18 Ağustos 2013 14:57

Beyaz Dağ’daki insanlık dramı

DERSİM Katliamına ilişkin kitap çalışmaları sürüyor. Bu çalışmalardan biri de Emirali Yağan’ın hazırladığı Dersim Defterleri başlığıyla “Beyaz Dağ’da Bir Gün” adlı kitap. Dersim’e medeniyet götürme adı altında yapılan ve katliama dönüşen askeri harekatın mağdurları anlatımları yer alıyor

Beyaz Dağ’daki insanlık dramı
Paylaş
Şerif Karataş

Anlatımlar ise Hozat ilçesi sınırlarında bulanan ve 15 Ağustos ‘38’de katliamın doruk noktasına vardığı Beyaz Dağ’da yapılan katliama dair kesitler sunuyor okura. Katliam mağdurlarının anlatımları ise Dersim üzerindeki katliamcı anlayışın izlerini görmek mümkün. Dersimle adeta özdeşleşen katliamlar ya da katliamcı anlayış ne yazık ki sürüyor. Yapılan ve yapılmak istenen hidroelektrik santraller ve barajlarda bunun son örneği...

Kitap Beyaz Dağ’da yaşanan vahşete ışık tutuyor. Yağan, mağdurların anlatılarına sadık kalarak, anlatıları okura ulaştırmış. Katliamın mağdurların okura ulaşması için bir köprü görevini görmüş. Anlatılar, Dersim’in kültürü ve inancı, farklı inançların bir arada yaşadığına dair de kesitler veriyor. Katliamın ardından kültürde yaşanan değişimleri mağdurların satır aralarında görmek mümkün. Katliam sonrasında mağdurların karlaştığı zorluklar da katliamın ardından yaşanan bir başka insanlık dramına götürüyor okuru.

Kitapta, mağdurların anlatımını okurken, bu kadarı da olmaz dedirten vahşetlerle karşılaşıyor okur. Besa Phıt-Mele’nin anlatımı ise bunlardan sadece biri: “Dereden öyle çığlıklar, feryatlar yükseldi ki, sanki yıkılacak gibi! Ben kucağındaki bebeğiyle ablamın da ele geçmiş olacağından korkuyorum. Meğer Galbusan köyünün kadınlarını, çocuklarını Zargovit ormanında aşırmış, Ariman’ın altındaki yamaçlardan Deregöl deresine dökülmüşler. Gedikten başımızı uzattığımızda olanca asker kalabalığının derede karınca gibi kaynaştıklarını gördük. Bizi ateş altında tutan askerler de oraya seğirtmişti. Kadınların, kızların feryatlarına kulaklarımızı kapadık... Öğrendik orada hakarete uğrayıp sonrasında süngüden geçirilenler Galbusanlı kadınlar ve onların çocuklarıymış.” (s.130)

DEĞİŞMEYEN ANLAYIŞ

“Yaşadığımız onca zulmü, acıyı unuttuk ama zulümkârlar bizi hiç unutmadılar. 38 sonrası uzun hikaye... ‘80’li yıllarda bok yedirdiler, bıyıklarımızı yoldular, taşaklarımızı burdular. ‘90’lı yıllarda dönüp yine yakamıza yapıştılar. Öncesinde her ne kadar zülüm görüp, darda zorda kaldıksa da, kendi insanımızın içinde çektik acımızı, ele güne muhtaç olmadan yaşadık toprağımızda. ‘90’lı yıllarda bizi köylerimizden sürdüler, evimizi, bağ bahçelerimizi viran ettiler, bize toprağımıza ayak basmayı yasak ettiler. ‘Buralardan defolup gidin!’ dediler. 38 sürgünlerine hiç olmazsa yer gösterdiler, ‘Burada yaşamaya mecbursunuz’ dediler. Ama ‘90’larda, ‘Alın pılınızı pırtınızı, defolup gidin!’ dediler. O kadarı da yetti her birimizin bir meçhule savrulmasına. 38’de öldürenlerimiz derelerde üst üste yığılı yatsalar da, hiç değilse ruhları ata toprağında bildiğimiz Derviş Toprağı’nda ebediyete erdi. Şimdi nerede kalır ölümüz bizim, belli değil...” (s.180) Anlatıcı Sêydali- E Heseni’nin bu anlatımı ise egemen anlayışın Dersim’e yönelik katliamcı politikasını ve anlayışını özetler nitelikte.

Kitap Beyaz Dağ’daki katliamla okuru bir kez daha Dersim vahşetine götürüyor...

Künye

Beyaz Dağ’da Bir Gün

Yazar: Emirali Yağan

Yayınevi: İletişim Yayınları

Sayfa: 314

ÖNCEKİ HABER

THY pilotundan uçakta protesto

SONRAKİ HABER

Görüşme iptal edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa