28 Haziran 2013 13:08
Kayhan Geyik

Gezi Parkı’nda, AKP iktidarının sermayenin hizmetinde geçirdiği onu aşkın yılın sonuçları tartışılıyordu. İşçi ve gençlik hareketinin durgunluğu, birleşik bir muhalefetin olmaması, AKP’nin neredeyse her alanda kadrolaşması, ben dedim öyle olacak anlayışı, savaş, geleceksizlik, işsizlik... Ve iktidar şimdi gözlerini ağaçlarımıza dikti, bu sessizliği bir şekilde bozmalıyız. “Bu adam ağaçlardan ne istiyor ya”. Her tartışma, “Peki şimdi ne olacak, sence nereye gidecek” sorusuyla noktalanıyor.

GEZİ’DEN ÖNCE GEZİ’DEN SONRA

Dilimiz döndüğünce Gezi Parkı direnişinin ilk gününde hem Türkiye gençliğinin taleplerinin yakıcılığını hem de hükümetin baskı, sansür ve anti demokratik uygulamalarının bir tepkiyi biriktirdiğini anlatıyorduk. Hrant’ın ölümünde sokağa çıkan yüzbinleri, ODTÜ için yürüyenleri örnek veriyorduk. Biz de Gezi’de yarın olacakları hesaba katmadan, “Belki bugün değil ama mutlaka birgün halk da, gençlik de bu sıkışmışlığı açacak bir platform yaratacak, talepleri etrafında örgütlenecek ve sokağa çıkacak” diyorduk.
Cumartesi sabahından bu yana Gezi’de artık kimse ilk günkü gibi tartışmıyor. Hele halka güvenmeme, gençlikten umudunu kesme, taraftar gruplarına, rock festivallerine katılan gruplara lümpen demek kimsenin aklına gelmiyor. Muhalefet birleşir mi diye sorduğumuzda “Benim umudum var, biz burada birleşmeyi öğrendik.” cevabını tereddütsüz aldık barikatta.

HÜKÜMET İSTİFA ETSİN YERİNE AVM YAPILSIN

Gezi, gençliğin yaratacılığı, zekası ve kendi polemik diliyle renklendi, yayıldı ve büyüdü. Taraftar gruplarından, revirde görev yapan tıp öğrencilerine, siyah giyinerek okula giden liselilerden iş çıkışlarında Gezi Parkı’na gelen büro ve AVM çalışanlarına, mahalle delikanlılarından, ağır sanayi işçilerine, Gezi’nin direnenlerinin yelpazesi epeyce açılabilir.
Herkes yanında bir şeyler getiriyor, hiç kimse aç kalmıyor Gezi’de. Öyleki artık yardım yağıyor parka. Ama herkesin Gezi’ye gelmek için başka sebepleri var, yanında sorunlarını getiriyor yüz binler. “Faturamı ödeyemedim, onun için buradayım” diyor biri. “Benim öyle çok sorunum yok da, adam çok konuşuyor. Ben bir sus demeye geldim” diyor başkası. Her sataşmada, her espiride, her dokundurmada Özgürlük teması var Gezi’de. Herkes, toprağıma, yaşamıma, emeğime, bedenime dokunma pankartının altında resimler çektiriyor. Kime sorsak gülerek, “AKP bize çok dokunuyor” diyor, buraya gelişlerini böyle özetliyorlar.
Çapulculuk, marjinallik. Gezinin sevilen kelimeleri, ne de olsa direnen herkese marjinal diyorlar. 10. günden sonra yeni dilimiz yeni tartışmaları da getiriyor. “Yıllardır Kürt’leri bu medyadan mı izliyoruz?​”, “Küfürsüz slogan atabilir miyiz?​”, “Hükümet istifa etse yerine CHP mi gelecek?​”... Tartışmaları espiriler kurtarıyor; “Hükümet istifa etsin yerine AVM yapılsın” diyenler kazanıyor.


EŞİK AŞILDI BİR KERE

GEZİ, gençliğin yaratacılığı, zekası ve kendi polemik diliyle renklendi, yayıldı ve büyüdü. Taraftar gruplarından, revirde görev yapan tıp öğrencilerine, siyah giyinerek okula giden liselilerden iş çıkışlarında Gezi Parkı'na gelen büro ve AVM çalışanlarına, mahalle delikanlılarından, ağır sanayi işçilerine, Gezi'nin direnenlerinin yelpazesi epeyce açılabilir.
Herkes yanında bir şeyler getiriyor, hiç kimse aç kalmıyor Gezi'de. Öyleki artık yardım yağıyor parka. Ama herkesin Gezi'ye gelmek için başka sebepleri var, yanında sorunlarını getiriyor yüz binler. "Faturamı ödeyemedim, onun için buradayım" diyor biri. "Benim öyle çok sorunum yok da, adam çok konuşuyor. Ben bir sus demeye geldim" diyor başkası. Her sataşmada, her espiride, her dokundurmada Özgürlük teması var Gezi'de. Herkes, toprağıma, yaşamıma, emeğime, bedenime dokunma pankartının altında resimler çektiriyor. Kime sorsak gülerek, "AKP bize çok dokunuyor" diyor, buraya gelişlerini böyle özetliyorlar.
Çapulculuk, marjinallik. Gezinin sevilen kelimeleri, ne de olsa direnen herkese marjinal diyorlar. 10. günden sonra yeni dilimiz yeni tartışmaları da getiriyor. "Yıllardır Kürt'leri bu medyadan mı izliyoruz?", "Küfürsüz slogan atabilir miyiz?", "Hükümet istifa etse yerine CHP mi gelecek?"... Tartışmaları espiriler kurtarıyor; "Hükümet istifa etsin yerine AVM yapılsın" diyenler kazanıyor.


BU DAHA BAŞLANGIÇ...

Gezi Parkı kısaca demokrasi ve özgürlük istedi. Gençler yaşamlarında söz sahibi olmak istedi. Şimdi tüm bu tartışmalar forumlara yayılıyor. Seçim barajlarından lise ve üniversitelerdeki öğrenci temsilciliklerine, gençlik ve halkın kendi örgütlerini yaratma, birleşme ve mücadele etme isteklerine kadar, her türlü demokratik talep daha sesli dillendiriliyor. Yerellerde bu örgütleri kurma, halkın örgütlü bir mücadele içinde olması, Gezi Parkı’nın ortaya çıkardığı bu geniş mücadele platformunun gençliğin örgütlenmesi için bir alana dönüştürülmesi tartışılıyor. Bu kapsayıcılık ve özgünlüğü taşıyacak bir kitle örgütü, bir mücadele zemini yaratılabilir, bu formda bir platform açılabilir mi?
Her deneyim, tartışmaları da, sorduğumuz soruları da bir ileri adıma itti. Mücadeleyi bir sonraki adıma taşımak, gençliğin, işçilerin, emekçilerin, halkın örgütlenmesini sağlamak, bir mücadele cephesi oluşturmak, asgari talepler ve program etrafında birleşerek mücadele etmek...
Özellikle gençler fraksiyoncu ve grupçu yaklaşımlara oldukça tepki gösterdiler. Şimdi de bölünmeden nasıl devam edeceklerini tartışıyorlar. Taksim Meydanı’ndaki sağduyuyu, hassasiyeti, özgürlük ve sorumluluk duygusunu sürekli kılmaya çalışıyorlar. Polis sert müdahale ettiğinde taş atmayana, müdahale olmadığında ise taş atmaya çalışana kızdılar. Bazen içki yasak diyene kızdılar, bazen de ya burda içmeseler iyi olurdu dediler. Ama herkes hep bir ağızdan “Tüm farklılıklarımızla buradayız, farklılıklarımızı değil ortak yönlerimizi ön plana çıkartacağız.” dediler. Bu duygu barikatta yan yana direnirken pekişti. 20 gün öyle bir deneyim yarattı ki gençlerde, alanda polisin tüm provakasyonları boşa çıktı.

POLİS DEVLETİ, DEVLET POLİSİ!

Gençler polisi de devleti de bir kez daha tartıştı. Her direnişte işçilerin karşısına dikilen, üniversitede ÖGB’nin yerine geçirilmek istenen polisin rolünü. Polisin devletini, devletin polisini! Burada, elleri bomboş oturanların üzerine sürülüyorsa panzer! Ve daha demin yanımızda olan genç vurulup öldürülüyorsa! Kilometrelerce uzakta Uludere’de! Geçmişte Maraş’ta, Alevi’ler, Kürt’ler, Ermeni’ler! 68’in gençleri, fidanlar, işkenceden geçirilen işçi önderleri, kapatılan sendikalar, işçi ölümleri, darbeler, darbeciler, darbelerin arkasına gizlenenler. Hükümeti, AKP’si, devleti, askeriyesi... Özetin özetiyle; 80 yıldır seçimleri, partileri, darbeleriyle sermayedarlar devleti. Şimdi toplansın TÜSİAD ve onun hükümeti değer biçsinler ölülerimize. Biçmişler de zaten, kırılan camları, otobüs duraklarını hesaplamışlar.

BİZ KAZANDIK

Bunun için bize çıkacak çok sonuç var Gezi Parkı’ndan. Ama IMF’nin sözcüsü, ABD’nin bekçisi, sermaye temsilcisi bir hükümet Türkiye gençliğinin dostu değildir. Polis çok sert müdahale etti demekten öte, taleplerimize dair hiçbir şey söylemeyen; biz sermayeyi Türkiye’de daha iyi temsil ederiz diyenler de bu halkın yanında olamaz. Bu nedenle düne göre burjuva medyası ve partileri açısından gerçekleri saklamak daha zor. İşsizliği ve geleceksizliği zaten yaşıyoruz, bunu zaten gizleyemezler ama gençler bunun nedeninin sermayenin politikaları olduğunu da öğreniyorlar.

Büyüyen bir yangın var, taleplerimiz henüz ortada ve kriz derinleşiyor. Örgütlenecek, birleşecek ve kazanacağız. En başta söylediğimizi en sonda da söyleyebiliriz. Daha örgütlü mücadele etmenin yollarını yine kendi deneyimlerimiz içinden çıkartacağız, birleşeceğiz. Gezi Parkı birleşmemizi ve örgütlenmemizi söyleyecek kadar büyük bir ses olduysa, bu direniş çoktan kazanmıştır!


GEZİDE TOMAKRASİ; SIRA BİZDE, TOMA’YI BİZE VERİN!

YÜZBİNLERCE genç hükümetle dalga geçiyor ama ciddiyetsiz olduklarından değil. Hükümetin de kendileriyle dalga geçtiklerini düşünüyorlar. Camide içki içtilerden tutun da, şifre var ama şifreyi kimse bilmiyorduya kadar uzanan, bunları faiz lobisi yönlendiriyorla ayyuka çıkan bir dalga bu. Saat 10’dan sonra içki yok, her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kaide yok, Gezi Parkı’na müdahale yok! Ne var? Topçu kışlası var, 3. köprü var, nükleer santral var, twitter ve facebook soruşturmaları var, eğitimin, sağlığın, parkların ve tüm toplumsal yaşamın sermayeye peşkeş çekilmesi var.
Parkta gülerek koşuşturuyor gençler; “Millet bu sabah itibariyle faiz lobisi olmuşuz, ne olduğunu bilen var mı?​” Ya da durumun kendisi yeterince gülünç değil mi? Ağaçları devletten korumaya geldik! Ağaçların başında durmayınca kesiyorlar.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yağma iklimi

Yağma iklimi

Enerji şirketlerinin patronlarının bizzat yönetimine girdiği Saray iktidarı, “iklim değişikliğiyle mücadele” adı altında sermayeye yeni kaynak aktarma hazırlığında. İktidarın Meclise getirdiği tasarıya göre karbon emisyonu ticareti sistemi kurulacak, “atmosferi kirletme hakkı” alınıp satılan bir mala dönüşecek. Sistem karbon ticareti zenginleri yaratırken, halka zehir kalacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
CHP'li belediyelere silkeleme ve sabah dörtte operasyonlar yapılırken AKP'li Sincan Belediyesine Cumhurbaşkanlığı bütçesinden 30 milyonluk bağış yapıldığı iddia edildi.

Evrensel'i Takip Et