Hükümet deplasmanda
Rize’de Recep Tayyip Erdoğan (RTE) Üniversitesi’nde Gezi gazisi Başbakan esti gürledi. Üniversite yönetimlerine, kendisine sadık rektör ve dekanlara, güvenlik birimleri ve emniyet güçlerine birinci ağızdan direktiflerini iletti. ‘Kısa etek giyenlere soruşturma açın’ ve ‘sol yayınlarla, Evrensel Basım Yayın
Rektörlüğün, ‘Üniversiteyi terörize etme’ye çalışanlara tavizsiz bir tutum alacağını düşünürsek; üniversiteyi neyin terörize edeceğine dair de bir şeyler söylemesi gerektiğini bekleyebiliriz! Örneğin Suriye’de savaşın konuşulduğu bugünlerde, savaşa karşı üniversite gençliğinin tutum alması bu kapsamda değerlendirilebilir. Anadilde eğitim istemekten tutalım, üniversitelerin demokratik ve özerk kurumlar haline gelmesini istemek de öyle. Ya da bilimi savunmak, bilimsel seminerler gerçekleştirmek, ülkenin temel sorunlarına dair kol ve kulüplerde etkinlikler yapmak, akademisyenlerin, iktidar ve sermayenin çıkarlarına uygun olmayan ama halkın çıkarına uygun olan bilim ve bilgi üretimi...
TOPLUMA ÖRNEK GENÇLER!
RTE, ‘Topluma örnek gençler’ diyor. Kendi toplumunu ise; dindar ve kindar, emperyalizmin politikalarıyla tam uyumlu, biat eden, padişahım çok yaşa diyen bir yapıda tarif ediyor. Evrimi tartışanından erkek arkadaşıyla okula el ele gelenine, laik ve bilimsel bir eğitim talep edeninden parası kadar ders almayı kabul etmeyenine; neredeyse, bir avuç zihin tutulması yaşayanın dışında herkes, ‘örnek olmayan, marjinal’ gençler statüsüne giriyor Erdoğan’ın tanımlamasına göre.YÖK Yasa Tasarısı’yla hızlanan üniversitenin sermaye ve iktidar lehinde yeniden yapılandırılması süreci, polis ve ÖGB eşliğinde, baskıcı ve akıl dışı YÖK yönetmelikleriyle sürüyor. Eylül ayında üniversiteleri yeni bir saldırı dalgası bekliyor.
Hükümet, Gezi Parkı’nda sokağa çıkmış binlerce üniversite öğrencisinin taşıdığı potansiyeli elbette görmektedir. Ama aynı hükümet üniversitelerde milyonlarca öğrencinin örgütsüz olduğunu, kendi kitle örgütlerinin etrafında henüz örgütlenemediğini de görmektedir. Bu kadar pervasız konuşabilmesinin, hatta binlerce genci düelloya çağırabilmesinin nedeni de burada gizlidir. Böylece, kendini binlerce öğrencinin yerine koyan politik gençlik örgütleriyle hesaplaşmayı, marjinal ilan etmeyi ve öğrencilerin ana gövdesinden uzaklaştırmayı hesaplamaktadır.
ERDOĞAN’IN GÖZÜNDE TÜTEN
Terörize olmuş bir üniversite, düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir üniversite, karşıt görüşlerin kendilerini sopalarla ifade ettiği bir akademi, Erdoğan’ın gözünde tütmektedir. İlk hedefi, geçen yıl Dicle Üniversitesinde başlayan, İ.Ü, Marmara ve Hacettepe’ye sıçrayarak yayılan, eli sopalı grupların üniversitelerde gezdiği ve bu nedenle polisin bu duruma müdahale ettiği tablodur. Bu durumu yaratmak için bazen ülkücü-tarikatçı yapılanmaları kullanırken, bazen doğrudan polisi bu çatışma ve gerilimi tırmandırmak için kullandı.
HÜKÜMETİN HESABI BAŞKA
Sermaye hükümeti AKP, polisi üniversiteye sokarak, sermayenin egemenliğini kolluk kuvvetleriyle garanti altına almak, sermaye için bilgi üretimini öğretim üyeleri ve öğrenciler açısından zorunlu bir faaliyete dönüştürmek istemektedir. Kürek cezasına çarptırılmış, başlarında gardiyanlar bekleyen bir üniversite anlayışı hükümetin kafasındakine yakındır. Kapitalizmin maddi ve manevi temellerinin gençlik ve akademi eliyle üretimi, özgür düşünce ve üretim ortamının anti demokratik ve terörize olmuş bir üniversite içinde boğulması amaçlanmaktadır.
Bu tablo karşısında akademi, hızla kendi örgütlerini kurmalı, üniversite gençliği, öğrenci konseylerinin işletilmesinden başlayarak, kulüp ve kollar etrafında birleşmelidir. Binlerce gencin ortak talepleri etrafında, saldırıların püskürtülmesi, bilimsel demokratik üniversite mücadelesinin güçlendirilmesi için yan yana getirilmesi zorunludur. Kulüp ve öğrenci konseylerinin yan yana gelmesi, binlerce öğrencinin sorunlarına dair çözümü tartışması ve giderek üniversitenin tüm bileşenlerini içine alan birlikler kurması gerekmektedir. Bu çaplı bir saldırının karşısında böyle geniş bir birlik durabilir.
MÜDAHALEMİZ GELECEĞİMİZİ BELİRLEYECEK
Polislerin üniversiteyi terörize etmesinin karşısında özerk ve demokratik üniversite mücadelesi bir mevzi kazanacaksa; demokratik temsiliyeti esas alan, politik gençlik örgütlerinin bir araya gelmesini aşan, tüm üniversite bileşenlerini kapsamayı hedef alan bir yaklaşımı esas almalıdır. Öğrenci konseylerinin sınıf, bölüm, fakülte, üniversite temsiliyetine dayanması, üniversitedeki her öğrencinin doğal üyesi sayılması, tüm bürokratik ve rektörlük baskılarına rağmen üniversitelerdeki en kitlesel örgüt durumunu korumaktadır. Bu nedenle öğrenci konseyleri mücadele içinde değiştirilebilir ve hızla müdahale edilerek öğrencilerin talepleri etrafında birleştikleri önemli bir mevzi haline getirilebilir.
Kol ve kulüpleri, öğrencilerin kitle örgütlerinin yerine ve oynadıkları rolün karşısına koymadan diyebiliriz ki bunlar; yüzlerce gencin kendini ifade ettiği, politika, sanat ve sporla uğraştıkları önemli bir alandır. Kuracağımız birlik, üniversitelerde öreceğimiz mücadele bu bileşimlerden yoksun olursa zayıf ve eksik kalacaktır. Asistan Dayanışması’ndan Eğitim Sen’e, büro emekçilerinin örgütlerinden üniversite hastanelerindeki sendikalara kadar, geniş ve kapsayıcı bir mücadele platformu açmamızdaki başarı, üniversitelerin geleceğini belirleyecektir.
Üniversitelerde yeni döneme hazırlanırken, bu kapışmanın sonucunu üniversite gençliğinin kitle örgütlerini yaratıp yaratmamamız, üniversite gençliğini birleştirip birleştiremeyeceğimizin belirleyeceğini unutmamalıyız. Hükümetin de esas saldırısı, bu örgütleri kurmayı engellemek, üniversitelerin var olan örgütlü güçlerini de dağıtmak olacaktır. Bu bilinçle bütün üniversiteyi birleştirmeyi hedeflemeli ve hızla harekete geçmeliyiz.
SERMAYENİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRER
Üniversite forumları da üniversite öğrencilerinin birlikte tartıştığı, kolektif kararlar aldığı, ortak tutum geliştirdiği, bunun yanında yukarıda saydığımız bileşenlerin içinde yer aldığı alanlar olarak örgütlenmelidir. Bu noktada; ortak tutumu bozacak, kendi fraksiyon ve grubunu dayatacak, kendi forumlarını örgütlemeye kalkacak, öğrenci konseyleri ve kulüplerini yok sayacak, kendisini öğrencilerin kitle örgütlerinin yerine koyacak her hareketle esaslı bir kapışmayı görev bilmeliyiz. Çünkü üniversitelere saldıran AKP terörünün karşısında üniversite gençliğinin birleşik mücadelesine engel olan, hareketi bölen her yapı, AKP’nin ve dolayısıyla sermayenin ekmeğine yağ sürecektir.