Kan üzerinden siyaset yapan ve seçim naralarını ölen gencecik bedenlerin sayısı üzerinden yükseltenlerin yaydıkları faşizm, her geçen gün gençliği biraz daha zehirlemekte.
Kürt sorunun ülke ve seçim gündeminde koruduğu yakıcı yeri görmeyen bazı akademi çevrelerince yine aynı provokasyonlar sürdürülmekte ve bu durumun üniversitelere yansıması ise daha planlı ve kapsamlı olmakta.
İstanbul Üniversitesi ve civar yurtlarda gerçekleşen ülkücü saldırı ve kışkırtıcı eylemler malumun ilanı aslında.
Devlet yurtlarında (KYK) kalan üniversite öğrencileri varolan baskıların yanına yenilerinin eklendiğini anlatıyorlar.Yayılan miliyetçilik dalgasından payına düşeni alan gençlerin, özellikle Kürt öğrencilerin odalarına Türk bayrakları asması ve giderek artan kutuplaşma bu politikaların sonucunun en önemli göstergesi. İdare tarafından indirilen bayrakların ülkücüler tarfından tekrar asılması ise olayları kör düğüm noktasına getirmiş durumda.
“Ya Sev, Ya Terk Et!”
Geçtiğimiz haftalarda yine ‘İstanbul Üniversitesi’nde ‘kutlanan’ Türklük Günü’nde yaşananlar üzerine ne söylenebilir daha diye düşünüyor insan. O günden üniversitede geriye kalanları şöyle özetlemek yanlış olmasa gerek: “Ya Sev Ya Da Terk Et!”
Kutlama gününe kadar olan süreçte ise 5’i aşkın yaralı, 10’dan fazla gözaltı, soruşturma ve tutuklama kararı...
Geçmişte de bu provokasyonların örnekleriyle sık karşılaştığımız İstanbul Üniversitesi, görünüyor ki rektörünün sene başında hedeflediği ‘dünyada ilk 100. üniversite’ sıralamasına bu olaylarla taşınmaya hazır. Bu başarının en büyük mimarları herhalde İ.Ü. İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Seymen olmalı. Seymen, ‘kutlama’ sırasında eli satırlı sopalı öğrencilerle yan yana en önde yürüyor, basın açıklamasına katılıyor yetmezmiş gibi eyleme katılan sopalı bıçaklı ülkücülerin sırtını sıvazlıyor. Fakültede Sosyal Siyaset dersi veren Seymen, dersinde komünizm ve sosyalizme dair de atıflarda bulunuyor aynı zamanda. Amacı dersinde söz alan öğrencileri, sırtını sıvazladığı ülkücülere hedef mi göstermek bilinmez. Ama yanlarında profesörlerini görenlerin daha rahat üniversiteye girip hedef aldıklarına saldırmaları içten bile değil.
Tüm bu baskı, inkar ve asimilasyon politikaları karşısında, üniversitelerde halkların kardeşliğinde ısrar edenlere daha fazla iş düşüyor. Barış ancak bizle mümkün olacak
Evrensel'i Takip Et