Yağmur yağmasın siyanür akmasın!
Ülkemizde 50-100 milyon metre küp zehirli maden atığı olduğu tahmin edilmektedir. Bu miktardaki bir atığın herhangi bir şekilde çevreye akmasıyla oluşacak yıkım da devasa olacaktır. Çevreye zararı olmadığı belirtilen Kütahya’daki atık su barajındaki bendin yıkılmaması için neredeyse “yağmur yağmasın” duasına ç
Kütahya Gümüşhacıköy yakınlarındaki Eti Gümüş AŞ’ye ait maden işletmesine ait olan siyanürlü atık depolama barajının bentlerinden biri kısmen yıkıldı. Üç kademeli olan barajda zehirli atıklar son sete binerek bu sette sızıntı meydana getirmeye başladı. Yöre halkının anlatımları ve Çevre Mühendisleri Odasının incelemelerine göre barajdaki sızıntılar tarlalara kadar ulaşmıştır. Ve bendin her an yıkılması tehlikesi mevcuttur. Yetkililere göre herhangi bir tehlike yoksa da; bu bölgede su içmek dahi yasaklanmalıdır. Çünkü her an siyanür zehirlenmesi yaşanabilir. Litrede 8 mg siyanür 60 kg’lık bir insanı birkaç dakika içinde öldürebilir. Atıktaki siyanür miktarı ise litrede 1000 mg’dir.
Felaketin eşiğinde olan bu tesis için MTA önceki raporlarında bakın neler söylemiş. “Türkiye’de de yığma dolgu türünde inşa edilmiş ve yaklaşık 9 yıldır siyanür kullanarak faaliyette bulunan Etibank’ın Kütahya’daki 100. Yıl Gümüş Madenindeki (Şimdiki adı: Eti Gümüş AŞ) atık barajında bir jeomembran bulunmamasına rağmen herhangi bir insan sağlığı ve çevre sorunu görülmemektedir.”
Durum böyleyken yılda ortalama 600 ton siyanür kullanılarak gümüş üreten bu “örnek tesis” özelleştirilmesinden bir süre sonra kapasitesini 2 katına çıkarmasına karşın güvenlik ve önlemlerde herhangi bir yatırıma gitmeyerek mevcut durumun oluşmasına davetiye çıkarmıştır.
TEHLİKE BÜYÜK
Macaristan’ın Ajka şehrindeki alüminyum fabrikasının atık barajının çökmesi sonucu; 40 kilometre karelik bir alanda yaşam son buldu. Faciada 8 kişi öldü. 133 kişi yaralandı. 1000 kişi de başka yerlere nakledildi. Tuna ve Raba Nehirlerini zehirleyen facia Avrupa’nın son 30 yıldaki en büyük çevre felaketi olarak adlandırıldı. Karadeniz’i de etkileyen bu kazanın etkileri ilerleyen zamanlarda görülmeye devam edecektir.
Bütün bunlara 1 milyon metreküp atık neden olmuştu. Kütahya’da karşı karşıya olduğumuz tehlike bunun tam 25 katı büyüklüğündedir. Uzmanlar Kütahya’ya ve Eskişehir’e en kısa sürede panzehir ulaştırılması gerektiğini uyarmaktadırlar.
MTA bülteninde Siyanürün kuyumcu atölyelerinde rahatlıkla kullanıldığını söylüyor ve Gümüşhacıköy’de siyanürden bir kişinin dahi ölmediğini ve çevre felaketinin de yaşanmadığını bildiriyor.
Yine MTA Bültenine göre siyanürlü altın madeni yerleşim alanlarına kurulabilir. Atık su barajlarının tabanına da sızdırmaz jeomembran folyo konmasa da olurmuş. Tabanın kille kaplanması ve sedimantasyonla zaten sızdırmazlık sağlanabiliyormuş.
Halkımız masalla uyutulmaya çalışılıyor.
AĞIR METAL - AĞIR TEHLİKE
Maden atığı içinde bulunan metaller ve diğer elementlerin büyük çoğunluğu canlılar için zehirleyici özellikte maddelerdir. Bunlar arasında özellikle Bor (B), Kadmiyum (Cd), Krom (Cr), Berilyum (Be), Antimon (Sb), Gümüş (Ag), Arsenik (As), Kurşun (Pb), Cıva (Hg), Mangan (Mn), Nikel (Ni), Selenyum (Se), Titanyum (T), Uranyum (U), Vanadyum (V), Çinko (Zn) ve Alüminyum (Al) en önemlileridir. Bu maddeler, derişimlerinin sınır değerleri aşması halinde öldürücü etki yapabilirler.
Sızıntılarla yer altı sularının kirlenmesi, havada kalan parçacıkların sulunum yoluyla alınması. . İnce taneli maden atıkları fiziksel özellikleri açısından suya doygun olduğunda ve basınca maruz kaldığında, yıkıcı edici özellikte çamur akışlarına neden olabilirler. 1966 yılında Aberfan/İngiltere, 1985 yılında Stava/İtalya’da meydana gelen kazalar buna örnektirler.
Maden atıklarının su kirliliği ve duraysızlık dışında çevre üzerindeki diğer önemli etkileri; görsel kirlilik, arazinin toprak yapısını bozulması sonucu verimliliğinin azalması, ekosistemin bozulması, tozlanma ve erozyondur.
TEHLİKE DÖRT YANDA
Üç tarafı denizlerle çevrili yurdumuzun dört bir yanı Zehirli maden atık barajlarıyla çevrilmiştir. Gediz Ovası’nı İzmir’e kadar riske sokan Turgutlu’daki Çal Dağı’nda İngiliz maden şirketi European Nickel tarafından işletilen madende “sülfürik asit liç yöntemi ile açık havada madencilik” yapılıyor. Madene atık asit barajları büyük risk taşıyor. Siyanürlü altına karşı ilk mücadeleyi veren Bergama’daki altın madeninin yanı sıra, Erzincan İliç’teki gibi maden işletmelerinde ve Emet, Bigadiç, Bandırma, Seydişehir’deki atık barajları da çevre ve insan için tehdit yaratıyor.
Deprem kuşağında yer alan ve eğimli yapıya sahip Türkiye gibi bir ülkede atıklar konusunda çok daha fazla özen ve duyarlılık gerekmektedir. Eğer büyük çevre felaketleri yaşamak istemiyorsak maden çıkarımında Siyanür ve Sülfürik asit gibi çevre için tehlike oluşturacak yöntemleri yasaklayarak işe başlamalıyız. Atıkları katılaştırma yöntemiyle “Filtreleme-susuzlaştırma ve tam su çevrimi” döngüsü kullanılarak riski en aza indirmek durumundayız.
Yoksa kendi ülkelerinde kirli yöntemlerle çalışamayan uluslararası maden şirketlerinin madenleri işlettikten sonra kirletip gittiği maden çöplüğü bir ülke haline geleceğiz.