sözleri ortaklaştırmak ve barışı tesis edecek yolda yan yana olmak hala en büyük önceliğimiz olmak durumunda. Kadınların bu süreçte kendi gündemlerini ortaya koymalarını ve taleplerini dile getirmelerini güçlendirecek olan budur.
HAYAL ETMEK ZOR, AMA İMKANSIZ DEĞİL
Bu anlayışla oluşturduğumuz çalıştaya, öncelikle dünya deneyimleri ve barış kültürü, barışma süreçlerinde nasıl bir iklim oluşturulmasına ihtiyaç olduğuna ilişkin yapılan sunuşlar ve bu çerçevede yürüttüğümüz tartışmalarla başladık. Sonrasında beş gruba ayrıldık ve başta söylediğimiz konular etrafında konuştuk. Çok istesek de hayal kurmakta ne kadar zorlandığımızı fark ettik. Çoğumuzun bildiği bir kısmımızın da birebir yaşadığı şiddet dolu, anti-demokratik yılların hayal gücümüzü nasıl etkilediğini, kendimize dair düşünmeyi nasıl imkansız hale getirdiğini gördük. Ancak sanırım bunda duyduğumuz heyecanın ve inanamama halinin de etkisi vardı.
Eşitlik olmadan barış olabilir mi? diye tartıştık, “analar ağlamasın” söyleminin kadınları sadece annelik üzerinden tanımlama halini eleştirdik, ancak bir yandan da bu söylemleri tamamen reddetmek yerine eril, cinsiyetçi ve militarist dilin dönüştürülebileceği bir alan, kadınların konuşabileceği bir zemin olarak görebileceğimiz üzerine konuştuk.
Geleceğe dönük programımızı bu sonuç bildirgesi üzerinden oluşturabilmek ve daha somut sonuçlar elde edebileceğimiz bir süreci nasıl gerçekleştireceğimizi dair konuşmak için 8 Mayıs’ta buluşmak üzere ayrıldık.
Yolumuz uzun ve zor, daha çok işimiz var, ayrıca öznesi olduğumuzu söylediğimiz bu sürece dair kadın olma halimiz üzerinden konuşmaya henüz başladık. Ancak umutluyuz, umut ettiğimiz ve umut ettiklerimiz için mücadele ettiğimiz zaman kazanacağımızı biliyoruz.
BARIŞ İÇİN KADIN GİRİŞİMİ’NİN ÖYKÜSÜ
Barış, Türkiye kadın hareketinin öncelikli ve daimi gündemi oldu. “Kadınlar savaş istemiyor” sloganı her zaman dilimizdeydi. 2009 barış sürecinde kadınların sesinin ortaya çıkışı Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Adana’dan örgütlü ve bağımsız kadınların Diyarbakır’da buluşmasıyla başladı. “Söyleyecek sözümüz, çözümü geliştirecek gücümüz var” dedik ve 31 Mayıs 2009’da Diyarbakır’da, 28 Haziran’da Ankara’da gerçekleştirdiğimiz toplantılar sonucunda oluşturduğumuz Barış İçin Kadın Girişimi bu illerde çalışmaya başladı.
İlk toplantımızda; barış istediğimizi ve barışın bizlere hediye edilmeyeceğini, bunun için kadın dayanışmasıyla ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, homofobiye, militarizme ve askeri vesayete karşı mücadele etmemiz gerektiğini dile getirmiştik.
Ağustos ayında Hakkari Berçalan Yaylası’nda, Türkiye’nin dört bir yanından gelen kadınlar olarak operasyonların durması ve barış yolunun açılmasını talep etmek için barış nöbeti tuttuk. Daha sonrasında da Barış Noktası eylemleri yaygınlaştırılarak Ankara, İstanbul başta olmak üzere birçok ilde gerçekleştirildi. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Arap, Gürcü ve hangi milletten, mezhepten olursa olsun bir tek kadının dahi özgür olmaması durumunda hiçbirimizin özgür olamayacağını, barış mücadelesinin aynı zamanda eşitlik ve özgürlük mücadelesi olduğunu dile getirdik.
17-18 Ekim 2009 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz Barış İçin Kadın Forumu’da, savaştan sadece Kürt kadınların değil, tüm kadınların etkilendiği ve kadınların Kürt sorunun çözümünde barıştan yana aktif taraf olduğu sonucunda ortaklaşıldı. Savaşın yarattığı nefret, korku ve düşmanlaştırma ortamının şiddeti normalleştirdiğini ve gündelik yaşamın her alanında karşımıza çıkardığını söyledik. “Barış”ın sadece sıcak çatışmaların bitmesi değil, şiddetsiz bir ortamda yaşamanın koşullarının oluşturulması anlamına geldiği bir kez daha hatırlatıldı.
Düzenlenen bu toplantı, forum, tartışma ve eylemlerinin sonuç bildirgeleri, kadınların barışın tesis edilmesine ilişkin çalışmalarının çok önceden başladığı ve o zamandan bu yana kurduğumuz söz ve öne sürdüğümüz taleplerimizin bugün de ne kadar ön açıcı ve yol gösterici olduğunu gösteriyor.
* Barış İçin Kadın Girişimi-Ankara