8 Temmuz 2013 07:24
Gönül POLATOĞULLARI / PENDİK - İSTANBUL

Taksim metrosunun merdivenlerinden çıkarken başka bir hava var diyordum içimden, ama babamın hastanede yatıyor olmasına yordum. Tuhaf bir hava soluyarak hastanedeydim. Bir vakit sonra, hastane bahçesinde beklerken ardı ardına gaz fişeği sesleri gelmeye başladı. Çok geçmeden insan çığlıkları duyuldu. Ne olduğunu anlamak için hastane çıkışına doğru yürüyordum ki bir grup genç koşarak hastane bahçesine girdi ve tabii hiç vakit kaybetmeden çevik kuvvet polisleri sahnede yerini almıştı. Hastane bahçesine onlarca gaz fişeği atan polislerin yaptıklarının kelimelere dökülmüş hali “burası hastane değildi”. Ama ne olduğunu anlamak mümkün değildi. Gençler dağılınca polis de geri çekildi. Bu kez siren sesleri duyuldu, yaralılar ambulanslarla hastaneye getiriliyordu. Bu esnada bir müdahale daha geldi, daha yoğun çok daha sert! Kardeşimin hastanede hemşire olması benim içeri girmemin anahtarıydı. Acil müdahalede görevli olan kardeşimin yanına girdim, adeta acilde insan solukları ve iniltileri “burada savaş var!” diyordu. Kafasından ağır darbeyle yaralanan bir kişi, kendinde bile değildi. Başka birinin resmen karnı deşilmişti, kanlar içinde… Bir kargaşayla acil kapısı kapatıldı, artık hastanede yer kalmamıştı.

Babamın yoğun bakımda kalan kıyafetlerini alma bahanesi ile yukarı çıktım. Yukarı çıktığımda Sırrı Süreyya Önder’in yoğun bakımda yattığını gördüm. Türkiye’de bir milletvekili (ama tabii hangi renkten) olmanız polisin size müdahale etmeyeceği anlamına gelmez, pardon can güvenliğini sağlamayacağı anlamına gelmez demeliydim.

Yandaş medya kapıya yığıldığında gençler engel olmak istedi. Sözleri niçinlerini özetliyordu. “Neden çekiyorsunuz, sanki yayınlayacak mısınız!” Bu vakitten sonra ne anlatayım bilmiyorum çünkü göremez olduk, haykırış duyar olduk, biber gazı başroldeydi.

İkinci gün Alman Hastanesi’ndeydik. Buraya yapılan saldırı müthişti! Gaz fişeklerinden biri hastane bloğuna isabet etti. Babamı hastaneden çıkaracaktık, gazın çekilmesini beklemeliydik hoş sonrasından polisler her yeri kapattığından saatlerce mahsur kaldık. Araçtan inip polislerin yanına gittim, babamın kalp krizi geçirdiğini durumunun ağır olduğunu ifade ettim, babamı işaret ettim. Gördükleri halde yol vermediler. Geri döndük, dörtten fazla farklı sokak denedik çıkamadık. Girdiğimiz o son sokakta saklanan direnişçi gençler sayesinde çıkabildik Taksim’den. Ve sonra dedim ki “evet polis güvenliği ve huzuru, bu marjinal gençlerde huzursuzluğu ve bölücülüğü temsil ediyor!”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et