Ölüm saçan "kanlı" mavzer
Neredeyse herkes tarafından bilinen ‘Mavzer’ ismi, Almanya’nın güneyinde Kara Ormanlar’ın eteğine kurulu küçük bir yerleşim yeri olan Oberndorf am Neckar’dan gelir.Bir çok Alman’ın dahi varlığından haberdar olmadığı Oberndorf, ormanın kuytuluklarında kurulu bu küçük şehir, bir dönemler impar
Bir çok Alman’ın dahi varlığından haberdar olmadığı Oberndorf, ormanın kuytuluklarında kurulu bu küçük şehir, bir dönemler imparatorların, silah ticaretiyle uğraşanların ilgi odağı olmuş. Württemberg Kralı Kayzer Friedrich tarafından 1811’de boş bir manastıra kurulan Mavzer fabrikası Prusya ordusuna piyade tüfeği üretmeye başlamış. Başlangıçta kimsenin dikkatini çekmeyen Mavzer fabrikasında durum Wilhelm ile Paul Mauser kardeşler 1872’de ölüm saçan bu silah fabrikasını ele alınca değişmiş.
Böylece 19. Yüzyıl’ın son çeyreğinde yüz binlerce silah üretimine başlanır. Egemenliğini teminat almak isteyenler dünyanın dört bir yanında Oberndorf’a gelirler. Kimler yok ki aralarında; Çin, Sırbistan, Rusya, İspanya, Meksika, İran, Ekvator, Osmanlılar... 34 ülke buradan silah almak için adeta birbirleriyle yarışır hale gelmişler.
Oberdorf’taki Waffenmuseum (silah müzesi) haline getirilen binanın içinde büyükçe bir salondayız. Müze sorumlusu bizleri sevinçle karşılayıp soru yağmuruna tutuyor. Nereden geliyorsunuz? Hangi millettensiniz?
TÜRKEN MAUSER
Osmanlı imparatorluğu ile yapılan büyük anlaşma sonrası 1887’de üretilen bir silah modeline Türken Mauser adı verilir. Ölüm saçan araçlar üreten Mauser Werke’de çalışanların sayısı da hızla artar. 1914’e kadar Mavzer fabrikasında 6 bin 800 kişi çalışmaktadır. Öyle ki siparişler yetiştirilemez duruma gelinmişti. Üretilen silahlar çatışma halindeki Rusya ile Osmanlı’ya büyük bir keyifle satılıyordu. Rivayete göre milyonlarla ifade edilen Mavzer tüfekleri birbirine eklense dünyayı iki kez sarmalayabilir.
Ne ki Mavzer de Osmanlı’nın ve birçok imparatorluğun sonunun gelmesini engelleyemez. Birinci Dünya Savaşı sonrası, İtilaf Devletleri ile yapılan Versay Barış Antlaşması gereği Almanya’da silah üretimi bir süreliğine durdurulur. Bu, Mavzerin çöküşü anlamına gelir. Silah üreten fabrika bu kez; hesap makineleri, ölçüm aletleri, otomobiller ve dikiş makineleri üretmeye başlar. Ancak bütün bunlar sönmekte olan yıldızının parlamasına yetmez.
İmdada Naziler ve İkinci Dünya Savaşı yetişir. Hitler iktidara gelir gelmez 1935’te Versay Anlaşması’nı rafa kaldırır. Almanya’da silah üretimi korkunç denecek şekilde devam eder. Mauser fabrikasında çalışanların sayısı 12 bini bulur. Savaş yıllarında kadınlar, Polonyalı göçmenler ve Sovyet savaş esirleri burada ölümüne çalıştırılırlar. Spor ve av aletleri üretiyormuş gibi masumane pozlarla reklamı yapılan Mavzer artık dünya markası olmuştur.
HİTLER’LE AYNI SON
Hitler’in sonu yaklaştıkça Mavzer silah fabrikasının da sonu yaklaşır. Nisan 1945’te Fransa küçük bir vadide kurulu Oberndorf’a bombalarla girer. 1946’da ünlü fabrika yıkılır. Fabrika yıkılmakla kalınmaz her türden metal üretimi dahi yasaklanır. Bir zamanlar Alman İmparatorluğu’nun resmi silahı olan piyade tüfeği üreten Mauser Werke bir kez daha çökmüştür...
Bugün Oberndorf’ta Mauser’in devamı olarak bilinen Heckler-Koch firması var. Güya bu firmada da yalnızca av tüfekleri ve küçük silahlar üretiliyor....
Olur da yolunuz Kara Ormanların eteğindeki Oberndorf’a düşerse Mavzer Müzesi’ne uğramanızda fayda var...
İSMİ NERDEN GELİYOR?
Mauser (Mavzer), 1811 yılında, Prusya ordusu için tüfek üretmek amacıyla kurulmuş Alman tüfek firmasıdır. Üretilen ilk tüfek o dönemde Alman İmparatorluğu’nda standart piyade tüfeği haline gelmiştir. Sonraki modeller bu tüfek üzerinden geliştirilecektir. Firmanın ürettiği en meşhur tüfek, Wehrmacht’ın 1935’te envanterine dahil ettiği ve II. Dünya Savaşı’nda büyük rol oynamış Kar 98k adlı tüfektir. Ayrıca “mavzer” terimi, I. Dünya Savaşı sırasında Alman İmparatorluğu’nun ürettiği, Osmanlı İmparatorluğu’nun da kullandığı sürgülü tüfeğe Türkçede verilen genel isimdir.
OSMANLI İLE KÖKLÜ ASKERİ İLİŞKİLER
Müzeyi gezerken Prusya Almanya’sı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri ilişkilerinin ne kadar köklü olduğunu bir kez daha görüyoruz. Osmanlı İmparatorluğu 19. Yüzyıl’dan itibaren Almanya’dan silah almaya başlar. Müzedeki bir panoda silah başında poz veren beyler, iskambil oynayanlar, Osmanlı’nın tuğrası vs. görünüyor. Eserlerin tamamı özenle korunuyor.
OSMANLI HEYETİNE KONAK
TEMİNAT: BÜYÜK ŞEHİRLERİN VERGİLERİ
Silah ticaretinde Fransa, İngiltere ve Almanya birbirleriyle kıyasıya çatışırlar. Zira koca bir pazar var ve topraklarında ulusal kurtuluş savaşları bitmek bilmiyor.
Osmanlı devleti silah alımında zaman zaman koca şehirlerin (Konya, Adana, Kastamonu) tüm vergi gelirlerini teminat olarak gösterebiliyordu.
ANADOLU’DA SEVİLDİ
‘Orda bir dağ, orda bir taş,
bir pınar.
Dağ ardında, taş ardında,
Pınarlı bir kara Mavzer..
bir güvercin pır pır eder ucunda namlusunun’
Halkının sanatçısı, halkının ozanı H.Hüseyin’in dilinden dökülen bu sözcükler Mavzer’in Anadolu insanıyla kurduğu yakınlığı anlatmaya yeterli. Müzeyi birlikte gezdiğimiz arkadaşlarımızdan biri Afyon’lu bir cami hocasıydı. Osmanlı haşmeti karşısında böbürlenen hocaya yönelttiğimiz; ‘Ölüm saçan silahların kutsanmasını hangi kitap yazar, neden tüm silahlar toprağa gömülmesin?’ sorumuza cevap vermekte çok zorlandı.
(Oberndorf/EVRENSEL)