Durmak yok, sansüre devam!
Ezgi Köksal - Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi3 Mayıs 2011 tarihinde Facebook üzerinden Berna Beyazgül, Fırat Can Tokuri ve (ben) Ezgi Köksal olarak, 3 genç arkadaş başlatmış olduğumuz ve yöneticiliğini üstlendiğimiz İnternetime Dokunma adlı etkinliğimizi, yine Twitter ve Facebook üzerinden örgüt
3 Mayıs 2011 tarihinde Facebook üzerinden Berna Beyazgül, Fırat Can Tokuri ve (ben) Ezgi Köksal olarak, 3 genç arkadaş başlatmış olduğumuz ve yöneticiliğini üstlendiğimiz İnternetime Dokunma adlı etkinliğimizi, yine Twitter ve Facebook üzerinden örgütlenme sağlayarak hep birlikte eyleme döktük. Bu etkinliği düzenlememizdeki amaç tam olarak sosyal medya üzerinden örgütlenip, BTK ve TİB'in filtreleme adı altında yapmış olduğu sansür işlemine karşı gelmekti. Facebook ve Twitter üzerinden yüz binlerce kişinin katılımıyla eylemi organize edip 15 Mayıs 2011 saat 14.00'te her il için belirlenen bölgelerde eylemi gerçekleştirdik. İstanbul Taksim Meydanı'nda başlayıp Tünel Meydanı'nda bitirdiğimiz eyleme yaklaşık 50 bin kişi katıldı. Toplamda 49 ilde organize olduk ve başta gençler olmak üzere herkes tepkisini ortaya koymak için sokağa döküldü. TİB'in ve BTK'nın bilgiye erişim hakkını engellemesi ve insan haklarına aykırı olan 5651 sayılı kanuna dayanarak hukuksuz bir karar ile internet ağı üzerinde gerçekleştirecekleri sansüre karşı tepkimizi ortaya koyduk. Standart paket ile hiçbir şeyin değişmeyeceğini söyleyen BTK başkanına, hali hazırda yaklaşık 12 bin internet sitesinin yasaklı olduğunu hatırlattık. Mithat Fabian Sözmen - evrensel.net Editörü Günümüzde yazılı ve görsel basın yayın araçlarının yanında internet haberciliği de yaygın bir şekilde takip ve tercih edilmektedir. Kuzey Afrika ülkelerinde başlayan ayaklanmalar, Orta Doğu ülkelerindeki hareketlilik ve toplumsal muhalefetin yükseldiği her yerde gazetecilerden tutun sıradan insanların bile gelişmeleri internetten tüm dünyaya ulaştırdığına tanık olduk. İnternetin vasıtasıyla birçok insan, haber alma/ yapma özgürlüğünü pahalı donanımlara ihtiyaç duymadan, cep telefonlarının kamerası ile tüm dünyaya ulaştırabilmektedir. Ülkemizde internete uygulanmak istenen sansürü bu açıdan da görmeliyiz. Basılmamış kitapların bile engellendiği günümüzde iktidar, politikalarını sertleştirdiği ölçüde buna karşı oluşabilecek her türlü muhalefeti bastırmak istemektedir. Basit bir filtreleme olayı değildir bu. Hayatın her alanını kontrol edebilme ve yönlendirebilme isteğinin tezahürüdür bu gün yaşananlar. Buna karşı uyanık olmak gerekmektedir. Bu sebeple tüm yurtta yapılan eylemleri, basın açıklamalarını, yürüyüşleri çok önemli buluyoruz. Halkın haber alma özgürlüğünün önüne konmak istenen engellere karşı mücadele vermeye devam edeceğiz. Şaşı Bak Şaşır Ufuk Çalışkan - birgun.net Beyaz zemin üzerine elbette kırmızıyla yazılmış “bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir” duyurusuna alıştığımıza, artık hiç mi hiç şaşırmadığımıza kanaat etmiş olmalılar ki, bu günlerde yine biz tıklayanlara ait olan ‘kanıksama’ rekorunu aşmamız için, sınırlarımızı zorlayan idmanlara tabi tutuluyoruz. Kelimeler sakıncalı, seçmeli görünümlü ‘filtre’ elbette zorunlu, sol muhalif siteler siber saldırıların ‘değişmez’ hedefi haline gelmişken, az önce rastladığım bir habere göre toplu sansürün en kapsamlı provasının(siz tatbikat de diyebilirsiniz) yapıldığı internet kafelerde, Ankara ‘Çok Sesli’ Müzik Derneğinin sitesi ‘acmd.org.tr’ de sansüre takılmış durumda. Yaşanan sürecin esas gayesi bundan daha açık bir biçimde ifade edilebilir miydi? Sanmıyorum. ‘Artık hiçbir şeye şaşırmayın, kanıksayın, öyle çatlak sesler de çıkarmayın’ mesajına karşı, sansür duvarının üzerinden atlayanlardan, sesini, dövizini, artı birini yanına alarak meydanlara koşanlara dek uzanan direnme çizgisini korumanın ve ilerletmenin tek yolu da yaşananlara şaşı bakmaya devam etmekte ve ağzımızı açık bırakan bu pervasızlığa karşı umudumuzla birlikte şaşkınlığımızı da kaybetmemekte yatıyor sanki. Ali Ergin Demirhan - Sendika.org Editörü Sermaye gruplarının ve siyasi iktidarların medya üzerindeki tekeli ve politik baskı, halkın iletişim hakkını, dolayısıyla da ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kuşatma altına alıyor.Ancak, internetin bu kuşatmayı yardığını görüyoruz. İster Tuzla tersanelerinde test için kum torbası yerine işçilerin kullanıldığı ölümlü iş kazasını cep telefonuyla görüntüleyen işçilerin iş kazaları gerçeğini yok sayılamaz hale getirdiği örneği ele alın, ister cami cemaati dışında örgütlenme hakları ellerinden alınan Arap gençliğinin sosyal paylaşım siteleri üzerinden örgütlenmesini, ister Ahmet Şık'ın basılmadan yasaklanan "İmamın Ordusu" adlı kitabının internet yoluyla on binlerce insan tarafından paylaşılmış olmasını... İnternet, kontrol altına alınamadığı sürece egemen sınıflar açısından giderek daha tehlikeli bir mecra haline geliyor. Bugün AKP hükümetinin internet erişimini kısıtlama yönündeki girişimleri de bu tehlikeyi bertaraf etmeye dönük bir çaba. Buna karşı gelişen eylemler ise yaygın, bilinçli ve "porno" vs. gibi bahanelere pabuç bırakmayan dürüst bir tepkinin varlığını göstermesi açısından önemli. Bu tepkinin basit bir protestoculukla yetinmeyeceği ortada. Ya hükümete geri adım attırılacak ya da yeni denetim mekanizmasını geçersiz hale getirecek yeni taktikler geliştirilecek. Sokağa çıkan kitleler her iki seçeneği de gerçekleştirebilecek politik potansiyele ve yaratıcılığa sahip olduğunu ortaya koymuştur. “Filtre İstemiyoruz, Bu Oyuna Gelmiyoruz” Erol Önderoğlu - Bianet Yayın Yönetmeni 22 Ağustos’tan sonra yürürlüğe sokulmak istenen İnternetin Güvenli Kullanımına Dair Usul ve Esaslar kararı, çocukların koruması iddiasıyla İnternet kullanıcılarına sadece dört filtreden birini dayatılması değil İnternet dünyasının daraltılmasıdır. Standart paketi bile tercih edecek olanlar görecekler ki nedenini bilemeden binlerce siteye erişemeyecekler. Peki, kim kimin adına karar verdi buna? Zaten “terör”, “hakaret”, “toplumun manevi değerleri” gibi gerekçelerle Ağır Ceza Mahkemeleri, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) veya Asliye Hukuk Mahkemeleri yıllardır aldıkları tartışmalı kararları çok mu az? Son kalkışma, LGBT’ler, göçmenler, muhalifler, savaş karşıtları, sosyal mücadelelerinden veya özel yaşamlarından yurttaşın İnternet alanından dışlanmalarına neden olabilir. Filtre düzenlemesini uzaktan izlemek, zımnen olup biteni onaylamak olacaktır. Güvenmek için elimizde tek bir neden yok! Bu bir özgürlük mücadelesidir, kimse kendini kandırmasın! 5651 Sayılı İnternet Suçları Yasası ile YouTube sitesinin 2,5 kapalı tutulması rezalet değil miydi? Ya, Google Group, Geocities, Blogspot, gazetevatan, Eğitim-Sen, Richard Dawkins siteleri? İnterneti yaşayanların yasal süreçlerde söz sahibi olamadığı Türkiye’de söz sokağın! Düzenleyicilikleriyle bugüne değin bir tek sansürü getirebilmiş olanlar İnternet etkinliğinin çerçevesini bizsiz oturtamazlar, gıyabımızda yasa hazırlayanlara izin vermiyoruz. Danıştay’dan düzenlemeyi iptal etmesini bekliyoruz. Yasak Siber Âleme Taşınıyor Hüseyin Akyol - Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Önceki iktidarlara göre daha özgürlükçü olduğunu iddia eden AKP hükümeti, görünüşte kimi iyileştirici düzenlemeler yapmış görünse de medyayı da her yönden baskı altına almaya devam ediyor. Bunun son örneği, internet erişiminin zapturapt altına alınma kararıdır. 22 Ağustos'ta yürürlüğe girecek olan yeni internet filtreleme paketlerinin kişinin isteğine bağlı olduğu söyleniyor ama internet erişiminde zaten bir sürü yasaklamalar yaşanıyor. YouTube bunlardan sadece biri ve çok geniş kesimler için popüler olan bu alana zaman zaman gelen yasaklamalar kamuoyunun dikkatini çekse de, bizim gibi devrimci demokrat yayın organlarına ait internet sitelerinin sık sık mahkeme kararıyla erişime kapatılması pek görülmek istenmiyordu. Gazeteci tutuklamaları Ahmet Şık ve Nedim Şener'e kadar uzanınca, Kürt ve sosyalist gazeteci arkadaşlarımızın da hapiste olduğu kimileri tarafından da nasıl hatırlandıysa, internete getirilmek istenen eşi benzeri görülmemiş filtreli sansür ve girdiğiniz internet sitelerinin kayıt altına alma girişimi yüzünden bizlere sık sık uygulanmakta olan yasakların da gündeme gelmesini dileriz. Yasaklara karşı ortak mücadele her zamankinden daha acildir. Yiğit Günay - soL Yayın Kurulu Üyesi Adını tereddütsüz koymak lazım: Yaşananlar, AKP faşizmidir... Son saldırılar, bundan. Eleştirel akla saldırıyorlar. Eleştirel aklın, solda olduğunu biliyorlar.
Eylemimizin en büyük özelliği de içerisinde hiçbir siyasi oluşumu barındırmaması ve tam anlamıyla bir halk hareketine dönüşmesiydi... Şenlik havası içerisinde birlik olarak toplanmayı başardık ve herkese eylem yapıp hak aramanın kötü sonuçlar doğurmayacağını gösterdik. Eylemin diğer bir özelliği de, eylem pratiği hiç olmayan kişilerin bile hayatlarında ilk kez seslerini duyurmak için Taksim'de toplanıp eylem yapmasıydı. Özgürlüğümüzü elimizden almaya çalışan zihniyete hep birlikte karşı durduk. Sansüre karşı omuz omuza dedik! İnternetime Dokunma eylemi, 1 Mayıs İşçi Bayramı'ndan sonra Taksim'de düzenlenen en büyük eylem olma özelliğini taşıyor. Bianet.org tarafından BTK'ya açılan davanın Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararıyla sonuçlanmasını temenni ediyoruz. Eğer ki, Danıştay sansürün devamı niteliğinde olan bu kararı onarsa, tepkimizi ortaya koymak için eylemimiz sürekli hale getirilecektir. Fakat karar, yürütmeyi durdurma şeklinde verilirse "sansürcülere" karşı kazandığımız bu zaferi kutlamak amaçlı yine, İstanbul, Taksim Meydanı başta olmak üzere tüm illerde zaferimizi duyuracağız.
Kendine özgü yanları vardır, tıpkı faşizmin klasik tanımıyla mutlak biçimde örtüşen yanları olduğu kadar. Ama herhalde tarihte hiçbir faşizan yönelim, ülkede solcu geçinen kesimden bunca destek bulmamıştır. Ne var ki, Türkiye’de solu teslim alma ve ülkedeki dönüşüme soldan destek sağlama çabası, başarısızlığa uğradı. Son dönemde sol internet medyasının giderek daha fazla okura ulaşmasında, kalitesi her geçen gün artan içeriğin ilgi çekmesinin yanı sıra, aklını kaybetmekte olan Türkiye’de insanların “akıl arayışı” içinde, sola yönelmelerinin de etkisi vardır.
Sol internet medyasına karşı saldırı, bu nedenle Türkiye’de özgür düşünceye, halkı AKP ve yaratmaya çalıştığı düzene karşı çıkmaya çağıran akla karşı girişilen sansür ve bastırma girişiminin önemli bir parçasıdır. Ergenekon, teslim alma sürecinin ilk kapsamlı adımıydı. Tutturamadılar. İçeri attıkları gazetecilerin suçunun AKP’ye karşı çıkmaları olduğu, neyse ki içeri alınan her bir isimle daha fazla insan tarafından anlaşıldı. Sonları da buradan çıkacak. AKP’nin en fazla kendini kaybettiği anlar, TEKEL direnişi gibi, liseli eylemleri gibi, TT Arena’da Erdoğan’ın yuhalanması ve taraftar eylemleri gibi, halkın AKP’ye kitlesel tepkiler gösterdiği örnekler oldu. Ne düzenin çeşitli kurumlarından, ne de meclisteki rakiplerinden korkuyorlar. Engellemeye çalıştıkları, halktaki tepkinin sokağa taşması, eylemliliğin eleştirel akılla buluşmasıdır.Neyse ki tarihte eleştirel aklın asla önüne geçilemediğini biliyoruz. Türkiye’de de başaramayacaklar.