Ali
Ali İsmail.19 yaşında bir öğrenci.Hiç öyle siyasi olaylara filan karışmayan, eylemlere katılmayan… Devletin tanımıyla “uslu bir genç”.O günler, arkadaşlarıyla ev taşıma telaşındalar.Yeni bir eve taşınacaklar.Kontratı imzalayıp kendi evlerine döndükleri sırada, o akşam yapılan yürüy
19 yaşında bir öğrenci.
Hiç öyle siyasi olaylara filan karışmayan, eylemlere katılmayan… Devletin tanımıyla “uslu bir genç”.
O günler, arkadaşlarıyla ev taşıma telaşındalar.
Yeni bir eve taşınacaklar.
Kontratı imzalayıp kendi evlerine döndükleri sırada, o akşam yapılan yürüyüşü görüyorlar.
Merak edip yürüyüşe iştirak ediyorlar.
Ve kısa bir süre sonra yürüyüş grubunun arka tarafından polis saldırıyor.
Ana caddede polis, yürüyenlere gaz sıkıyor ve çocuklar mecburen ara sokaklara kaçıyorlar. Ara sokaklarda ise sivil giyimli, sopalı milisler pusuya yatmış, masumların yolunu gözlüyorlar.
Ali, talihsiz.
Gazdan kaçayım derken, vicdanları küflenmiş o kişilerin (fırıncıların, polislerin) bulunduğu Sanayi sokağına giriyor.
Ali’yi köşeye sıkıştırıyorlar.
Ve ellerinde sopalarla vuruyorlar.
Kalleşçe tekmeliyorlar, yumrukluyorlar…
HİPOKRAT’IN KEMİKLERİ SIZLAMIŞTIR
Bitap halde kendini bir otobüs durağına atıyor Ali.
Bir süre sonra tesadüfen arkadaşları buluyor onu.
Hemen hastaneye yetiştiriyorlar.
Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne.
Fakat nafile.
O vicdanı küflenmişlerden hastanede de var.
***
Ali morluklara bürünmüş.
Yüzü gözü şiş, omzunda ise bir ezik var.
Buna rağmen, Yunus Emre Devlet Hastanesi’ndeki doktor, polis ifadesinin olmadığını gerekçe göstererek Ali’yi tedavi etmiyor.
O durumdaki bir hastaya “kas gevşetici ilaç” verip, başından savıyor.
Bunu, tüm insanlara engin sevgiyle bağlı bir mutasavvufun adını taşıyan bir hastanenin doktoru yapıyor hem de…
***
Tüm geceyi hastanenin önündeki banklarda geçiren Ali’yi muayene bile etmiyorlar.
Ertesi gün tekrar gittiğinde, beyin kanaması şüphesine rağmen yine kabul etmiyorlar.
Karakol karakol gezdiriyorlar Ali’yi.
***
Hipokrat’ın kemiklerini sızım sızım sızlatan bu anlar, Ali’nin hayatta kalma şansının önünde demirden barikatlar kuruyordu.
Ali o barikatlara takıldı işte.
Yirmi saat boyunca hiçbir tıbbi müdahale yapılmamasının bedeli çok ağır oldu.
37 gün komada kaldı ve öldü.
DELİLLER KARARTILAMADI
Sanayi sokakta iki kamera vardı, linçin görgü tanığı.
Beşik Otel’e ve Harman Fırın’a ait.
Eskişehir emniyeti, bu iki kameradan topladığı görüntü kayıtlarında dövülme anının olmadığını açıkladı.
Görüntüler silinmişti.
Merhametsizler gördüğünüz gibi sıkı çalışıyor...
Neyse ki Jandarma Kriminal Dairesi’nde henüz küflenmemiş vicdanlar vardı.
Silinen görüntüleri kurtardılar.
Radikal de bu görüntülere ulaştı.
Hepimiz o anlara gittik. Korkunçtu.
SEN RAHAT UYU ALİ!
Radikal’den İsmail Saymaz, Ali’nin hastaneye yatmadan önce verdiği ifadeye ulaşmış.
İfadesinde; bir dişinin sallandığını, başının ağrıdığını, kendisine vuranları ise tam olarak hatırlayamadığını söylemiş Ali.
Son cümlesi ise “şikayetçiyim” olmuş.
”Sen rahat uyu Ali. Sana yapılanlar bize yapılmıştır. Sana atılan tekmeler, sana atılan yumruklar aslında tüm masumlara atılmıştır.
Artık senin şikayetin, bizim şikayetimizdir.’’