Özgür Doğan


Nakış işçiliği ile nasıl tanıştınız?
Ben nakış işçiliğiyle çalıştığım tekstil işyeri kapanınca tanıştım. Yakında bir nakış atölyesinde işe girdim. 2004 yılından bugüne bu işi yapıyorum. Başlarda çok kolay geliyordu, 12-13 saat ayakta sürekli çalışınca zorluklarını anladım. Aynı bir robot gibi çalışıyorsun nakış işinde, bu koşullarda insanca çalışmak çok zor.

Sigortanız var mıydı?
Evet ama patronlar girdi-çıktı ile sigortamızı gösteriyorlardı. Yani 12 ay çalışıyorsun 4 ay sigortalı geri kalanı sigortasız çalışıyorduk. O 4 aylık sigorta da en düşük prim olan asgari ücretten gösteriliyordu. Zaman zaman işverene şikayette bulunuyorduk, ama aldığımız yanıt diğer iş yerlerindeki patronlarınki ile aynıydı: Kazanamıyoruz! Bakın benim sigortam 2004 yılından 2013 yılına kadar - askerliği çıkarırsak- 7.5 yıl içerisinde 2 bin 500 gün olması gerekir. Ama sadece 700 gün yatırılmış, iki yıl bile değil! Aradaki farkı görüyor musunuz? Şimdi burada işverenin kazanmaması mümkün mü?

Sigortasız işçi çalıştıran firma var mı?
Sigortasız işçi çalıştıran yerler genelde merdiven altı diye tabir edilen küçük atölyelerdir. Ama uzun çalışma saatlerini ise büyük ve küçük firma fark etmezsizin birçoğu uyguluyor.

Aldığınız ücret yetiyor muydu?
Hayır! Kiracı olmamama rağmen yetmiyordu. Bir de kiracı olanları düşünün, ayda 550-600 TL kira veriyorlar. İnsanlar nasıl geçinsinler? Benim evde beş nüfus var; faturalar ve kişisel harcamalar, ev ihtiyaçları derken elde var sıfır. Hiçbir nakış işçisi aldığı maaş ile geçindiğini söyleyemez, mümkün değil.

Nakış işçilerinin 1 Haziranda yapacağı grev çalışmaları nedeniyle işten atıldığınızı biliyoruz. Nasıl oldu?
İş bırakma eylemine katılım sağlamaya çalışıyordum. Bizim işyerimizde de taleplerimiz vardı, cumartesi günü çalışmanın saat 13.00’e kadar olmasını istiyorduk. İstediğimiz bu kadar basitti. İşveren beni yanına çağırarak ‘Bu şartlarda seni çalıştırmam, kendine bir iş bak’ dedi. 7.5 yıldır bu işyerinde çalışıyordum, patronum bana tazminat olarak 4 bin 500 TL teklif etti. Bu çalıştığım yılların üçte birine denk geliyordu, kabul etmedim, hakkımı yasal yollardan arayacağım diyerek işyerinden ayrıldım. Ben bu işyerinde çalışırken patronlarımla aram çok iyiydi ama ne olduysa biz nakış işçileri toplu olarak örgütlenmeye başlayıp insan gibi yaşamak istiyoruz deyince birden her şey değişti. Anladım ki patronların her dediğini yapınca iyisin, ama kendin için bir şey istersen kötüsün! Ben bu durumu patronların aç gözlülüğüne bağlıyorum. Beş kazanırken bunun üç olmasını istemediler. Aynı sistemde çalışırsak yine her şey patronlar için güllük gülistanlık olacak, ama ya bizim için ne olacak? Düşünün ben 23 yaşındayım, işyerinden ayrılmadan önce sosyal hiçbir yaşantım yoktu. Evli bir arkadaşım eşinden çok atölyedeki makineyi görüyor. Sanırım bunu söylemek bile yeterli.

Nakış işçileri 1 Haziranda yapılacak iş bırakma eylemine nasıl bakıyor?
Nakış işçileri zaten çalışma koşulları yüzünden böyle bir birliğin kurulmasını her zaman istemişlerdir. Çok ağır koşullarda çalışan işçiler kendi hakları için ilk kez bu kadar güçlü birliktelik gördü. Birçok işçinin gönlünden geçen bu birlik daha önce hayat bulamıyordu, çünkü işçiler işten atılma korkusu yaşıyorlardı. Örgütlü olmadan önce sesleri az çıkan işçiler artık bu mücadelenin sürmesi için ellerinden ne geliyorsa yapacaklarını söylüyorlar. Zaten İnternet üzerindeki Nakışçılar Derneği sitemize, işçilerin kendi işyerlerinden pankartlarla fotoğraf çekerek destek vermeleri, mücadeleyi büyütme ve 1 Haziran eylemine katılma isteklerini, bunun haklılığını ortaya koyuyor.

Bundan sonra nakış işçileri ne yapmalı?
Nakış işçilerinin mutlaka birlik olması gerekir, her biri diğerinden sorumlu olmalı, birbirlerine destek olmalılar. Haklarımızı kazanmanın tek yolu birliğimizden geçer. 1997 sürecinde nakış işçilerinin kurduğu bir dernek varmış ama başarısız olmuşlar, demek ki tam birlik sağlayamamışlar. Biz aynı şekilde olmamalıyız, hatalardan ders çıkararak hareket etmeliyiz.


PATRONUN KÂR ETMEMESİ MÜMKÜN DEĞİL

Nakış işverenleri 'kazanamadığımız için işçilerin taleplerini karşılayamıyoruz' diyorlar. Sizce bu doğru mu?
1 makine 12 saat süresince çalıştığında günde yaklaşık 300-400 TL kazanır. 24 saat sürekli çalışan bir nakış makinesi diyelim 600 TL kazanır. Bir işyerinde ortalama 5 makine vardır. Bir günde 3 bin TL, ayda ise 90 bin TL yapar. Bize düşen pay burada 1300-1400 TL. 10 işçi çalıştığını düşünürsek ve çeşitli giderleri düşersek patrona yaklaşık 60 bin TL kalıyor. Patrona 60 bin TL, işçilere ise 1400 TL kalıyor. Yani şimdi bir makineden bu kadar kazanıyorsa işverenin burada kazanmaması mümkün mü?


İMZA NAKIŞ PATRONU GERİ ADIM ATTI

Nakış işçilerinin grev hazırlığı tüm hızıyla sürerken, patronlar da boş durmuyor. Ebru Nakış patronunun 2 işçiyi işten atmasının ardından İmza Nakış patronu da 1 işçiyi işten attı. İmza nakış işçileri de Ebru Nakış işçileri gibi patronun bu hamlesine iş bırakarak cevap verdi. İşçiler, işten atılan arkadaşları işe geri alınana kadar iş başı yapmayacağını açıkladı. İşçilerin kararlılığını gören patron 2 saat sonra işçiyi geri almak zorunda kaldı.

Ebru Nakış’ta da önceki gün iki işçinin işten atılması üzerine işçiler 1 saat iş bırakmıştı. Bunun üzerine patron işçilerin 1 Haziran’da yapacağı eyleme karışmayacağını açıklamak zorunda kalmıştı.

PATRONLAR 4 HAZİRANDA TOPLANTI YAPACAK

İşçilerin uzun süredir yürüttüğü çalışmalarının nakış patronlarını rahasız ettiği belirtiliyor. Patronların 4 Haziranda bir toplantı yapacağı ve işçilerin talepleri karşısında nasıl bir yol izleyeceklerini belirleyecekleri dile getiriliyor.


NAKIŞ İŞÇİLERİ BU KEZ TALEPLERİNİ İŞLEYECEK

El emeği göz nuru ifade ettiğinden olsa gerek ‘nakış’ sözcüğü genellikle iyi şeyleri ifade etmek için kullanılır. ‘Nakış gibi işlemek’ sürekli duyduğumuz deyimlerdendir mesela. Kıyafetlerde, oda dekorlarında, vücut dövmelerinde, çeşitli eşyalarda, evlenen çiftlerin çeyizlerinde, yaşamın her alanında karşımıza çıktığı halde üstünde durmadığımız ama zahmetli bir iştir nakış.
Çeşitli renkte iplikler, simler ya da sırmayla yapılan nakış, eski çağlardan beri giysileri süslemekte kullanılır. Pers, Asur, Babil duvar resimlerinde el işiyle süslenmiş giysiler görülür. Eski Mısırlılar da nakışta çok ustaydı. Japonya’da ipek kumaş üzerine doğa motifleri işlenirdi. Çin nakışlarında parlak renkli ipliklerle işlenen insan ve ejderha motifleri sırmayla belirginleştirilirdi. Bizans’ta sivil ve dinsel giysiler, hatta at koşumları bile nakışla süslenirdi. 8. yüzyıldan sonra ikonalara tapanlara karşı başlatılan şiddetten kaçan Bizanslı nakkaşlar İtalya’ya sığındı ve böylece Avrupa’da yayılan bu sanat Orta Çağ’da en parlak dönemini yaşadı. İtalya’da papazların giydiği cüppeler ve İnciller nakışla süslenirdi.

Orta Asya Türklerinde kadın giysilerinin ince ve gösterişli nakışlarla süslendiği biliniyor. Türkler İslam’ı kabul etmeden önce daha çok hayvan motifleri işliyorlardı. İslam dini canlı varlıkların tasvirini yasakladığı için daha sonra doğa motifleri işlenmeye başlandı. Bu işlemelerin özel bir dili vardı. Kökten yukarı doğru uzanan dallar, yapraklar ve çiçeklerden oluşan hayat ağacı sağlıklı, mutlu ve kalabalık bir aileyi anlatırdı. Bol çekirdekli karpuz, üzüm, nar gibi meyvelerse bereketin simgesiydi. 16. yüzyılda, Osmanlı Devleti’nin yükselme döneminde, ipekçiliğin 19. yüzyılda sanayi üretiminin gelişmesi sonucu nakış sanatında gerileme yaşandı.

ON BİNLERCE İŞÇİ ÇALIŞIYOR

Geçmişte tamamen el emeğine dayalı nakış işlemeciliği, günümüzde artık son teknoloji ürünü makinelerle yapılıyor. Bugün tekstilin önemli bir kolu olarak faaliyet gösteren nakış sektöründe on binlerce işçi çalışıyor.

Türkiye’de irili ufaklı 2 bin 400 kadar nakış işyerinden binden fazlası İstanbul’da. İstanbul’u sırasıyla Bursa, İzmir, Antep, Maraş izliyor. Toplamda 12 bin makinenin üretim yaptığı biliniyor. Bir makinenin başında 5 işçinin çalıştığı düşünüldüğünde sektörde yaklaşık 60 bin kişinin çalıştığı ortaya çıkar. Bu on binlerce işçinin çoğu sigortasız. Günde 12-13 saat çalışıyor, buna karşın insanca yaşayabilecekleri bir ücret alamıyorlar. E haliyle örgütsüz ve ucuz iş gücüyle işlerini sürdüren patronların yüzü gülüyor.
Nakış işçilerinin hak mücadelesine ilişkin çok az veri var. İstanbul’da 1997 yılında kurdukları Nakış Örme Derneğinin (NAKÖRDER) ömrü kısa olmuş. Ancak şimdilerde yeniden bir araya gelen işçiler, haklarını talep ediyor. Çalışma ve yaşam koşullarına itiraz eden nakış işçileri, İstanbul’da 1 Haziran Cumartesi günü yapacakları greve hazırlanıyor.


EMEKÇİ KARDEŞLERİM SÖNDÜRÜR

Fikret İnci*

Ben Siirt’ ten 2001 yılında İstanbul’a geldim. Geldiğimden beri nakışta çalışıyorum. Grev sürecinde Veysi Ekinci arkadaşımıza yardımcı olmak kendi işyerime 1 Haziran için işyerindeki arkadaşlarıma  bildiri verdim. Gece ve gündüz vardiyasına kendi elimle verdim. O anda kamerada patron görmüş ve yanına çağırdı. Sen bu işyerinde bölücülük yapıyorsun dedi. Ben de kendi ifademle aynen şu cevabı verdim: Emek yolunda ben bu ateşte yanarsam beni emekçi kardeşlerim söndürür, ama senin ateşine bir bidon benzin daha dökeriz dedim.
Emekçiler olarak hakkımızı aradığımız bu haksızlık sürecinde bütün emekçi kardeşlerime selam ederim.

(*) Nakış işçisi

(BİTTİ)

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, bir süredir beklenen mesajı, DEM Parti İmralı heyeti aracılığıyla duyuruldu. Öcalan, “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı yaptı. Açıklamada Suriye’deki Kürtlerin siyasi ve askeri durumuyla ilgili bir ifade yer almadı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
CHP'li belediyelere silkeleme ve sabah dörtte operasyonlar yapılırken AKP'li Sincan Belediyesine Cumhurbaşkanlığı bütçesinden 30 milyonluk bağış yapıldığı iddia edildi.

Evrensel'i Takip Et