Gülsuyu'na bir de kadınların gözünden bakın
Maltepe ilçesinin sırtlarında, nereden baksanız, İstanbul’un 50 yıllık tarihine tanık; yoksulluk, dayanışma, komşuluk bağları, hak mücadeleleri ve örgütlü yaşam ile yoğrulmuş bir işçi, emekçi mahallesi… Gülsuyu.. Gezi sürecinde, her akşam, on binlerce sakini ile kadın, çoluk-çocuk, yaşlı demeden, e
Maltepe ilçesinin sırtlarında, nereden baksanız, İstanbul’un 50 yıllık tarihine tanık; yoksulluk, dayanışma, komşuluk bağları, hak mücadeleleri ve örgütlü yaşam ile yoğrulmuş bir işçi, emekçi mahallesi… Gülsuyu.. Gezi sürecinde, her akşam, on binlerce sakini ile kadın, çoluk-çocuk, yaşlı demeden, en yüksek noktadan aşağıya yürüyerek E-5’i kapatan, tencere-tavasıyla, zılgıtı, alkışı ve her şeyden önemlisi inadı ve mücadele kararlılığı ile yollara dökülen yürekli insanların yaşadığı bir mahalle… Şimdilerde, hiç olmadığı kadar sessiz belki de. Hiç olmadığı kadar çekingen. Emekçiler evlerinde, çocuklar balkonlarda… Akşamları sokakları tenha.. Tam da burada, bandı başa sarıp, en başından yaşananları hatırlamak ve önemli. Tarih, 7 Ağustos; sabahın erken saatleri.. Afiş yapmak için mahallede dolaşan gençlere “kimliği belirsiz kişilerce” ateş açılıyor, 2 yaralı! Aynı gün öğle saatlerinde, ESP İlçe Binası; aynı “kimliği belirsizlerce”, silahlarla taranıyor, 3 yaralı! Olan bitenin şokunu atlatamayan mahalle halkı, yaşananları protesto etmek için Esenkent Polis Karakolu’na doğru yürüyüşe geçiyor. Basın açıklaması ile haklı tepki ve öfkelerini haykıran mahalleli, evlerine dönüş yolunda (ki çoğu çocuk, yaşlı ve kadından oluşuyor) iki arabadan açılan ateşin arasında kalıyor, ikisi gazeteci olmak üzere, 4 yaralı! İstanbul’un göbeğinde, sokak ortasında, 9 kişi mafya usulü silah ile vuruluyor, mahalleli şaşkın, mahalleli korkmuş, tedirgin… O günden bu yana, hiçbir şey eskisi gibi değil mahallede, gözlerde saklanamayan bir ürkeklik, akşam, güneş battıktan sonra ayaklar daha bir aceleci, bir an önce eve gitmek için. Elimizde not defterimizle, düşüyoruz biz de böyle bir akşamüstü yollara. Mahallenin kadınlarına sormak için; nedir bu olan biten, Gülsuyu’nda neler oluyor diye. Çünkü bizler biliyoruz, yozlaşmanın yükünü en çok çeken, yine kadınlar. Kendilerinden değilse bile, evlatlarının başına bir şey gelmesinden ölesiye korkan, olan biteni endişe ile gözlemleyen, her zamanki gibi, mahallenin yoksul ve emekçi kadınları...
YIKIM SADECE DOZERLE YAPILMAZ Konuştuğumuz kadınların, hemen hepsinin dikkat çektiği nokta, artan saldırının arkasında yatan nedenler. “Kentsel dönüşüme direnecek mahalleliyi, korkutup sindirmek ve sonrasında kentsel yıkımı hayata geçirmek.” Gülsuyu Mahallesi aslında yıllardır kentsel dönüşüm kapsamında. Ancak halkın örgütlü tepkisi nedeniyle bu mahallede yıkım politikaları bir türlü hayata geçirilemedi. Yıkım söylentileri ile binlerle sokağa dökülen halk, yanı başında yükselen dev binalara rağmen, kararlılık ile evlerine, yaşamlarına sahip çıkmakta kararlı. Konuştuğumuz kadınlardan, Latife Akdeniz de artan saldırıların ardında, kentsel yıkım planının olduğu görüşünde: “Buranın, bu mahallenin kentsel dönüşüm saldırısının merkezinde olduğunu biliyoruz. Bu yüzden, çeteleri üstümüze salıp, mahalleyi yaşanmaz bir yer haline getirip, bizleri yıldırmak amaçları.” Ne yapılmalı sorumuza cevap verirken, mahallenin mücadeleci geleneğine ve aslında çok kısa bir süre önce, Gezi süreci ile bir kere daha açığa çıkan örgütlülük fikrine atıf yapıyor Latife abla: “Sokak çalışmaları ile her sokakta oluşturacağımız komiteler ile örgütlü bir mücadele etrafında, çetelere cevap verebiliriz. Gezi’den öğrendiğimiz bir şey var: ayrım gözetmeksizin, her insanı kazanmaya çalışmalıyız. Yoksa evlerimiz ellerimizden gidecek.” Çok uzun bir zamandır mahallede yaşayan Fatma Şengül, yaşananları anlatırken oldukça üzgün. Düne kadar, geceleri sokakta yürüyüş yapan insanları, artık göremez olduğundan yakınan Fatma, mahallenin, yozlaştırılarak bölünmeye çalışıldığını düşünüyor. “Sonuçta çetelerin mensupları da bu mahallenin çocukları, yaralanan arkadaşlarımız da. Komşumuzun çocuğu uyuşturucu kullandığında veya sattığında, bizler o aile ve çocuğu hemen dışlıyoruz. Aslında yapılması gereken, bu insanları da, bizim insanlarımız olarak görüp, mahallemize, komşuluk ilişkilerimiz ile sahip çıkmak.” diyor. Uyuşturucu ve çeteleşme sorunu ile yalnızca mahallede mücadele etmenin yetersiz kalacağını düşünen Fatma; okulların açılması ile birlikte, bu meseleyi okullara da taşımak, okul aile birliklerini, veli ve okul yönetimlerini de meselenin çözümüne ortak etmek gerektiği fikrinde. “Çocuklarımızı korumak için, mahallede, okulda, okul önlerinde, her yer ve zamanda, birlikte, kararlı bir mücadeleye girişmeliyiz. Biraz korku var ama bu mahalle bunu da atlatacak” diye ve gelecek güzel günlere dair beslediği umutla bitiriyor sözlerini.
UMUT HALA BU SOKAKLARDA Yaralanmalara, mahalledeki yozlaşmaya ve bunca olan bitenden sonra yaşanan korkuya rağmen, yine de umutlu, konuştuğumuz kadınlar. Yaşam alanlarına, çocuklarına, geleceklerine sahip çıkmakta kararlı. Mahallenin geçmişten gelen mücadeleci geleneğine olan güvenleri belki de onları bu denli umutlu kılan. Zira görüştüğümüz kadınların hepsi, sohbetimizin bir yerinde geçmişte yaşananlardan, mahallelinin türlü zorluklara nasıl, hep birlikte, tek yürek dayandıklarından bahsediyorlar. Son olarak konuştuğumuz Adile Çınar da insanların korktukları için sokağa çıkamadıklarını ama bu korkunun yalnızca örgütlü bir mücadele ile üstesinden gelinebileceğini düşünüyor. Adile ablanın sözleri söyleşimizin sonunda, bizleri de düşünmeye sevk ediyor: “Bu mesele, düşünülenden çok daha ciddi bir mesele. Bu sorunu ancak, sokaktaki insanımıza anlatırsak çözebiliriz. İnsanlar, henüz kendi çocuklarına zarar gelmediğini düşünerek sokağa çıkmıyor. Bu sorunun üzerine hepimiz birden, birlik ve mücadele ile gitmezsek, çözemeyiz. Görünen köy, kılavuz istemez!” Bunu söyleyen tek bir kadın yok. O nedenle de Gülsuyu- Gülensu Kadın Dayanışması kuruldu, en yakın zamanda, uyuşturucu ve çeteleşme, kentsel dönüşüm ve mahalledeki tek ilköğretim okulunun imam hatipe çevrilmesi konularını içeren bir çalışma yürütecekler hep birlikte.
BU ADALETE GÜVEN OLUR MU? Görüştüğümüz mahalleli kadınların bir kısmında yaşanan umutsuzluğun başlıca nedeni; çetelerin polisle işbirliği içinde olduğu görüşü. Çetelerin desteğini polisten aldığını düşünen Şebnem Zengin “Benim eşim, uyuşturucuya karşı mücadele verdiği için 1,5 yıl cezaevinde yattı. Mahallenin çocuklarına karşı silah sıkanlar ise ya bulunamıyor ya da serbest bırakılıyor. Helikopterli, özel timli, gece saat 04:00’de evleri basan polis, çete üyelerini bilmesine rağmen, hiçbir şey yapmıyor. Çeteler serbest. İşte size adalet. Bu adalete güvenmiyorum.” diyor. İki tane çocuğunun geleceğinden endişe ettiğini söyleyen Menşure Ergun da “İnsanlar da benim gibi korkuyorlar ve çocukları için çok endişeliler. Burada yaşanan şey; cana kast. Bu mahallede insanlar yaralandı ve polis hiç bir şey yapmıyor.” diyerek, endişe ve korkusunu bizlerle paylaşıyor.