İnsana adanmış bir ömür
Bazı konularda konuşmak risklidir. Hele ki iki tarafa keskin bir şekilde ayrılmış bir konu hakkında… Çünkü konunun neresinden tutsanız, elinizde kalma ihtimali yüksektir.Türkan Saylan hakkında konuşmak, yazmak da bu kapsam içinde. Böyle bir dönemde Saylan ile ilgili iki tarafa da dahil olmamaya gayret eden Türkan vizyona gir
Türkan Saylan hakkında konuşmak, yazmak da bu kapsam içinde. Böyle bir dönemde Saylan ile ilgili iki tarafa da dahil olmamaya gayret eden Türkan vizyona girdi.
Cemal Şan’ın yönetmenliğini yaptığı ve Türkan Saylan’ın yaşamından bir kesitin ele alınarak geçmişe doğru uzanan bir film Türkan. Bu yolculuk öyle çok da geriye uzanmıyor. Yakın bir tarihi yani Saylan’ın hayatının son kesitini izliyoruz filmde. Ergenekon soruşturması kapsamında evinin aranması ile Türkiye’nin gündemine giren Saylan’ın filmdeki hikayesi tam da bu sansasyonel olayı milat alıyor. Hasta yatağında, hastalığının son evresini yaşayan Saylan’ın Türkiye’nin dört bir yanından kendisine gelmiş mektuplar arasındaki görüntüsüyle başlıyor film. Bu görüntünün, Türkan Saylan’ın yaşamının adeta bir özeti olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ömrünü cüzzamla savaş ve eğitim gibi konulara adayan bir insanın, hasta oluşuna ve ölüme yaklaşmasına aldırış etmeden kendisinden yardım bekleyen yüzlerce kişiden gelen mektuplarla dolu bir yatakta, bu insanlara yardım eli uzatmanın yollarını aramasının öyküsü...
SAYLAN’IN ÜÇ AYRI MİSAFİRİ
İkisi davetsiz, üç ayrı misafirin Saylan’ın evinde buluşması filmin iskeletini oluşturuyor. Davetsiz misafirlerden biri ilk sahnede Saylan’ın mektubunu okuduğu Antepli Zehra. Zehra on altı yaşında, yaşlı bir adamla nişanlandırılan ve okuldan alınan bir kız çocuğudur. Okumak istemektedir ve Türkan Saylan’dan yardım ister. Fakat durumu acildir ve evinden kaçarak Saylan’ı bulacaktır. Diğer misafir Saylan’ın Almanya’dan gelen oğlu ve torunudur. Saylan onları beklemektedir. Hasta yatağından kalkar ve önemli misafirlerini beklemeye koyulur. Ama Saylan’ın davetsiz bir misafiri daha vardır. Ergenekon soruşturması kapsamında evini aramaya gelen polisler... Filmin nihai noktası ise 2 Mayıstaki Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin 20. yıl kutlamasıdır. Hastalığın son evresini yaşayan Saylan, ne pahasına olursa olsun bu kutlamaya katılmak için hayatta kalmaya çalışmaktadır.
BİR VEDA FİLMİ
Film Ergenekon soruşturmasını içine alsa da Egenekon ismini telaffuz etmeden, bir vaka olarak geçiştiriyor. “Nasıl olsa bilen biliyor” diye düşünülmüş olabilir. Bu da filmin en büyük artısı oluyor açıkçası. Türkan, bütün ömrünü eğitime ve tıbba adamış bir ömrü, noktalanmasından kısa bir süre önce gündeme gelen bir davanın yan hikayesi olarak ele almaktan imtina etmiş bir senaryo. Böylelikle hümanist ve eğitim gönüllüsü bir Türkan Saylan portresi çizilmeye çalışılmış. Filmin en dikkat çekici olumsuzluğu ise, Türkan Saylan’ın, “Artık aranızda olmayacağım” sözünü çok fazla tekrarlaması. Dik durmaya çalışan ama her fırsatta etrafındakilerle birlikte karamsarlığa çöken bir portre izliyoruz. Bu kadar dirençli bir kadına yüklenen duygusal misyonun dozu sanki biraz kaçmış gibi. Film bir anlamda, Saylan’ın vedası aslında. Bu veda sırasında, işi ve idealleri yüzünden hep ihmal ettiği çocuklarıyla da hesaplaşma vakti…
Almanya’dan gelen doktor oğlu, Saylan’ın torununa annesini bir kahraman olarak aktarıyor. İnsanlar için kendi hayatını hiçe sayan bir kahraman… Türkan da bu kahramanın yaşamına bir vefa borcu. Kahramanlara saygı duymak gerek kuşkusuz, fakat insan bir kız çocuğunun eğitim hakkına ulaşmak için bir kahramana ihtiyaç duymadığı bir dünya arzuluyor. Kahramanların değil hakların yüceltildiği bir dünya… Filmi “Ah bir Türkan daha gelse” diye değil de “Türkanlara gerek olmasa” şeklinde okumaktan yanayım ben...
Türkan
Yönetmen :
Cemal Şan
Senaryo: Oya Yüce,
Ayça Mutlugil
Oynayanlar : Rüçhan Çalışkur, Ragıp Savaş, Tardu Flordun, Beyza Şekerci, Ahmet Saraçoğlu, Altan Erkekli, Begüm Birgören, Bekir Çiçekdemir, Binnur Kaya, Burak Altay, Burçin Oraloğlu, Deniz Ali Akbaş, Evren Bingöl, Fatih Sönmez, Haldun Boysan, İsmail Hacıoğlu, Özge Özder, Selin Demiratar, Serdar Orçin, Şebnem Sönmez, Şemsi İnkaya, Şevket Çoruh, Tanju Tuncel, Tolga Evren, Uğur Demirpehlivan, Yurdaer Okur, Evren Bingöl
FİLMDEKİ LEPRA HASTANESİ ARTIK YOK
Diğer yandan filmin vizyona girdiği şu dönemde Prof. Dr. Türkan Saylan’ın, 1976 yılında büyük mücadele ve emek vererek kuruluşuna katkı sağladığı ve 1981 yılında Sağlık Bakanlığı, Cüzzamla Savaş Derneği ve İstanbul Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi arasında imzalanan üçlü protokol doğrultusunda hizmet veren İstanbul Lepra Hastanesi, Ocak 2010’da “kâr etmiyor” iddiasıyla kapatılarak Dr. Sadi Konuk Devlet Hastanesine cildiye servisi olarak bağlandı. Buna karşı açılan dava ise Ankara 2. İdare Mahkemesinin kararı ile iptal edildi. Filmde Saylan’ın doktor ekibi ve hastalarına kucaklaşarak veda ettiği lepra hastanesi şu anda doktorsuz yani işlevsiz.