09 Eylül 2013 15:47

Karayipler’de 115 yıllık ABD sömürgesi

“Rüzgarı satın alamazsın Alamazsın güneşi Satın alamazsın yağmuru Sıcağı satın alamazsın Alamazsın bulutları Satın alamazsın renkleri Neşemi satın alamazsın Satın alamazsın acılarımı”Böyle diyor artık dünyaca da ünlü olan Porto Rikolu müzik grubunun “Latin Amerika” isimli şarkısında. Son 600 yıldır Am

Karayipler’de 115 yıllık ABD sömürgesi
Paylaş
Elif Görgü

Böyle diyor artık dünyaca da ünlü olan Porto Rikolu müzik grubunun “Latin Amerika” isimli şarkısında. Son 600 yıldır Amerika’nın toprağını, suyunu, doğal değerlerini ve insanını sömürmeye doyamayanları kastediyor elbet. En çok da 115 yıllık ABD sömürgesi olan ve bağımsızlığı değil ABD’nin 51. eyaleti mi, yoksa özerk bölgesi mi olalım diye tartışan Karayip’te bir ada ülkesi olan Porto Riko’yu kastederek. 1508 yılında adaya ayak basan ilk Avrupalıları tanrıların gönderdiğini sanmıştı yerli lideri Agüeybana ve onları kollarını açarak karşılamış, adayı dolaştırmış, yememiş yedirmişti. Bu Avrupalı “kaşif”lerin lideri Juan Ponce de Leon başka bir şeyi daha, altını keşfedince yerlileri tutsak köleler olarak maden çıkartmaları için zorlayarak vermişti karşılığını. Adayı İspanyollardan “kurtararak” kendi sömürgesi haline getirdi sonra ABD; 115 yıldır da sömürmeyi bitiremedi.

PORTO RİKOLULAR BAĞIMSIZLIK İSTEMEDİ

Bugün Calle 13 isimli asi müzik grubunun “Macheteros/Palalılar” isimli bağmsızlık yanlısı gerillaları övdüğü, adada terör estiren FBI’ya açık açık küfür ettiği şarkıları çok popüler ülkede. Ama Porto Rikolular geçtiğimiz yıl yapılan referandumda özerklik bile değil ‘en iyisi ABD’nin 51. eyaleti olalım’ dediler. Bağımsızlık isteyenlerin oranı yüzde 5’te kaldı. 1952’den beri özerk bölge olan Porto Riko, iç işlerinde bağımsız dış işlerinde ABD’ye bağımlı. Para birimi ABD doları, pasaportlar ABD pasaportu, hukuk sistemi ABD yönetiminde, adalet ABD’li federal hakimlere emanet ama ABD başkanlık seçimlerine katılmıyorlar. Ülke nüfusunun yüzde 60’ı ise İngilizce bilmiyor. Ekonomi tamamen bağımlı. Geçtiğimiz yılın işsizlik oranı yüzde 13,6. Porto Rikoluların yüzde 50’si sosyal yardım alıyor, yani halkın yarısı yardıma muhtaç. Son yıllarda 1 milyon Porto Rikolunun ABD’ye göç ettiği belirtiliyor. 2011’de cinayet rekoru kırmış ülke; bir yılda 1315 kişi öldürülmüş.   Porto Rikolular ABD hükümeti için oy kullanmıyor ama ABD hükümetinin savaşlarına asker olarak katılmak, ABD için ölmeyi göze almak zorunda. 


LILIANA Lobey, “Porto Riko, Latin Amerika ve Karayip Koordinasyonu” isimli çeşitli siyasi ve sosyal örgütleri bir araya getiren sol cephenin Genel Sekreteri. Porto Riko’yu ondan dinliyoruz. Yakın dönem açısından çok umut verici konuşmuyor.

Porto Riko, ABD’ye bağlı bir Latin ülkesi, bu yüzden de biliyoruz ki “bağımsızlık” mücadelesi önemli bir mücadele orada? Peki yakın görünüyor mu?

Ülkemiz 115 yıldır ABD’nin sömürgesi ve 115 yıldır bağımsızlık için mücadele ediyoruz. Günümüzde bağımsızlık mücadelesi veren örgütler var, bunların çoğu açık kitle hareketleri ve hatta seçimlere de katılıyorlar. Bunun yanında özellikle 60’lı yıllarda kurulan ve silahlı mücadele veren örgütler de var; onların bugünkü temsilcisi Boricua “Macheteros” Halk Ordusu.

Bağımsızlık konusunda halkın eğilimi nedir? Yalnızca belli örgütlerin talebi mi bu, yoksa işçiler, emekçiler, kadınlar da bağımsızlık istiyor mu?

Porto Riko çok uzun yıllardır sömürge olan bir ülke ve bu yüzden de hakim zihniyet sömürücünün zihniyeti ve bu bir çok sosyoloğun da üzerine çalıştığı bir sorun. Bağımsızlık hareketlerinin üzerinde bir baskı var ama halkın çoğu bağımsızlık istiyor diyemeyiz, en azından bugün açısından. Fakat ABD’ye bağımlı olmaktan çok memnun da diyemeyiz. Bağımsızlık hareketi ülkenin bazı bölgelerinde çok güçlü, bazı bölgelerinde değil. Latin Amerika’daki politik konjonktür Porto Riko halkını da etkiliyor, zihniyetin değişmesini teşvik edici oluyor ama zafer yakın diyemem.  

Puerto Riko’nun sosyal, ekonomik durumu hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Porto Riko, diğer Latin ülkeleriyle karşılaştırıldığında bir “refah devleti” olarak adlandırılıyor fakat gerçek bu değil. Nüfusun yüzde 60’ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ekonomisinin temeline baktığımız zaman, örneğin gıda ihtiyacının çoğu ABD’den sağlanıyor. Hükümetin bazı sosyal yardım politikaları var, kira yardımı yapmak gibi. Bu politiklar yoksulluğu ortadan kaldırmak yerine daha da derinleştiriyor. Şiddet giderek artıyor, en büyük sorunlardan biri uyuşturucu ticareti ve bu nedenle giderek artan cinayetler. En az birkaç kişinin öldürülmediği gün yok. Çok fazla sorun var ve bu sorunların çözümü amacıyla bir kitle hareketi yaratmak için mücadele veriyoruz.

İşçi sınıfı tüm bu sorunların neresinde duruyor?

İşsizlik büyük bir sorun, özellikle gençler arasında. Çalışma koşulları da çok ağır, kölelik koşullarında ve çok çalışıyor emekçiler. Esnek çalışma yaygın. Sendikalaşma ise daha çok kamu emekçileri arasında yaygın ancak sözleşmeler 4-5 yıllık yapılıyor! Grev ise neredeyse yasaklanmış durumda. Ekonomik kriz başgösterdiğinde hemen olağanüstü hal ilan ediyorlar ve bütün iş sözleşmelerini iptal ederek grevi yasaklıyorlar. Mücadeleci sendikalar da var ama yeterli güce sahip değiller.


KAPİTALİZM 'GERİ DÖNÜŞÜM' SÜRECİNDE

Karayipler’deki adasını, Haiti ile paylaşıyor Dominik Cumhuriyeti. 500 yıl önce İspanyollar tarafından işgal edildiğinde adanın adına “Hispanyola” denmişti. Porto Rikolu Agüeybana ile aynı yerli halkından olan Hautey’in adasıydı o zamanlar. Hatuey, İspanyol işgaline karşı ilk yerli savaşını başlatmış ancak sonunda yakalanmış ve 1511 yılının bir gününde, tahta bir direğe bağlanmış halde, yakılarak öldürülmüştü. Öldürülmeden önce yanına gelen bir rahip eğer Hıristiyan olmayı kabul ederse öldüğünde cennete gideceğini söylediğinde ise sormuştu: “Bu cennette İspanyollar var mı?​” Rahip “Evet” dediği anda Hatuey cehennemi seçmişti bile. Yerlilerin yok edildiği, köle işgücü olarak Afrikalı kölelerin getirildiği Dominik Cumhuriyeti’nde bugün 10 milyon kişi yaşıyor ve nüfusun yüzde 73’ü “çok ırklı”.  Ayrıca çok da dertli. Eski milletvekili, Komünist Emek Partisi yöneticilerinden Luz Eneida Mejia ülkede neler olup bittiğini anlatıyor:

İtiraf ediyorum ki Dominik Cumhuriyeti, en azından güncel politik gelişmeler açısından çok bilgi sahibi olduğum bir ülke değil. O yüzden sorumu mazur görün; Latin Amerika’da çok konuşulan o “ilerici hükümetler” dönemi size de ulaştı mı?

Hayır henüz ulaşmadı. Latin Amerika’da hükümetler bazı yasal değişiklikler, anayasa değişikliği ile tırnak içinde ilerici bir kısım politikalar hayata geçirdiler. Ancak aynı ülkelerde toplumsal mücadele bugün daha fazla bastırılıyor. Tüm bu süreç de Dominik’e ulaşmadı. Burada farklı bir süreç var. Henüz bir kaç ay önce hükümet partisi devlet başkanını değiştirdi. Aynı partiden bir başkası devlet başkanı oldu. Fakat bu parti çürümüşlerin partisidir, hırsızların partisidir.

Sağcı bir parti midir?

Evet, iktidarda sağcı bir hükümet bulunuyor. Tam ulusal bağımsızlığı getirme iddiasıyla iktidara geldi, ama bu partinin yönetiminde bağımsızlık tamamen kaybedildi. Ülkede zenginlik daha az sayıda kişinin elinde toplanmaya başladı, yoksul sayısı arttı. Dominik Cumhuriyeti’nin ekonomisi hammadde ihracatına dayanıyor. Bugün çokuluslu şirketlerin ülkemizin doğal kaynaklarının neredeyse tamamını kontrol etmesine karşı mücadele ediyoruz. Bu süreç halkın tepkisini çekiyor, eylemler yapılıyor. Bir kampanya başlatıldı ve böylece emperyalistlerin ülkenin toprak kontrolünü ele geçirmek için planladıkları bazı projeleri önleyebildik. Latin Amerika’nın tümünde şu anda yaşanan “kapitalizmin geri dönüşümü” sürecidir. Toplumsal bir devrim söz konusu değildir. Kapitalizm, kendisini iktidara taşıyan halk hareketlerini kullandı ve ardından emekçi sınıflar ve köylüler üzerinde daha fazla baskı uygulamaya başladı.

Dominik’te emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları hakkında bilgi verebilir misiniz?

Burada öne çıkan sektörler hizmet sektörü ve turizm. Üretim düşük. Çalışma yaşamında taşeron sistemi giderek yayılıyor. Çünkü bir otelde yatak toplamayı öğrenmek için üniversiteye gitmek zorunda değilsiniz! Bu nedenle PLD (Dominik Kurtuluş Partisi) Hükümeti kamu eğitimine müdahale ediyor; yüksek eğitim sistemini, yoksulların üniversite eğitimi almasını zorlaştıracak şekilde değiştiriyor. Bu yüzden yoksullar “iş” bulabilmek için teknik eğitimi tercih etmek zorunda kalıyor. İşi tırnak içinde söylüyorum çünkü aslında iş yok! İşsizlik yüzde 20’yi geçmiş durumda. Genç işsizlik oranı ise yüzde 35’e ulaştı. Sendikalı çalışan sayısı yüzde 7’yi bile bulmuyor. Çünkü fiili olarak sendika kurmak yasaklanmış durumda. İş adamları, patronlar İş Yasası’nın değiştirilmesini, emekçilerin kıdem tazminatı hakkını gasp etmeyi, esnek çalışmanın yasalaştırılmasını istiyor. İstedikleri bir başka değişiklik de kadın emekçilerin hamilelik nedeniyle işten çıkartılabilmesi.


İŞÇİ MÜCADELESİ VE ‘HALK MAHKEMELERİ’

Dominikli işçi ve emekçilerin, anlattığınız tüm bu saldırılara karşı tutumu nasıl? Nasıl bir mücadele veriliyor?

Komünist Emek Partisi olarak bugün, hükümetin ve patronların kontrolü altında bulunan sendikalara alternatif yapılar oluşturmaya çalışıyoruz. Sendika merkezleri burjuvazi tarafından yönetiliyor. Buna karşılık bizler de alternatif bir emek hareketi yaratma mücadelesi veriyoruz ve bu hareketin içinde emekçi kadınlar da önemli bir role sahip. Öte yandan emekçilerin bugün verdiği mücadeleye baktığımızda ücret talebinin öne çıktığını görüyoruz. Yine gençlerin hükümetteki yolsuzluklara karşı verdiği önemli bir mücadale var. Gençler sokaklarda kendi mahkemelerini kurarak yolsuzluğu mahkum ediyorlar. Örneğin eski devlet başkanı üç ayrı kentte gençlerin kurduğu sokak mahkemelerinde mahkum edildi. San Cristobal Belediye Başkanı ki en büyük yolsuzluklarda imzası var, halk mahkemesi onu da 30 yıla mahkum etti. Hükümet yeni bir yasa çıkardığında, örneğin yoksulların vergilerini artırdığında halk büyük eylemlerle karşılık verdi. 1975 yılından, Nisan Savaşı’ndan beri bu ülkede o büyüklükte bir eylem görülmemişti. 2016 yılında devlet başkanlığı seçemleri var ve şimdiden ilerici, demokrat bir halk cephesinin oluşturulmasının mücadelesini veriyoruz ve bu cephenin, bugün diktatörlüğe doğru giden hükümet karşısında kendi bağımsız adaylarını çıkarmasını istiyoruz.

Yarın: Venezuela’da işçilere silahlanma çağrısı

ÖNCEKİ HABER

Suriye’nin istikbali mi İsrail’in güvenliği mi?

SONRAKİ HABER

Yaşam ölümü yenecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa