Mayısı hazirana bağlamak
1 Mayıs sabahı, Genç Hayat ekibi olarak tam kadro Şişhanedeyiz. Heyecanlı ve meraklı bir bekleyişin ardından kortejimiz Taksim’e doğru yürümeye başlıyor. Hem içinde olduğumuz kortej hem de Şişhanede biriken diğer kesimlerin içindeki genç nüfusu fark etmemek mümkün değil. Çoğunlukla 15-20 yaşlarında yüzlerc
İstanbul 1 Mayısının, bir konser aktivitesine çevrilmesini ve “işçilerin” değil “solcuların” bayramı yapmak isteyenleri bir kenara koyarsak genel olarak oldukça genç, heyecanlı ve istekli bir genç kuşağın Taksim Meydanını doldurduğunu görüyoruz. Gün içinde bunun sadece İstanbul’a ait bir özellik olmadığını, memleketin dört bir yanında yapılan gösterilerde gençlerin güne damga vurduğunu öğreniyoruz.
Sonra 6 Mayıs… Türkiye’nin birçok şehrinde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın şahsında, kent meydanlarında ulu orta öldürülen, işkencelerde katledilen her görüş ve tutumdan, gericilik tarafından katledilen genç devrimcilerin anıldığı günde başta İstanbul ve Ankara olmak üzere binlerce gencin “mücadelenin süreceğini haykırması” dikkate değerdir. Üstelik bu 6 Mayısı diğerlerinden farklı kılan bir hususta, Denizlerin avukatı, ağabeyi Halit Çelenk’in de son yolculuğuna uğurlanmasıdır. Karşıyaka Mezarlığında, üç fidanı anan ve onların yanına uğurladıkları “Ulu Çınar”a saygı duruşunda bulunan on bine yakın insanın önemli bir kısmının genç olması da önemli bir ayrıntı olmaktadır.
68 Kuşağının bir özelliği de iki dünya arasındaki mücadelede “kapitalizmin geleceği” olan gençliğin ve özellikle üniversite gençliğinin sosyalizm kampına yönelmesi, “kendisine kapitalizmin bir gelecek sunmadığını” ilan etmesidir. Buradan hareketle bugün açısından önemli olan; 2010’un sonbaharında oldukça hareketlenen taşra ve merkez üniversite gençliğini, son dönemde şifreli sınavlara karşı “artık yeter” diyen ve “parasız eğitim sınavsız üniversite” sloganını kendilerine şiar edinen liseli gençleri, işçi kurultayları, sendikal konferanslar ve yerel örgütlenme çalışmalarıyla bir araya gelmiş genç kuşak işçileri, sağlık eğitimi alan geleceğin sağlık emekçilerini, yine 15 Mayısta Ankara’da Sıhhiye Meydanını dolduracak olan binlerce genç mimar ve mühendisi, özetle kapitalizmden bir gelecek umudu olmayanların nasıl bir mücadele hattında birleşeceğini hızla gündemimize almalıyız.
Bugün açısından, hepimizin önünde duran bu görev; birleşmek, güçlenmek ve örgütlenmektir.
Bizce bunun ilk adımı da “Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloku” adayları ve bağımsız adayların çıkarılmadığı illerde Emek Partisi çatısı altında giren blok güçlerini desteklemekten geçmektedir.
Bir tarafta NATO’nun Libya’ya müdahalesi için tezkere için Mecliste “evet” oyu veren AKP, CHP ve MHP gibi savaş çığırtanlığı yapan işbirlikçi partiler diğer yanda başta kendi ülkemizde Kürt Sorunun barışçıl çözümünde ısrar eden, tezkereye de “hayır” oyu veren gerçekten “yurtta ve cihanda” barışı savunan BDP ve Blok güçleri. Bir yanda yoksulluğu, yoksunluğu, güvencesiz ve geleceksiz bir hayatı programlarına alan burjuva düzen partileri diğer yanda işçilerden, emekçilerden güç alan, ezilen ve hakkını arayan tüm kesimlerin umudu olabilecek bir seçim bildirgesini (ozgurlukvedemokrasiadaylari.com ) kamuoyu ile paylaşmış bir blok.
İşte tüm bunlar ışığında, genç hayat ekibi olarak sizleri, dostlarımızı, tüm Türkiye gençliğini bir taraf olmaya çağırıyoruz. Bizleri oy deposu olarak gören zihniyete karşı, 1 Mayıs’taki inancımızla, 6 Mayıs’taki sözümüzle Mayısı Hazirana bağlamaya, halkın adaylarını meclise taşımaya herkesi davet ediyoruz.
Yolumuz açık olsun.