Kuşatma altındaki barış özlemi
Kadınlar, yaşam koşulları başta olmak üzere pek çok açıdan erkeklere göre çok daha ağır sorunlarla karşı karşıya. Hele savaş söz konusu ise, bu sorunlar daha da büyür ve kadın için yaşam çekilmez hale gelir. Üstelik sadece yaşam koşulları ağırlaşmakla kalmaz; taciz, tecavüz, açlık ve ölümle burun buruna gelirler. Ancak geleceğin belirsizliğinden bıkan, oğulları ve eşlerini yitirmek istemeyen kadınlar kollarını sıvayarak “barışma” konusundaki deneyimlerini bir araya getirdiğinde, toplumsal bir barışın sağlanması mümkün olabilir. Kadınların barış hareketi deneyimleri ve nasıl yöntemler izlediklerine, Türkiye’de Kürt Sorunu’nun çözümü için müzakere sürecinin, hükümetin somut adım atmaktan uzak tavrından dolayı bitme noktasına geldiği tartışılıyorken ve yanı başımızdaki ülkelerde savaşlar en kanlı haliyle sürerken göz atmak elbette önemli. İşte savaştan yeni çıkmış bir ülke olan Ruanda’da da siyasal alanda temsili artan, İsrail’de barış nöbeti tutan, Filistin’de kız kardeşlerinin yaralarını saran kadınlar gibi binlerce kadının barış için bekledikleri, hangi yöntemlerle sürece katıldıkları ve barışa hangi koşullarda özlem duyduklarının yanıtları...
SAVAŞIN KAYBEDENİ HEP KADIN 1990’lı yıllarda zorunlu göç, işkence, zorla kaybetme, faili meçhul cinayetler, asker ve gerilla veya yakınından taciz ve tecavüze zorlanmayı daha sık görürken, 2000’lerde tutuklanma, ayrımcılık ve güvenlik politikaları sonucu güvensizleşme gibi etkileri de ortaya çıkar. Savaşın kadınlara dolaylı etkilerinden biri olan “militarizm”, erkekliği kışkırtır ve kadınları geleneksel rollere hapseder. Böylece kadına karşı şiddet ve kadın katliamları da artar. Örneğin, Türkiye’de kadın cinayetleri son 7 yılda yüzde 1400 artmıştır. Bu cinayetlerin bir çoğundan önce, kadınlara işkence yapıldığı da saptanmıştır. Ayrıca savaş dönemlerinde güvenliğe harcanan bütçe arttığı için, sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanmamasının faturasını da yine kadınlar öder.
KADINLAR BARIŞ SÜRECİNE NEDEN KATILMALI? • Kadınlar savaştan doğrudan etkilenirler. Yakınlarını kaybeder, göçe zorlanır, gözaltında taciz ve tecavüze uğrar. Savaş olan toplumlarda militarizm sebebiyle erkekler saldırganlaştırıldığı için, kadına yönelik şiddet de artar. • Kadınların yer almadığı barış süreçleri toplumsallaşamaz. Çünkü kadınlar için önemli olanların başında, savaşın toplumda yarattığı zararın onarılması gelir. Araştırmalara göre, kadınların katılmadığı barış süreçlerinin yüzde 50’si başarıya ulaşmamıştır. • Kadınlar savaş boyunca barış için mücadele ederler. Bu mücadele sırasında da etnik ve sınıf ayrımlarını aşarak, birliktelik geliştirir ve ortak diller üretirler. Yani barışma konusunda deneyimlidirler. • Kadınların kendilerini temsil etmediği bir barış sürecinde, egemenler arasındaki silahlı savaş dursa da, gündelik hayatta yaşanan ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlik devam eder ancak görünmez, konuşulmaz olur. Bu yüzden de, kadınların sürece katılımı önemlidir.
BARIŞ SOYUT BİRŞEY MİDİR? Kadınlara yönelik tüm savaş suçlarının faillerinin bulunması ve bir daha bu suçların işlenmesine izin verilmeyecek reformların hayata geçirilmesi başta olmak pek çok talebi vardır kadınların. Bu talepler karşılanmadan somut bir barış durumundan söz edilemez: • Ortaya çıkan tüm toplumsal sözleşmelerde, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik maddeler bulunması • Barış ortamının kalıcı olması ve erkeklerin karar verdiği savaşlarından artık diğer toplumsal kesimlerin zarar görmemesi için, kadınların tüm siyasal yapılarda yüzde 50 temsiliyetinin garanti altın alınması • Kadınların anadillerini eğitim ve öğretimde kullanmalarının garantiye alınması • Kadın gerillaların silah bırakmaya karar vermeleri halinde onlara özel programlar geliştirilmesi • Kadınların savaş boyunca barış ve demokratikleşme mücadelelerinde kazandıkları kamusallıklarının garantiye alınması ve bunların artırılması konusunda gerekli siyasetlerin benimsenmesi bu talepler arasında.
BARIŞ İÇİN KADINLAR DÜNYANIN HER YERİNDE Ruanda: Savaştan yeni çıkmış bir ülke olmasına rağmen, kadınların siyasal alanda temsili yüzde 56’dır. El Salvador: Kadınlar, 1992- 1993 yılları arasında hem kendi hem de toplumun ihtiyaçları göz önüne alınarak silahsızlanma, terhis ve yeniden entegrasyon programını gözden geçirmişlerdir. İrlanda: 1996 yılında kurulan Kuzey İrlanda Kadın Koalisyonu’nun iki üyesi, 1998 yılında imzalanan “Hayırlı Cuma” anlaşması ile sonuçlanan barış müzakerelerine katılmışlardır. Somali: 2002 yılında “Six Clan” adından, kadınlardan oluşan bir barış grubu kurulmuştur. Hindistan: Manipur Bölgesi’nde 2004 yılından bu yana ateşkes sürecini gözlemleyen “Meira Paibis Manipuri Anaları” grubu, dayanışmayı yükselten kadınlar açısından iyi bir örnektir. Arjantin: Darbe sonrası, kaybettikleri yakınları ve insan hakları ihlallerinin tamir edilmesi için mücadele eden “Plaze Del Mayo Anneleri”. İsrail: Kadın barış örgütleri, İsrail ve Filistinli kadınlarla birlikte birçok etkinlik organize ederek, işgalin son bulmasını ve barışın sağlanmasını talep ettiler. Ayrıca savaş, militarizm ve cinsiyetçilik arasındaki bağlara dikkat çekerek kadın örgütleri arasında dayanışma geliştirdiler. Bosna Hersek: Bosnalı Müslüman, Sırp ve Hırvat kadınlar, savaşı sırasında tecavüz, ölüm ve yağma gibi sorunları yaşamış kadın ve çocuklara destek vermek üzere, savaştaki kadın hakikatlerinin bir bölümünün tanığı olan bir “Kadın Terapi Merkezi” kurmuştu. Bu merkez, kadınların birbirine benzeyen gerçeklerini öne çıkararak, bir dayanışma geliştirdi. Ayrıca, Siyahlı Kadınlar olarak anılan uluslararası kadın barış örgütü, Bosna savaşında da tecavüzlere dikkat çekerek, barış için mücadele etti. Kıbrıs: 1999 yılında, Kadın Araştırmaları Merkezi, Yurtsever Kadınlar Birliği, Barış ve Federal Çözüm İçin Kadın Hareketi tarafından oluşturulan “Kadınların Barış İçin Sivil Girişimi”, Kıbrıslı Türk ve Rum kadınlar arasında anlayış ve işbirliği, Kıbrıs- Türkiye-Yunanistan kadınları arasında bağlar oluşturmak ve barış kültürünü geliştirmek amacıyla kurulmuştu. Filistin: Filistinli kadınlarca oluşturulan Kudüs Kadın Merkezi, savaş mağduru kadınlara yönelik, savaşın etkilerini azaltma yönünde destek- terapi projeleri ile adını duyurmuştu.
Devletleri savaşı yaratırken, kadınlar “hayır” diyor AMERİKALI KADINLAR DA BARIŞTAN TARAF
Dünyada bugün pek çok yerde yürüyen savaşların sorumlusu Amerika’da kadınlar, yönetimlerinin savaş politikalarının hem kendileri için hem de dünya kadınları için ne anlama geldiğini çok iyi bildiklerinden savaşa karşı sokağa çıktılar. Vietnam işgali boyunca, ciddi bir barış hareketi yürüten iki kadın derneğinden biri WILPF (Barış ve Özgürlük için Kadınların Enternasyonel Birliği) ve diğeri WSP (Barış için Kadın Gücü) oldu. Kadınlar eylemler düzenlemekten imza toplamaya, ilanlar dağıtmaktan konferans örgütlemeye, Kongre’ye baskı yapmaktan barış yanlısı adayları ve Vicdani Redçiler’i desteklemeye kadar pek çok yola başvurdular. WILPF, Amerikalı askerlerin Vietnam’dan kayıtsız şartsız geri çekilmesi ve “onurlu bir barış” sağlanması talebiyle eylemler yaptı. 1965 başında “Amerikalı Kadınlara Hitap” başlıklı bir bildiri kaleme alarak, bunu Başkan’ın karısına ve pek çok kadın örgütüne gönderdi, ABD’de 15-16 Ekim Vietnam İş Bırakma eylemlerini düzenleyen koalisyon içinde yer aldı. Konferanslar düzenledi. 1968’deki bir gösteride dağıtılan el ilanlarının başlığında “Tüm Kadınlar Erkeklerin Savaşının Kurbanıdır” yazıyordu. Temmuz 1970′de Washington’da düzenlenen “Kadınlar Acil Vietnam Konferansı”na pek çok kadın örgütünün lideri katıldı ve savaşı sonlandırmak için Kongre’ye baskı yapmanın yollarını tartıştı. 8 Mart 1971’de bir kez daha Beyaz Saray önünde eylem yapıldı. Başkan Nixon’a, savaşı sonlandırmasını isteyen sekiz bin el yapımı kart ve yine Başkan’a verilmek üzere siyah çerçeve içine alınmış, başlığında “her gün 300 Vietnamlı’nın ölümüne ağlıyoruz” yazan broşürler gönderdiler. Diğer kadın örgütü WSP, benzer eylemler örgütlemenin yanı sıra, 1965’te Vietnamlı kadınlarla bir toplantı yaparak ABD’nin Vietnam’daki askeri müdahalesine karşı ortak bir bildiri imzaladılar. Kadınlar, 1964’te her cumartesi günü Askerlik Büroları önünde sessizce beklediler. Çok sayıda kadın örgütü, Kongre’nin açılış günü 15 Ocak 1968′de büyük bir protesto düzenledi. ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesine ve 1941′de Japonya’ya savaş açmasına karşı oy kullanan tek Kongre üyesi Jeanette Rankin’e ait “on bin kadın savaşı bitirmek için tutuklanma riskine girerse savaş biter” sözüne atıfta bulunarak Rankin Yürüyüşü olarak anılan yürüyüşe katılan binlerce kadın, Asya’daki savaşın bitirilmesi ve ülkede savaş yaralarını sarma sürecinin başlatılmasını isteyen dilekçeler sundu. Savaşın ardından kadın örgütleri, asker kaçakları için genel af ilan edilmesi konuları üzerine çalıştı. Kadınlar Afganistan ve Irak’a müdahalelere karşı da biraraya geldi. Irak savaşına karşı Cindy Sheehan’ın önderlik ettiği “Amerikalı Asker Anneleri” hareketi, savaşa kurban edilenleri Amerikalı, Iraklı, Afganistanlı olarak ayırmadan sahiplendiklerini ve Amerikan hükümetinin savaş politikalarına bir an önce son vermesi gerektiğini söyledi. Bugün de Suriye’ye müdahale konusunda yürüyen tartışmalarda savaşın ağır sonuçlarını gören kadınlar barışın yanında yer alıyor.
Evrensel'i Takip Et