Birlikte geçirdiğimiz güzel bir gün
Pendik’te çoğunluğu daha önce hiç tiyatroya gitmemiş olan kadınlar, hep beraber Zengin Mutfağı oyununu izlediler. Bazıları başka bir yere bırakma imkanı olmadığı için çocuklarını da yanlarında getirmişti. Bu durum, kadınların yaşamını kolaylaştıracak önemli ihtiyaçlardan birinin kreş olduğunu gösteriyor. Ma
Bir ev kadınının tiyatroya neden daha önce hiç gidemediğini konuşmak ve hangi şartlarda gidebileceğini, onun evden çıkış telaşını yakından görebilmek için, oyundan birkaç saat önce, Kavakpınarlı bir kadın olan Meral’in evine konuk olduk.
Meral 35 yaşında iki çocuklu bir kadın. “Ev kadını” diyoruz ama o gençliğinden beri hep çalışmış. Ordu’nun bir köyünde geçen çocukluğundan sonra gençliği ailesiyle beraber Rize’de mevsimlik işçi olarak geçmiş. Şu an “eve az da olsa katkı olsun” diye sepet yapıp satmaya çalışıyor. Bir de bin adetini bir haftada gece gündüz sürekli uğraşarak yaptığı ve karşılığında 7 TL aldığı evde yapılan bir cetvel üretimiyle ilgili bir iş var. Hem bu iş, hem ev işi hem çocuk bakımıyla geçirdiği bir haftanın sonunda kazandığı para tiyatro biletinin fiyatına yetmiyor yani.
‘YENİ EŞYALARA HEVES EDİYORUM’
“Sinemaya, tiyatroya gitmeyi isterim ama onlara vereceğim parayla çocuklarıma üst baş alırım” diye açıklıyor Meral, şimdiye kadar hiç tiyatroya gidememe nedenini. Ekonomik sıkıntılarının onu pek çok şeyden alıkoyduğunun farkında. Evine hep ikinci el eşya aldığını, ama kutusundan çıkarıp kullanacağı yeni eşyalara heves ettiğini gözleri dolarak anlatıyor.
Evde Meral’in yanısıra 7 yaşındaki küçük oğlu var. Tiyatroya gitmek için çocuğu kime ya da nereye bırakacağını soruyoruz. Beraber götüreceğini söylüyor. Çocuğun sıkılacağını düşünüyorum ama bir şey diyemiyorum. Bu arada küçük Ozan, 23 Nisan kutlamalarında giymek için ona alınan ayakkabılarını getiriyor ve onları giymek için annesine ısrar ediyor. Annesi, galiba bizim de orda olmamızın etkisiyle, kabul ediyor.
ÇALIŞIYOR, ÇALIŞIYOR, ÇALIŞIYOR...
Kocasının “öncelikle ailesini ve evini düşünen iyi bir insan olduğunu” söyleyen Meral, çalışmalarına rağmen sürekli ekonomik sıkıntı yaşamalarına anlam veremiyor. Kocası maddi imkânlar elvermediği için kazandığı okulu okuyamamış. Kendisi de küçükken ateşli bir hastalık yüzünden ilkokulu bitirememiş. “Şimdiki aklım olsa okumak isterdim” diyor Meral, gazete, kitap okumayı sevdiğini anlatırken. Bir yakınının üniversite bitirmesine rağmen kocasıyla aynı fabrikada işçi olarak çalıştığını hatırlıyor sonra, “okumanın da rahat bir yaşamın garantisi olmadığını” ekliyor.
Yakacak olmadığı için yanmayan sobalı salonda ve evin diğer odalarında dolanmaya başlayarak hazırlanmak için kalkıyoruz. Meral kendi giyinirken bir yandan da oğlunu hazırlamaya çalışıyor. Oğlan biraz mızmızlanıyor, Meral eline geçenleri topluyor, katlıyor, düzeltiyor. Ben daha büyük bir telaş beklerken, Meral büyük bir sadelikle hazırlanıyor ve çıkıyoruz.
İYİ Kİ GELMİŞİM...
Bizi almaya gelen otobüsteki diğer arkadaşlarımızla beraber tiyatroya gidip oyunu seyrediyoruz. Meral’in oğlu oyun sırasında uyumuş. “İyi olmuş” diye düşünüyorum... Tiyatro salonundaki diğer izleyicileri gözlemleyen bir arkadaşımız, “Burada çok yaşlı kadın ve erkekler var. Onlar kendileri kalkıp gelmişler, ben sizin sayenizde tiyatroyu tanıdım. İyi ki gelmişim” diyor. Kadınlar, genel olarak oyunu beğendiklerini, tiyatroda olmaktan keyif aldıklarını dile getiriyor. “Kendi aramızda bu tür etkinlikleri düzenli olarak organize edelim” diye öneriyor biri. Meral de, çok dar bütçesine rağmen, “kendisinin de her zaman bu tür organizasyonlarda olmak istediğini” söylüyor.
Oyundan sonra eve gitmek için acelesi olmayan arkadaşlarla Emek Partisinin Pendik ilçe binasına gidederk sohbet ediyoruz. Sohbetimiz Zengin Mutfağı oyunun sonuna benzer bir şekilde sonuçlanıyor: İşçi, çalışan, emekçi, kadın tüm ezilenler bir araya geldiğinde büyük bir güç oluştururlar; ekonomik ve demokratik haklarını kazanabilirler. Bunun için de iktidar ve sermaye sahipleri bu güçten korkar ve insanların birbirinden ayrışması için bir takım icatlar uydururlar. Bizim isteğimiz basittir aslında; insanca yaşam koşullarına sahip olmak. Yapmamız gereken de basit; insanca yaşamak için el ele vermek.