11 Mayıs 2011 12:54
ASENA AKARSU

Bir yanda üretilen artı-değerlere el koyan ve sayıları neredeyse bir avucu geçmeyen sermayedarlar sınıfı ve onların çevreleri, diğer yandan ülkemizde ve dünyada üreten, gördüğümüz her şeye şekil veren fakat ürettiklerinden pay alamayan işçi sınıfı. İşçi sınıfı ve kapitalistler arasında devam eden sınıf mücadelesinin temel sorunu iktidar mücadelesidir. Çünkü ne işçi sınıfı iktidarı almadan üzerindeki sömürüyü gerçek anlamda yok edebilir. Ne de kapitalist sınıf elindeki iktidardan zorla alıkonulmadıkça işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki baskı ve sömürüsünden vazgeçer. Nasıl ki burjuvazinin iktidarı almak ve kontrol etmek için kullandığı yöntemler ve mekanizmalar varsa işçi sınıfı ve emekçilerin de iktidarı almak ve daha iyi bir dünya kurmak için kullandığı mücadele araçları ve yöntemleri vardır.

Sağcı-Solcu İşçi Meselesi!

Bilimsel sosyalizmin kurucularından Marx ve Engels ve onların ardından Marksizm’i emperyalist çağa göre güncelleştiren Lenin ve Stalin sık sık Marksizm’in bir doğma değil eylem kılavuzu olduğunu dile getirmişlerdir. Sosyalizm iddiasında olan ama bilimsel sosyalizmle taban tabana karşıt bazı yaklaşımlar, zaten sınıf mücadelesinde karşılığı olmamakla birlikte, aydınlar ve küçük burjuva kesimler içinde bir kafa karışıklığı yarattığı doğrudur. Örneğin işçinin "sağcı" ya da "solcu" olarak bölünmesi gerektiği iddia ediliyor, demokrasi mücadelesi gereksiz, anti-sosyalist olarak etiketlenip püri pak bir sosyalizm mücadelesi bekleniyor. Sadece çalışmalarda değil artık söylemde bile işçi sınıfı yerine başka sosyal tabakalar politikalarda öne çıkartılıyor, işçi sınıfının müttefikleri ve yapacağı ittifaklar bir kenara bırakılıyor, gerçek bir demokrat ve devrimci olmanın koşullarından biri olan ulusların kendi kaderini tayin hakkı geçici bir taktik derekesine indirgeniyor.

İlk olarak "sağcı" ve "solcu" işçilerden başlayalım. Tabi ki; içinde yaşadığımız sistemde işçi ve emekçiler -eğer bugün için işçi sınıfının bağımsız bir politik hatta ne kadar birleştiği de göz önünde bulundurulursa- burjuva siyasetlerden etkilenmiş durumdadırlar. Bu anlamda MHP ya da CHP gibi "sağ" ya da "sol"cu olabilirler. Fakat sorun bunu bu şekilde ortaya koymakta değil sorun buradan yola çıkarak "sağcı" işçileri dışlamakta, onları düşmanlaştırmaktadır. İşçi sınıfı ekonomik sistemde ve üretim ilişkilerinde tuttuğu yer bakımından devrimci ve dönüştürücü bir sınıftır. Kapitalizm var oldukça da bu özelliği kaybolmak bir yana daha da güçlenecektir. Çünkü kapitalizm üretimi toplumsallaştırmak mülkiyeti ise özel hale getirmek zorundadır. İşçi sınıfı ise toplumsal üretimi gerçekleştiren sınıf olarak ve üretim içinde tuttuğu yer bakımından devrimci bir role sahiptir ve işçi sınıfı partisi ya da sosyalizmi hedefleyenler işçileri "sağcı" ya da "solcu" olarak bireyler üzerinden ayırmak yerine işçi sınıfına bir sınıf olarak bakar ve politikasını sınıfa götürür.

Bu çerçevede, sağcı işçilerin mücadele içerisinde olmadığı tek bir grev başarıya ulaşamadığı gibi, sadece solculardan oluşan bir işçi mücadelesi beklemekte, en uygun deyimle hayalciliktir. İşçinin öznel düşüncesini değiştirmek, sınıf bilincini kazanması olmazsa olmazdır. Ancak sınıf bilinci işçinin klasik anlamda “solcu”, “CHP’li”, “sosyal demokrat” olması anlamına gelmez. Sınıfın sermayeye karşı top yekün mücadelesi, bu mücadelede sağcı-solcu demeden birleşmesi gerekmektedir. Böyle bir bölünme tam da burjuvazinin işçileri bölme, parçalama, kendine yedekleme ve sermayenin saldırılarını buradan güçlendirme stratejisidir.

Ayrıca bir diğer önemli nokta ise sosyalizmin kitlelerin eseri olmasıdır. Demokrasi mücadelesi reddedilmekte, içi boşaltılmış, sınıftan, sınıfın taleplerinden koparılmış bir sosyalizm söylemi öne çıkmaktadır. Örneğin bir propaganda filminde “sosyalistler” işçilere devrim olduğunun haberini veriyor! İşçisiz sosyalist devrim! Böyle bir sosyalizm propagandası tam bir çarpıtmadır, sosyalizmin özüne taban tabana zıttır. Çünkü, işçiler, hem partisiyle, hem de yaşamdan edindikleri deneyimlerle demokrasiyi ve sosyalizmi benimseyecek ve bizzat kuracaktır. Dolayısıyla demokrasi mücadelesi ve sosyalizm mücadelesi iç içedir, birbirinden ayrılamaz. Lenin, demokrasi mücadelesini sosyalizm mücadelesi açısından şöyle değerlendirir:

"İşçi sınıfı demokrasi için ne kadar mücadele ederse yaşadığı hak gaspları ve baskının anti-demokratik yapı değil kapitalist sistem olduğunu o kadar iyi anlar." Ayrıca "işçi sınıfı demokrasi mücadelesi içinde eğitilmeden ne tutarlı bir sosyalizm mücadelesine girişebilir ne de demokrasi mücadelesi verilmeden kurulan bir sosyalizm sağlam temellere oturabilir."

Kürt Halkının Mücadelesi ve "Sosyalistler"

Eğer ülkemizde sosyalizme gidecek olan yol işçi sınıfının tutarlı bir demokrasi mücadelesi vermesi ve bunu sosyalizm mücadelesiyle birleştirmesinden geçecekse, bu mücadeleyi kimlerle vermeli ya da işçi sınıfı ve partisinin müttefikleri kim olmalıdır? Örneğin sınıfsal bir mücadele değil de ulusal bir mücadele verenler işçi sınıfının müttefiki olabilir mi? Şurası tartışmasız bir gerçek ki; ülkemizde Kürt halkı yıllardan beri yaşadığı baskı ve şiddete karşı, ulus olmaktan kaynaklı hakları için mücadele ediyor.

İşçi sınıfının bugün için en temel görevlerinden biri Kürt ve Türk işçi sınıfını milliyetçilik ile zehirleyen burjuva egemen politikaları etkisizleştirmek ve Kürt sorununu çözmek için mücadele etmek olmalıdır. Kürt halkını milliyetçi bir hareket olarak damgalamak ve Kürt halkından ayrı durmak bugün tam da burjuva politikalara yedeklenmek anlamına geliyor. Kürt halkının mücadelesinin milliyetçi olup olmadığını bir kenarda bırakırsak, ezilen ulus milliyetçiliği ile ezen ulus milliyetçiliğini bir tutmak verilen mücadelenin içeriğine bakmadan konuşmak anlamına gelir. Bugün için milliyetçilik ile suçlanan Kürt hareketi var olan asimilasyona karşı verdiği eşit haklar mücadelesinde demokrasi mücadelesinin temel ayaklarından biridir. İşçi sınıfı partisinin görevi ise Kürt halkının mücadelesi ile ittifak kurarak Kürt işçi sınıfının verilen ulusal mücadelede öncü haline gelmesidir. Çünkü ancak böyle bir yol hem Kürt sorununun tek tutarlı çözümüdür; hem de Kürt ve Türk işçi sınıfının ve halkların demokrasi mücadelesi içinde egemen emperyalist cepheye karşı gerçek bir emek ve demokrasi cephesi kurmasının yoludur.

Bugün ülkemizde işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki baskı her geçen gün daha da artıyor ve bugün işçi sınıfı ve emekçiler boyunlarındaki kapitalist zincire karşı mücadeleye girişiyorlar. İşçi sınıfının gerçek partisi ise ülkenin her yerinde işçi sınıfının, emekçilerin ve halkların ortak mücadelesini örgütlemek için mücadele ediyor. Kendisine bundan yaklaşık yüz yıl önce söylenen sloganı temel alıyor: "Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halkları birleşin!"

Evrensel'i Takip Et