30 Mayıs 2013 08:33
Nisa Ceyhan

İşçilerin, işverenlerin zorbalığı altında nasıl sömürüldüğünü ve mücadeleleri karşısında patronun tutumunu anlatmakta kitap.
Kitapta işverenlerin masa başından emir verip, işin nasıl yapılacağına dair hiçbir bilgisi olmadan işçileri nasıl sömürdüğünü ve mücadelenin nasıl yok edilmeye çalışıldığını görüyoruz.

VE ONURLU BİR MÜCADELE

Patronlara karşı işçilerin birlik olup, uzun ve sağlam temeller üzerine kurulu bir direnişin ardından patronu nasıl nakavt ettiklerine, işçilerin haklarının ve güçlerinin farkına varmaları halinde patronu ve sistemi nasıl yıktıklarına şahit oluyoruz. İşte bu kitap tam da bu gücü ve etkisini anlatırken ne, nerede, nasıla cevap veriyor.

Harun Özkan anlatıyor:
“Karşı taraftaki işyerinde bizim bir arkadaşımızın kafası tezgâhın arasında kalmıştı. Yani o tezgâhın her vuruşu yarım tonluk. Şuan anlatırken bile insanın tüyleri diken diken oluyor. Kafası tezgâhın arasında kalmış, orada can çekişiyordu. Dışarı çıkardılar arkadaşımızı. Kapının önünde bir patron var. Diğer fabrikanın patronu. İşçiler patrona dediler ki:
“Şu adamı hastaneye yetiştirelim başka araba yok.”
İşçilerin hepsi telaşlı. Patron sakin sakin umursamadan:  
“Arabanın koltuğuna kan bulaşır. Şuradaki nakliye arabasına atın götürün” dedi. O anda işçiler telaştan bunu fark edemediler. Nakliye arabasının arkasına, yani bir çuval parçası gibi atıldı. Arkadaşımız hastaneye gidemeden can verdi.”

Ve bu olaya karşı patronlar bu kazaların işçilerin dikkatsizliğinden ve ihmalkarlığından olduğunu savunuyorlar.
20 bin dokuma işçisinin 30 gün boyunca 540 atölyede sürdürdüğü direniş, patronların, devleti, malum medyayı ve tüm entrikaları devreye sokmalarına rağmen dize gelmeleriyle sonuçlandı.

Direnişi örgütlerken işçi basınını, günlük gazeteyi bir araç olarak kullanmaları ise başarının anahtarıdır. İşçi basını hem onların direnişini duyurup kamuoyu yaratıyor hem de direnişteki işçilere güç veriyordu. Gelen destek mektuplarıyla mücadelelerine olan inançlarını nasıl koruduklarını göreceksiniz.

Bölücü ve eşitsizlik üzerine kurulan bir düzen! İşçilerin örgütlenip mücadelesi üzerine yıkılan gerici sistem…
Gerçekten nereden nereye dedirten bir kitap. Haklarından haberi bile olmayan işçilerin gösterdikleri ilerleme azim ve kararlılık beni çok etkiledi. Örgütlü hareket etmenin önemini kavramak istiyorsanız ve işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin değiştirici, dönüştürücü gücünü net bir şekilde görmek istiyorsanız bu kitabı tavsiye ederim.


SOKAKLARDAN SAYFALARA DOKUMA İŞÇİLERİ

Direnişi Nasıl Dokuduk ileri yaştaki Şerif Usta’nın gelişmeler karşısındaki mutluluğunu ve örgüt sıcaklığından duyduğu hazzı; “sanayide bana Maça Vakkas derler” diyen enerji ve öfke dolu İşçi Vakkas’ın çabasını; Mikail halfenin ‘Talebe Ali’nin teşvikiyle bir işçi toplantısında ilk defa konuşmasını ve heyecanını bulacaksınız.

Henüz okuma çağındaki çocuk işçilerin dramını; gözaltına alınan ve karakolda yapılan aramada cebinde ‘milliyetçi’ partinin rozeti çıktı diye “senin bunların içinde ne işin var” denilerek polisçe dövülen dokumacı Şükrü halfenin şaşkınlığını; dokumacı çırağı Salih’in ve onlarca işçinin hayatını gözünüzün önüne getireceksiniz. Çay ocağı işleten eski dokumacı halfesi Balık Hüseyin’in direnişteki yerini, Dokuma İşçileri Derneği başkanlığına kadar uzanan öyküsünü okuyacaksınız.

Evrensel'i Takip Et