Teneke
BİLDİK AĞALARDAN
Ağalar, çeltik yönetmeliğini hiçe sayarak ruhsatiyeleri genç kaymakama bir şekilde imzalatırlar. Kaymakam yeni olduğundan anlamaz çeltikten; yönetmeliğe atar imzayı. Çeltik ağaları kurallara uymaz, insanları düşünmez, gözleri paradan başka bir şeyi görmez. Sıtmadan onlarca köylü ölür de çeltik ağalarının umrunda olmaz. “Çeltikten, sinekten sıtma mı olur” der geçerler. Olan köylüye olur.
Okçuoğlu da köydeki çeltik ağalarından birisidir ve ruhsatiyesini imzalatır imzalatmaz çeltik sahasına su bırakır. Sahaya bırakılan su, altıncı günün gecesi, sahanın ortasındaki Sazlıdere köyüne ulaşır ve köyü su basar.
ÇIK GÖR HALİMİZİ!
İşte bu köy Zeyno Karının köyüdür. Köy bataklığa dönmüş, köylüler bellerine kadar çamura batmıştır. Zeyno Karı hiç beklemez, köylüleri de katar önüne ve dikiliverir kaymakamın karşısına, hesap sormaya.
“Kaymakam, Kaymakam! Çık dışarı. Çık da gör halimizi. Ne haldeyik gör bizi.”
Kaymakam başını pencereden uzatıp kalabalığı görür, Zeynonun bağırtılarını duyar... Ağır ağır sandalyesinden kalkarak dışarıya çıkar. Bütün gözler ona çevrilir,
Kaymakam bir şeyler söylemek, bu perişan halli köylülerden özür dilemek ister,yutkunur... Sanki boğazında bir şeyler tıkanıp kalmış gibidir dli bir trlü dönmez.
Zeyno Karı: “Ne durmuş süzüyorsun öyle yavrum? Bana bak! İyice bak! İşte sizin marifetiniz bu. Köyün içine de çeltik ekilirmiymiş! Her şeyi gördüysek de bunu görmediydik. Köyün içine de ruhsatiye verilir mi? Bu da senin icadın yavrum. Ha ekilir mi?...”
Kaymakam çeltik yönetmeliğini okuyunca arkasından dönen dolapların hepsini anlar ve çeltik komisyonunu toparlayıp bütün ruhsatiyeleri iptal eder. Okçuoğlu’nun sahasına da jandarma diker. Fakat Okçuoğlu, bend başındaki jandarmalara rüşvet vererek sahaya su bırakmaya devam eder.
YÜRÜYÜN!
Zeyno Karı:“Su içindeyiz. Tarlalar, bostanlar, pamuklar, evler, tüm su altında…Çocuklar hasta oldular.” Diyerek öne düşer yine.. Memed Ali arkaya. Dursun’un çardağına gelirler. Zeyno: “Okçuoğlunun avratları, size Memed Aliyi de getirdim. Hep birlikte boyuna düşünün. Köyü de su yıksın.”
Birkaç kişi başını kaldırmadan: “Hükümet var, candarma var. Başkaca biz ne yapalım?”
Zeyno Karı ellerini kasıklarına koyup hışımla üstlerine yürür:
“Tuu size, utanmazlar, utanmazlar. Çare mi yok? Candarma para yemiş bakmıyor. Suyu kesmiyor. Siz ne güne duruyorsunuz? Gidin de bendi siz bekleyin. Hükümet karar vermiş. Kanun bizimle birlik.”
Bu arada, Zeyno’nun sesine köyde kadın erkek, çoluk çocuk, kim varsa toplanır. Dursun’un çardağının altına dolar.
Zeyno Karı : “O Okçuoğlu, hükümetin kanununu hiçe sayıyor. Kaymakamın emirlerini hiçe sayıyor. Candarmasına rüşvet verip, bizi su altında bırakıyor. Kaymakam parmak kadar bir çocuk. Kurutma emrini verdi. Başına da candarma dikti. Candarma suyu keseceği yerde , suyu bekliyor. Haydi yürüyün benle. Bendi yıkıp biz bekleyelim.”
Zeyno Karı kadınlara döner:“Yürüyün avratlar, kazma kürek alıp yürüyün. Bunlar burada suyu beklesinler.”
“Yürüyün, yürüyün, yürüyün!”…
SANATIMLA KARŞILARINDAYIM
Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. [...] Ben etle kemik nasıl biribirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum.
Evrensel'i Takip Et