Sahi ne olacak bu kadın istihdamı?
Hükümet, kadınlar için esnek çalışmayı dilinden düşürmüyor. Projelerin, vaatlerin, planların ardı arkası kesilmiyor: doğum iznini artırma, kreş yardımı, çocuk sayısına göre emeklilik yaşını düşürme… Artık her akşam televizyon kanallarında yeni bir projeyi dinler olduk. “Esnek çalışmada Av
Hükümet, kadınlar için esnek çalışmayı dilinden düşürmüyor. Projelerin, vaatlerin, planların ardı arkası kesilmiyor: doğum iznini artırma, kreş yardımı, çocuk sayısına göre emeklilik yaşını düşürme… Artık her akşam televizyon kanallarında yeni bir projeyi dinler olduk. “Esnek çalışmada Avusturya'yı örnek aldık, kreşte şu ülkeyi, olmadı bu ülkeyi” derken geçtiğimiz günlerde Fatma Şahin’in Finlandiya'ya gitmesiyle anladık ki, yeni model ülkemiz Finlandiya olmuş. Kadın istihdamına ilişkin düzenlemelerin haziran ayına kadar meclis gündemine gelmesi bekleniyor. O zamana kadar, daha kaç ülkeyi model alacağız, daha kaç proje duyacağız bilinmez ama bugün için yeni model ülkemize şöyle bir bakmakta fayda var.
Finlandiya’da çocuk sahibi dört kadından üçü, aktif olarak çalışma hayatında yer alıyor. Aslında ülkede, kadınların çalışma yaşamını kolaylaştıran, birçok uygulamanın temel kaynağını, çocuklar topluma aittir politikası oluşturuyor. Yani bizdekinden farklı olarak çocuk bakımı kadının asli işi olarak görülmüyor. Haliyle kadın istihdamına dair tüm uygulamalar, çalışan ve çocuk sahibi olan kadınların yaşamını kolaylaştırıcı rol oynuyor. Sosyal devlet uygulamalarının uzun yıllardır sürdüğü ülkede, kadınlar için yaşamın her alanında eşitlik ilkesi benimseniyor. Kadınların parlamentodaki temsiliyetinin oldukça yüksek olduğu ülkede, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik de birçok komite bulunuyor.
Türkiye’de ise kadına dair tüm düzenlemelerde, üstüne basa basa kadının asıl görevinin çocuk bakımı olduğu söyleniyor. Zira bu anlayış üzerinden, kadın istihdamına dair sunulan tüm projelerin, kadınların yaşamını kolaylaştırmaktan öte zorlaştıracağı açık. Çünkü kadınlardan hem yarı zamanlı olarak çalışmaları, aynı zamanda çocuk doğurmaları, bir de çocuk bakımından sorumlu olmaları isteniyor. Hal böyle olunca da insan sormadan edemiyor; iki ülke arasındaki bunca anlayış farklılığı, nasıl olur da uygulamada birliğe dönüşebilir? Yani bir tarafta yılların sosyal devlet anlayışı üzerinden kadın politikalarını şekillendiren Finlandiya; diğer tarafta sosyal devlet uygulamalarından çoktan vazgeçmiş üstelikte var olan az biraz hakkı da sadaka uygulamasına dönüştürmüş hükümetimiz. Bir yanda çocuk bakımı topluma aittir politikasıyla hareket eden Finlandiya, diğer yanda kadının asıl görevi çocuk yapmak ve bakmaktır diyen hükümet. Bir tarafta tek ebeveynli ailelerin oranının yüzde 20'lerde olduğu ve buna uygun şekillenen, kadının çalışma hayatına katılmasını esas alan uygulamalar; diğer tarafta kadını sadece ailenin bir parçası olarak gören anlayışla, kadınları ev içine hapseden uygulamalar… Hani diyesi geliyor; insanın Finlandiya nere, senin yürüttüğün politikalar nere?
BU İŞTE BİR BİT YENİĞİ Mİ VAR?
Hükümet, kadına biçtiği rol üzerinden söylemlerine devam ediyor aslında. Yani kimsenin başına taş düştüğü yok. Sadece süslü laflarla, bol örneklerle, bitmek bilmeyen projelerle, gürültüyle patırtıyla kadınları beklenti içine sokuyor. Zaten bunca model arayışları, bol keseden vaatler arasında kısık sesle söylenen cümleler, satır aralarında okunması gerekenler var ki, vay halimize dedirtecek türden. Örneğin, Finlandiya ile imzalanan Kadın Girişimciliğinin Desteklenmesine İlişkin protokol bunlardan biri. Hani insanın aklına gelmiyor değil; bunca anlayış farklılığı üzerinden kadın istihdamında Finlandiya’nın örnek alınmayacağı açıkta; kadın girişimciliği için finansman arayışı mıdır bu protokol?
FİNLANDİYA’DA KADIN İSTİHDAMI POLİTİKALARI
Finlandiya’da kadın istihdamı “çocuk topluma aittir” politikasıyla şekilleniyor. Kadın istihdamının yüzde 50’lere ulaştığı Finlandiya’da, özellikle çocuk sahibi olan kadınların çalışma yaşamına devam edebilmesi için birçok uygulama mevcut. Örneğin, çalışan kadınların doğum izni 105 gün, ayrıca 158 gün ebeveyn izni bulunuyor ve her çocuk için 60 gün ebeveyn iznine eklenebiliyor. Doğum yapan kadınların maaşlarıyla orantılı olarak doğum yardımı hakkı bulunuyor. Babalar için ise ayrı doğum yardımı uygulaması var. Ayrıca belediye bünyesinde gündüz bakım evleri, kreşler oldukça yaygın. Bu kreşler; çalışan ailelerin gelir durumuna bağlı olarak herkesin yararlanabileceği sembolik bir ücrete tabii, düşük gelirli aileler için ise ücretsiz. Okula başlama yaşının 7 olduğu ülkede eğitim her kademede ücretsiz. Ayrıca ilkokula giden çocukların öğle yemekleri çalışan kadınlar gözetilerek okullar tarafından karşılanıyor. Yine ilkokul eğitiminin yarım gün sürdüğü ülkede, çalışan kadınların çocukları için belediyelere bağlı “öğle sonrası bakım evleri” bulunuyor.
SOSYAL GÜVENCE ŞEMSİYESİ EN UFAK RÜZGARDA TERS DÖNÜYOR
İşsiz olan 100 kişiden 91'nin kadın olduğu açıklandı. Kadın işsizliği büyüyor. Şimdi 91 kadına size şöyle bir iş bulduk deseler, ne derdiniz acaba? Tüm gün çalışmayacaksın, hatta işyerine gelmene bile gerek yok; sen evinde üretim yapacaksın ya da evde masa başında bir ürünün satışını gerçekleştireceksin. Günde 5 saat böyle çalış; ama iş sürekli değil, ihtiyacımız olduğu anda çalışacağın günleri biz sana söyleyeceğiz. Böylesi bir iş için sigorta, yemek, servis, yıllık izin, mesai ücreti, bayram tatili, doğum izni, emzirme izni var mı diye sormaya gerek var mı sizce? Hemen yanıtlayalım; yarı zamanlı çalışma yarı zamanlı sosyal güvence, yarı zaman üzerinden maaş, hayal olan emeklilik, olmayan izin günü, bilemediğin çalışma günleri, planlayamadığın özel hayat demek. Hatta yetmeyecek maaş ile iki, bilemedin üç işte birden yarım yarım çalışıp bir maaşı toparlayamamak demek. Bu koşullarda kadın işçi çalıştıran işverenler için ise tüm maliyetlerin ortadan kalması demek. İşte hükümetin “sosyal güvence şemsiyesi” altında uygulayacağını söylediği esnek çalışma sistemi bu oluyor. Bahsedilen sosyal güvenlik şemsiyesi ise en ufak bir rüzgarda ters dönen şemsiye türünden...
KADINLARA ERKEN EMEKLİLİK GELİYOR MU?
“Çalışan kadına doğurduğu çocuk sayısına göre kademeli olarak erken emeklilik geliyor” bugünlerde en sık duyduğumuz vaatlerden. Emeklilik için yaş sınırının 65 ve prim gün sayısının 7200 olduğu, yani emekli olabilmenin çok zor olduğu ülkemizde; çocuk yaparak emekliliğin yaklaşması birçok kadını “tavlayacak” bir vaat. Ama işin gerçeği müjdelendiği gibi de değil. Aslında tam zamanlı ve sigortalı bir işe sahip kadınlar; doğum nedeniyle işten ayrılmaları halinde, çocuk bakımı için işten ayrı kaldıkları 2 yıl boyunca sigorta primlerini kendileri ödeyerek, emekliliklerine saydırabilecekler. Yani çocuk yaptım, bir kaç yıl önce emekli olacağım gibi bir durum yok. Kısaca erken emeklilik değil; “doğum borçlanması” olacak. Zaten bugün, 2 çocuk için toplam 4 yıla kadar doğum borçlanması uygulanıyor. Aslında müjde gibi sunulan, en fazla iki çocuk için olabilen doğum borçlanmasının üç çocuğa çıkartılması. Özellikle kadınlar açısından düzenli ve sigortalı iş bulmanın giderek ayrıcalıklı hale geldiği düşünüldüğünde kaç kadının geriye dönük sigorta primini karşılayabileceği ise muamma. Ayrıca kadınlar için esnek çalışma modellerinin getirilmeye çalışıldığı düşünülünce de, bırakın erken emekliliği; yaşarken emekli olabilmek bile hayal olacağa benziyor.