Ölsem de Gam Yemem
Ben 55 yaşında bir emekli öğretmenim. Yani gençken eylemlerin içinde olan, sıkıyönetimin ne demek olduğunu bilen, çalışırken de sendika üyesi bir öğretmen olarak şimdiki gençliği çok pasif buluyordum. Çünkü başımızda psikolojik sorunu olan, baskıcı, sömürücü ve kendini padişah zanneden, kendini halife olarak ilan eden bir başbakan vardı. Türkiye’de olaylar o kadar büyüdü ki bir kar topu misali içimize batan her dert bizi biraraya getirdi. Çıkarılan yasalar halka danışılmadan bir gece içerisinde meclisten geçip Cumhurbaşkanı tarafından jet hızıyla onaylanıyor. Yok kürtaj yasası, yok sezaryen yasası, yok HES’ler, yok özelleştirme, yok taşeronlaştırma... Hele hele de 4+4+4 yasası benim çok canımı yakmıştı. Hepimizin yaraları vardı ve o yaraların birikimi Gezi’deki ağaçlar için başkaldırmaya itti bizi. Ve ağaçlar bir sembol oldu.O ağaçların gölgesinde anayasamız var, halka danışılmadan bir gece içinde alınan kararlar var ve ne yazık ki artık bu eylemlerde kaybettiklerimizin mezarları var korumamız gereken...
Ama bu mücadeleler bedel ödemeden olamıyor. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Yaralılara da geçmiş olsun. İşte bu ayaklanmalardan sonra gençlik için düşündüğüm tüm olumsuz şeyler için özür diliyorum. Artık ölsem de gam yemem diyorum. Bu yaşananlardan sonra bizi yönetenler inşallah ders çıkarmışlardır. İnşallah artık, “Halka danışmadan hiçbir karar alamayacağız” derler. Bu baskılar bütün renkleri bir araya getirdi. Alevisi, sunnisi, inananı, inanmayanı, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı… Yani “ben” değil de “biz” olduk sonucunu çıkarıyoruz. Benlik duygusunun artık bitmesi lazım, biz olmamız lazım.
Evrensel'i Takip Et