İyi ve adil olan için, daha iyi bir dünya için
Berrak mavi gözleriyle sarışın küçük Alman kız, babasının endişeli bakışlarını sırtında hissediyor ama gözünü de sokağın ortasında yanan ateşten alamıyor. Babasına dönüp söz veriyor: Düşsem de ağlamayacağım... Ve cevabı beklemeden ateşin üzerinden neşeyle atlıyor. Münih sokaklarındaki o ateş,
BREZİLYA YILLARI
Brezilya Komünist Partisi Genel Sekreteri Luis Prestes ile bir diktatörlüğe doğru giden hükümeti devirmek için uzun bir yolculuğa çıkar Olga. Portekizli evli bir çift olarak 1934 yılında sahte kimlikleriyle çıktıkları deniz yolculuğu 1935’de Rio de Janeiro sahillerinde son bulduğunda aşkın sahteliğinden eser kalmamıştır. Artık sevgilidirler. Brezilya’da “yoksulların babası” olarak hükümete gelen, gizli oy hakkı, kadınlara oy hakkı, işçi hakları gibi ilerici adımlarla iktidarına başlaşan Devlet Başkanı Getuilo Vargas’ın bu “ileri demokrasisi” ilerleye ilerleye faşizmin kapısına varır! Bakın şimdi burası çok tanıdık; Vargas üçüncü defa hükümeti aldıktan sonra otoriterliğini arttırır, “eski devlet”in yerine getirildiği iddia edilen “Estado Novo/Yeni Devlet” rejimi gelir, baskı artar. Bir de üzerine anti-komünizm propagandası ile muhaliflerin avlandığı bir dönem başlatılır. O sırada komünistler, sosyalistler, demokrat ve ilerici siyasi kesimler bir cephe oluşturarak Vargas’ı düşürmek için mücadele etmektedirler. Kendisi de askerlikten gelen Prestes orduya güvenir, ordu ayaklanmaz, devlet başkanının yanında kalır. Prestes için cadı avı başlar. Ben izlediğim filmin yalancısıyım, Olga’nın varlığından Brezilya hükümeti habersizdir. Prestes’in tek tek yakalanarak işkenceden geçirilen yoldaşlarından öğrenilir Prestes’in bir Alman komünist ile evli olduğu.
‘DEMOKRATİK’ BREZİLYA’DAN NAZİ ALMANYASI’NA
Prestes ve Olga Ocak 1936’da yakalanır ve ayrı hapishanelere kapatılırlar. Luis Prestes’i dünya tanımaktadır, Brezilya Hükümeti ona fiziki işkence yapmaz, erkeğe acı çektirmek için kadını, Olga’yı kullanırlar. Hapishanede hamile olduğunu farketmiştir Olga. Yasalara göre çocuğu Brezilya vatandaşı sayılmalıdır ama hükümet Alman faşizmiyle de bir güzel ittifak yaparak Olga’yı Nazi Almanyası’na iade etmenin koşullarını yaratır. Yahudi asıllı, komünist ve hamile Olga, eylül 1936’da, üzerinde gamalı haç bulunan bir gemi ile Almanya’ya, Nazilere teslim edilir. Cezaevinde doğurduğu çocuğu sütten kesilince elinden alınır. Prestes’in annesi, Anita ismini alan kız torununu Nazilerden kurtararak Brezilya’ya götürür.
RAVENSBRÜCK TOPLAMA KAMPI
Olga Benario ise Ravensbrück Kadın Toplama Kampına gönderilir. Ravensbrück, Berlin’e 90 kilometre uzaklıkta, 1939-1945 yılları arasında 130 binin üzerinde kadın tutuklunun kapatıldığı ve bunlardan ancak 15-30 bininin sağ kaldığının tahmin edildiği bir kamptır. Sağ kalanlar arasında ise ne yazık ki Olga Benario yoktur... Olga son kez ateşin üzerinden atlar, düşer ama ağlamaz. 23 Nisan 1942 günü, 34 yaşındayken, gaz odasına kapatılarak öldürülür. Karısının başına neler geldiğinden uzun süre habersiz, yıllar sonra onun toplama kampında yazdığı son mektuba ulaşır Luis Prestes. Şöyle yazmıştır Olga: “Ben iyi ve adil olan için mücadele ettim, daha iyi bir dünya için...” Brezilyalı ünlü yazar Jorge Amado, Olga’nın Brezilya için değerini şu sözlerle ifade eder: “Olga’nın şahsında Avrupa, Latin Amerika’ya olan borcunu ödemiştir”
BREZİLYALI KADINLAR OLGA’YI UNUTMADI
Brezilyalı kadınlar, kendi ülkesinden çok uzaktaki bu ülkenin özgürlüğü mücadelesine katılmış ve onun için can vermiş Olga Benario’yu unutmadılar. Onun adı “Olga Benario Kadın Hareketi”nin mücadelesinde yaşamayı sürdürüyor. Brezilya'da 190 milyonluk nüfusun yüzde 52'sini oluşturan, sadece nüfusun değil en yoksulların da çoğunluğu oluşturan kadınlar, temel haklardan yoksun yaşıyorlar bugün. İş piyasası içinde ayrımcılık giderek yayılıyor, eğitim seviyeleri erkeklere göre yüksek olduğu halde Brezilyalı kadınlar en düşük maaşları almayı sürdürüyorlar. Her 15 saniyede bir Brezilyalı kadın şiddete uğruyor, bugünün “ileri demokrasisi” olarak görünen İşçi Partisi hükümeti de dahil kapitalist sistem yılda 1.2 milyon yasadışı, yeraltı kliniklerinde yapılan kürtaj vakasını görmezden geliyor, kürtaj hala yasak. İşte tüm bunlara karşı mücadele eden kadın emekçiler, “Hareketimiz için Olga’nın adından daha iyi bir ad bulamazdık” diyorlar...