Ölülerin kamyonlarla taşındığı bir dünyaya uyanmak istemiyoruz!
Hani hep diyoruz ya “Dünyayı hele bir barış olsun da gör” diye... Daha ne kadar bekleyeceğiz barış için, daha ne kadar öleceğiz? 1 Eylül Dünya Barış Günü, bir yerlerde akan kanları hiçe sayıp barış umuduyla sokaklardayız. Hala barışın gününü, barışmanın gününü bekliyoruz. Peki ya ne za
Hani hep diyoruz ya “Dünyayı hele bir barış olsun da gör” diye... Daha ne kadar bekleyeceğiz barış için, daha ne kadar öleceğiz? 1 Eylül Dünya Barış Günü, bir yerlerde akan kanları hiçe sayıp barış umuduyla sokaklardayız. Hala barışın gününü, barışmanın gününü bekliyoruz. Peki ya ne zaman gelecek bu barış, bu huzur ortamını ne zaman yaşayabileceğiz?
Her zaman olduğu gibi barış için bağırdı kadınlar, gençler, en çok da analar... Savaşın acılarını yaşayan analar, evlatlarını hiç yere toprağa gömmüş analar, yüreği hep barış için yanan analar.
Kayseri'de de kadınlar 1 Eylül Dünya Barış Günü hakkında konuştular. Çoğu bu günün neden barış günü ilan edildiğinden habersiz belki, ama artık huzur içinde yaşamamız gerektiği konusunda da son derece eminler.
Tam ülke içinde savaşsız günlere yaklaşıyoruz derken komşu topraklardan ve dünyanın birçok yerinden savaş sesleri geliyor. Halklar egemen güçlerin keyfine göre öldürülüyor, mücadele ediyor ya da büyüdükleri topraklardan kaçıp daha da zor olan yeni bir hayata başlamak zorunda kalıyor. Savaşın bu acı yüzünü hepimiz biliyoruz ve yine biliyoruz ki bu durumda en çok acı çekenler kadınlar. Erkeklerin dünyasında mücadele etmek zorunda kalan kadınlar, bir de savaşın en ağır yükünü taşıyorlar ve bu yüzden en çok kadınlar istemiyor savaşı, en çok da bütün ölenleri kendi evladı gibi yüreğinde hisseden analar istemiyor.
Bu 1 Eylül tüm dünya halkları için güzel bir başlangıç olsun, elleri kana bulanmış herkes arınsın bu vahşetten. Artık ölülerin kamyonlarla taşındığı bir dünyaya uyanmak istemiyor kadınlar. Şimdi beyaz güvercinlerin gökyüzüne yükselme vakti... Barış hemen şimdi! Aşîtî, aşîtî!