12 Eylül 2013 17:20
Rota

İlk sözümüzü söyledik: İktidarın kendini yeniden ürettiği bir alan olarak kalmayacak üniversiteler! Gençlik ferman dinlemeyecek! YÖK, polis, medya ablukası, anti demokratik üniversite anlayışı, öğrencilerin özgür bilim ve demokratik üniversite mücadelesinin önünde dağılacak.

ASIL BUNDAN SONRA KONUŞACAĞIZ

İktidarı üniversitelerde ve liselerde zor günler bekliyor. Bir araya gelmeyi öğrenmiş, örgütlü hareket etmenin gereğine inanmış, birleşmeyi tartışan gençlerle karşı karşıya. Bu, hemen yarın hükümet ve sermayenin temsilcilerini üniversiteden silecek bir güç oluşturmayacak. Fakat her geçen gün daha fazla öğrencinin bir arada mücadele edeceği platform ve örgütlenmelere yol açacağı, öğrenci konseylerinin ve kulüplerin böyle bir tartışmanın merkezine çekileceği açık. Öğrencilerin özgür bilim, demokratik üniversite için gerçekleştirdikleri her demokratik birlik, hükümeti ve onun kolluk kuvvetlerini, cemaatlerini üniversitelerde adım atamaz hale getirecektir. Bu deneyim yarın öğrencilerin kendi örgütleri etrafında birleşmelerine gebedir.

BİRLEŞİYOR BU ÇOCUKLAR

Bir taraftan yurtlar, öbür taraftan cemaat dershaneleri, binlerce liralık dershane ve okullar. Direniş boyunca siyah giyinen bizim çapulcuları geleceksizlik ve işsizlik bekliyor. Biat ederler mi dersiniz böyle bir yaşama. 4+4+4’lerin, gerici ve ezberci bir sistemin; ‘Laikliği ve demokrasiyi savunan’, ‘Parasız ve sınavsız üniversite isteyen’ binlerce genç karşısında durma şansı var mı? Elbette yok! Liseler örgütlendikçe, iktidarın sözü liselerde küçülecek, birleştikçe, kendi sözümüzü daha güçlü söyleyeceğiz. Liselerde kendi temsilcilerimizi seçecek, kendi örgütlerimizi kuracağız.

Anadolu liselerini kazanamazsak meslek liseleri, o da olmazsa imam hatipler, bir seçenek daha var, o da binlerce lira vererek özel liselere yazılmak! Hükümet geriye, okuldan ayrılmak zorunda kalarak ucuz iş gücü olacak milyonlarca genç bırakıyor.

Şu bizim Taksim’e gelmek için kenar mahallelerden kilometrelerce yürüyen arkadaşlarımız. Gündüz çalışan akşam direnenlerimiz. Sinemaya, tiyatroya gitmeyi bırakalım da hastalandığında hastaneye gitmekten korkanlarımız. Emek ve sermaye arasındaki çelişkiyi kendi hayatlarında en açık kavrayanlarımız. Şimdi sadece kendi patronlarının değil; koca bir devletin, iktidarın iki yüzlülüğünü, sermaye devletinin işçi ve emekçiler karşısında aldığı tutumu, polisin “kahramanlığını”, iş cinayetlerinde ölenlerin ve Gezi’de katledilenlerin anısını ve mücadelesini taşıyorlar.

Evrensel'i Takip Et