Yatçıya kazan kepçe köylüye çay kaşığı
Evet, yatçılara, gemi sahiplerine kazan ile kepçe ile köylülere ise çay kaşığı ile...Niçin? Köylü ölmesin sürünsün, sürünme sürecinde ellerindeki topraklar büyük sermayenin eline geçsin de çiftçilik, hayvancılık, tarım büyük ölçekli Amerikanvari işl
Niçin? Köylü ölmesin sürünsün, sürünme sürecinde ellerindeki topraklar büyük sermayenin eline geçsin de çiftçilik, hayvancılık, tarım büyük ölçekli Amerikanvari işletmelere geçsin diye..
Köylülerin şehirlere bu şekilde sürülmesi ile şehirlerde sanayi için daha ucuz işçilik elde edilsin diye.. İş gücü piyasasında işçi-işçi ile rekabet etsin diye..
Asgari ücret resmen 800 TL civarında olsa da 400-500 TL’den çalıştırılan hem de sigortasız binlerce işçinin olması topraklarından 2002-2013 döneminde uygulanan tarım ve hayvancılık politikalarının eseridir.
STRATEJİK BAKIŞ
Aydın’ın Germencik ilçesi, Ortaklar beldesi Organize Sanayi Bölgesi’nde Yıldız Holding bünyesinde kurulan Ak (Ülker) Gıda Süt ve Süt Ürünleri Fabrikasının açılışında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, katıldığı törende şunları söylüyor:
“Türkiye tarımda Avrupa ülkeleri arasında 4’üncülükten birinciliğe yükseldi. Türkiye’de hayvancılığı stratejik bakış açısıyla ele alıyoruz. Tarım desteklemeleri içerisinde hayvancılığa toplam yüzde 4 pay verilirken, bunu yüzde 30’a çıkardık. Geçen yıl, hayvancılığa 2 milyar 200 milyon lira hibe desteği verdik. Bu yıl 30 Hazirana kadar da 2 milyar karşılıksız destek verdik. Tarım ve hayvancılıkta yıl sonuna kadar vermeyi planladığımız 9 milyar liralık hibe desteğinin şu ana kadar 6 milyar 600 milyon lirasını dağıttık.”
Sayın bakanın bu sözlerini işiten gıda tarım ve hayvancılık politikalarını izlemeyenler “Ne de büyük işler yapılıyormuş” algısında bulunacaklardır. Ama işin aslı öyle değil..
Bir devlet adamının “stratejik bakış”a sahip olabilmesi için elinde, masasının üstünde doğru yapılmış “stratejik planı” olması gerekir.. Peki, Sayın Bakanın önünde bakanlığının doğru yapılmış bir stratejik plan var mı idi?
Türkiye, 5018 sayılı Kanun Tasarısı’nın kanunlaşması ile 2003 yılında “klasik planlama”dan “stratejik planlama” dönemine geçti.
Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının stratejik plan yapmaları, bu planlarını ilgili (şimdi ekonomi) bakanlığa sunmaları, ekonomi bakanlığının da bakanlar kuruluna, onunda TBMM’ye “Bütçe Kanun Tasarısı” şeklinde sunması 5018 sayılı “Kamu Mali Yönetimi Kontrol Kanunu” gereğince mecburi oldu ise de kamu kuruluşları çalışanlarının stratejik plan hazırlama eğitimleri, öğrenmeleri tamamlanamadığı için ancak 2007 yılında hazırlanarak 2008 yılı stratejik planları sunulmaya başlandı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da 2008-2012 dönemi için stratejik planını hazırlayarak o zamanki ilgili bakanlığa 2007 yılında sundu.
Sayın Bakanın onay verdiği 2008-2012 Stratejik plan dönemindeki hayvancılığa bakması da “Stratejik Bakış” ile idi..
YERE BAKIŞ
Gel gör ki 2010 yılında -halen kısmen süren- Türkiye ete, canlı hayvana, besi ve kasaplık hayvana muhtaç duruma gelerek bunları ithal etmek durumunda kalarak Sayın Bakanın stratejik bakışının “yere bakış” olduğu görüldü.
2012 ve 2013 yılında Türkiye sap-samana muhtaç edilen ülke haline getirilerek Sayın Bakanın “stratejik bakışı” sap samanla birlikte “hem-hal” oldu.
Avrupa Birliği ülkeleri içinde en çok et, canlı hayvan ithal ettirerek Fransa’dan stratejik şövalye nişanı alarak sayın bakanın stratejik bakışı “madalya”laştı
Amerika Birleşik Devletlerinin en çok canlı hayvan sattığı ülkeler arasına Türkiye’yi sokarak Amerikan çiftçilerini o “stratejik bakışla” sevindirirken yerli hayvan sahipleri iflas ettirilerek şehirlere sürüldü.
Bakanın yukarıda “Destekleri şu, bu kadar artırdık sözlerindeki rakamlar” “Hayvancılık Arabası”nın acemi şoförünün çıkardığı hasarın tamir-bakım masraflarıdır.
5018 sayılı Kamu Mali Denetimi ve Kontrol Kanunu sadece harcamaların yasallığına bakmaz, yerindelik ilkesine de bakar.. Bir bürokrat hayvancılık hasarına meydan verip de “bu harcamaları” yasal olarak da yapsa idi 5018 sayılı Kanun gereğince yerindelik ilkesinden, “Mali kaynakları iyi yönetemediğinden” görevinden alınırdı... Gelişmiş ülkelerde siyasiler bu durumda istifa ediyorlar.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2008-2012 yılları için yaptığı, yayınladığı stratejik planındaki stratejik hedefleri tutturma oranı sıfıra yakın bir oran, mali harcamalardaki hedefler ise eksi (-) bakiye olarak gerçekleşti.
Bakanlıkların harcamalarının “yerindeliğini” denetleyen kurum ise TBMM’dir. Sayın Bakanın partisi iktidarda olduğu için sayın bakanın ülkemize 2010 yılında yaptırdığı “hayvancılık kazası” sonucunda oluşan yukarıda kendisinin ifade ettiği “hasar masrafları”nın hesabını TBMM sormuyor.
Sayın Bakanın yukarıda ifade ettiği köylüye, hayvancılık sektörüne verildiğini iddia ettiği destekler aslında törenine katıldığı firma ve firmalara gitmektedir.
Çiğ Süt Piyasa düzeni kuramayan bakan çiğ sütü, maliyetinin altından köylüden satın aldırıp endüstriyel süt sektörüne köylünün alın terinin, kazancının transfer edilmesine göz yummaktadır. Bu nasıl “stratejik bakış”tır?
Hayvancılık, çiğ süt üretim sektörü kamu kaynaklarının kendisine tahsisini değil adil bir fiyatla ürettiklerini satarak kazanç sağlamak istemektedir.
YATÇIYA VERDİĞİ FİYAT
Gelelim diğer tarım ürünlerine.
Verilen mazot desteği, gübre desteği, ürün desteği çiftçinin yaptığı masrafları karşılamamaktadır. Çiftçi sayın bakandan masraflarının karşılanmasını da çok istememektedir.
Çiftçilerimiz “Yatçıya, gemi sahiplerine mazotu kaç liradan veriyorsan bize de o fiyattan ver”, mazota, gübreye, ürüne verilen göstermelik destekler “yer ile yeksan” olsun diyorlar
İktidar ise yatçıya, gemi sahiplerine kazanla, kepçe ile çiftçilerimize ise çay kaşığı ile veriyor.
Yatçılara, gemicilere mazot 1.5 TL’den veriliyor, çiftçiler 4 TL’den satın alıyorlar, çiftçiye ise 4 TL’nin aşağı yukarı yüzde 10’u destekleme ile iade olmuş oluyor, o da bir sene sonra!
Mazot pahalı olduğundan verimli araziler dışındaki arazileri çiftçilerimiz boş bırakmak zorunda kalıyor. Verimli arazilerde bile çiftçilik yapanlarımız mazot pahalı olduğundan tarlasını yeterince işleyip imar edemiyor; toprak tabanı kayalaşıyor, su geçirgenliği, su tutması azalıyor, bitkinin karşılaştığı hastalıklara karşı toprak direnç veremiyor, toprağa verilen gübreyi bitki yeterince alamıyor verim düşüyor! Toprağı tanımayan, bilmeyen bir yapı var karşımızda..
Gıda Tarım ve Hayvancılığa mı? Yoksa yatçılığa-gemiciliğe mi “Stratejik Bakış” ile bakılıyor?
Çiğ Süt Üreticileri Grubu