13 Ağustos 2013 17:14

Bağa gel bostana gel!

Songül AYAZ

Şehrin tüm önemli yeşil alanları birer birer betonlaşır anlamını yitirirken “İlya'nın bostanı” hikayesi ile ilham kaynağı oldu bize. Zamanında Rum bir ailenin olmasından geliyor bu isim. İlia Şoro Kuzguncuk bostanlarının hissedarlarından biridir zamanında çünkü. 1986 yılına kadar “yeşil alan” olarak tescillenmiş olan bostan alanı, Boğaziçi Kanununa rağmen içinde ilkokul barındıran bir plan tadilatına uğradı. Ardından 1992 yılında özel hastane yapacakları gerekçesiyle vinç makinalarını çalıştırmak istediler. Mahalleli makinaları durdurdu. Derken sene 2000 oldu, mahalleli bostanın kapısında sondaj makinasını gördü. Bedenlerini barikat yapan kadınlar, imzalar topladı, bildiriler dağıttı, piknikler düzenledi. Verilen hukuk mücadelesi sonucunda Koruma Kurulu ihbarı dikkate aldı ve izinsiz olduğu yönünde karar verip çalışmayı durdurdu. Kadınların başını çektiği bu mücadele zaferle sonuçlandı. Derken,  2011 yılında Vakıflar bostanı tekrar satılığa çıkarmak istedi. Ve o gün kadınların yaktığı ateşin külü yeniden alevlendi. Gezi Direnişinden de alınan güçle forumlarla, film gösterileriyle, atölye çalışmalarıyla soğuk şehirleşmeye karşı hoş bir alternatif sunuyor Kuzguncuklu kadınlar... Neler yapıyorlar isterseniz onlar anlatsın size...


AAAA, ARTIYOR MUYUZ NE? 20 yaşında bir öğrenci olan Bilge Kuzguncuk’a ilk kez bir Hıdrellez akşamı gelmiş, bostanda yapılan etkinliklere hayran kalmış ve “keşke ben de burada yaşasam” demiş. Taşınması çok sürmemiş sonra. Sebep ise çok basit “Sabah okula giderken ‘günaydın’ diyerek sokaklarda yürümek çok keyifli”. Malum, bu günlerde kadınların kendini rahat ve huzurlu hissettiği bir yerde yaşamak kolay değil, “Özgür olmadığımız bir dönemdeyiz, giyim konusunda rahat olmak, düşünmeden hareket edebilmek istiyorum. Her an tacize kalmamızı tetikleyenler var ve bir şekilde o halinle ötekileşiyorsun. Çoğu konuda artık kendimize otosansür  uygular duruma geldik. Kadın olarak üzerimizde uyguladıkları şiddet, baskı veya sansür nefret cinayetleriyle de ilgili” diyor. Gezi sürecini ve Kuzguncuk Bostanı mücadelesine katılışını ise şöyle anlatıyor: “Yeter dedim ve tepki koymak istedim. Yaklaşık 2 senedir Gezi sürecini takip ediyordum. Bizim kuşağımız festivallere giden, bir yerlere gidip kamp, çadır kurabilen, bir şekilde birlikte yaşayan, paylaşan bir kuşak. Annem ve babam 78’li. Onların da bütün arkadaşları oradaydı. Orada en çok korktuğum şey bir bayrağın altına dahil olmaktı veya bir şekilde ortamın provoke edilmesiydi. Şu an herkes forumlarda konuşuyor. Önceden de konuşuyorlardı ama sosyal medyada... Kuzguncuk’taki forumda sorunları konuşup dağılmıyoruz sadece, artıyoruz her defasında. Farklı insanlarla tanışıyorum. Hiç tanımadığın insanlarla bostanda çiçek sulayabiliyorsun mesela. Bir arada yaşamayı öğretiyor forumlar. Biz hafta sonları sabah, hatta hafta içleri  05:30’da  Kuzguncuk bostanı’na gelip oradaki sebzeleri, meyveleri suluyoruz. Bostanın Kuzguncuk’ta kalmasını istiyoruz”


ORTAK ALAN, ORTAK NEFES
Mühendis olan Didem atölyelerin buranın sahiplenilmesinde çok önemli bir yer tuttuğunu ifade ediyor ve ekliyor; “3 senedir İcadiye'de yasiyoruz, şehrin bu kısmına taşınmamızdaki neden Kuzguncuk'taki güzel mahalle yaşamı ile Bostan gibi, sahil parkları ve Fethi Paşa korusu gibi yeşil alanlarin çokluğu oldu. Bostan direnişi yıllardır sürüyor ve her yeni mahkeme aşamasında halk arasındaki birliktelik, bizi birbirimize yaklaştırıyor. Yine mahallemizin en güzel binalarindan biri Simotaş'ta oturan Refika'nin 3 yıl önce bostanda yaptığı "Balkon-teras bahçeciliği" atölyesi ile daha çok sahiplendim. Şu anda forumlarımız, pazar sabahları yoga etkinliklerimiz ile iyice can kazanıyor, hepimizin ortak alanı ve nefes noktası olma özelliğini pekiştiriyor.”


BOSTAN KALSIN, FİKİRLER DEĞİŞSİN
Merhaba ben Esma. Jeoloji mühendisiyim ve 2 Senedir Kuzguncuk’ta oturuyorum. Gezi direnişiyle İstanbul’un sivil toplum anlayışını öğrenmeye başladığını düşünüyorum. Bu bence Türkiye için çok önemli. Şimdilik İstanbul’da anlaşılmaya çalışılan bir şey. Gezi direnişine katıldım, ilk başta nasıl bir hayat istediğimizle başladık. Sonra birden uygulanan şiddetten dolayı yaşam hakkımızı savunmaya geldi bu iş. Şu an Kuzguncuk forumuna katkı sunuyorum. Bostanla ilgili bir şeyler yapmak istediğimiz için çalışma grubundayız. İnsanlar burayı değerlendirmeliler, bostan bostan olarak kalmalı, ama atıl da kalmamalı diye düşünüyorum. Kadınlar olarak, var olma şeklimizle kendimizi kabul ettirebiliriz.


DAYANIŞMA BOSTANDA BÜYÜR


Benim adım Fatma. 3 senedir Kuzguncuk’ta oturuyorum. Mesleğim editörlük. Forumlar başladığından beri gidip geliyorum. Kuzguncuk bostanı mücadelesini daha önceden duymuştum. Hafta sonları bostanda yoga etkinliği düzenleniyor, ona katılmaya çalışıyorum. Çok kıymetli olduğunu düşünüyorum bu bostanın. Hem şehrin bu kadar merkezinde olup bu kadar yeşil olan bir mahalle yok. Bostan mücadelesi mahalledeki dayanışmayı artırdı, ilişkiler kuvvetlendi. Kuzguncuk forumu başından beri kadınlar ağırlıklı. Burada da kadın çalışması yapmayı, ayrı atölyeler kurmayı düşünüyoruz. Gezi’de direniş sırasında atılan cinsiyetçi küfürlere kadınların müdahalesi ve bu küfürleri değiştirmesi çok önemli birşeyin göstergesi bence. Bu katkının kadınların neleri nasıl değiştirebileceğini gösterdiğini düşünüyorum. Bizim burada yürüttüğümüz mücadele de pek çok şeyi değiştiriyor. Dayanışma bostanda büyüyor.”

Evrensel'i Takip Et