22 Eylül 2013 11:14

Aynı Türkiye’nin laciverti!

Sarphan Uzunoğlu

Türkiye Gazetesi muhteşem (!) reklamı, arka mahalle reklam ajansınca tasarlanmış logosu, BİM'de satılan ekmek tadında plastik web sitesi ve Taraf'tan koşarak kaçan mahçup AKP'li yazarlarıyla gündemimizde arz-ı endam eyledi.

Başta Türkiye'nin en 'yakışıklı' sivili Yıldıray Oğur olmak üzere Ceren Kenar Hanımefendi'nin de aralarında olduğu bu 'dev' kadroyu bir arada görmemize sebep olan reklamla ilgili söylenecek çok şey var. Ama en önemlisi şu ki emekli istihbarat şefi tandanslı yazılarıyla bildiğimiz, Gezi düşmanlığıyla adını 'haysiyetin yolunun geçmediği' tarihe yazdıran Alper Görmüş de reklamda yer alıyor. Gerçekten bu Türkiye insana güven veriyor Nasıl mı?! Artık Alper Görmüş Beyefendi birilerine 'giydirirse' bunun ardından haince bir yargı operasyonu çıkacağını yahut masumların her zamanki ezilmişliklerine bir de 'hükümlülük' ekleyebileceğini görebileceğiz. Öyle ya, bir süredir Türkiye'de gazeteleri hükümet bu sefer kimi içeri tıktı acaba şeklinde okumuyor muyuz? Bavul artık bir ticaret değil enformasyon için bir dolaşım şekli haline geleli çok oluyor. Yeni 'Türkiye'nin yakışıklı fotoğrafı aslında pek de yeni değil. Keza 2012'den bu yana bir değişim hamlesi var, hatta gazetenin künyesinde ve eski sayılarında bir yolculuğa çıktığınızda pek sesi soluğu çıkmayan 'duyarlı sanatçı' Ediz Hun Beyefendi'nin dahi bu gazetede yeşil bir köşe tuttuğunu görebiliyorsunuz. İnternet ve benzeri alanlarda Türkiye gazetesinin attığı adımlar da cabası.

Reklama dönelim. Mesele Melih Altınok'un berber muhabbetiyle başlıyor. Tamamen yanlış anlaşılmış ve ancak bir reklamcının bayağılığı ile 'törenselleştirilebilecek' Türkiye'de sol sağ, sağ soldur söylemi gerçekten Türkiye gazetesini okuyan berber arkadaşın ağzına çok yakışıyor. Keza bu dünyada iki insana acırım. Biri Rasim Ozan'ın ikincisi de Melih Altınok'un berberi. Entelektüel anlamda da kültürel anlamda da mor bir filden farkı olmayan bu iki varlık (bkz. Mor fil) berberler için gerçek birer terminatördür. Vaktiyle Reşat Çalışlar'la aynı berberi paylaşmış biri olarak bunu söylemek hiç de güç değil. Ama reklamın daha en başında verdiği 'imdat sinyali' ile ilgili ek bir bilgi bu hafta Express'in emektarı Yücel Göktürk'ten geldi. Göktürk daha bu hafta başında twitter hesabından ( @ycelgktrk ) İdris Küçükömer'in bu tezinin peşinden gidenlerin kendisinin 1980 sonrası dönemde neden ANAP'a değil de SHP'ye gittiğini düşünmediklerini sordu. Bu soru, anlamadan dinlemeden tespit yaratma meraklılarının 'böğürlerinde' bir yara açadursun reklam devam ediyordu.

Yıldıray Oğur isimli 'içi dışı fitne' olan kimse içinse durum daha fena. Konuştuğu vatandaşa 'Başbakan'ı çok seviyorum, kıl değil ama gerekirse saçındaki kel olurum' dedirtemedikleri için olsa gerek kendisinin hiç de alanı olmayan, hatta reklamda dahi patlak gözlerle izlediği bir mevzuda sahneye dahil oluyor. Yazık olmuş. Oysa o konuştuğu vatandaşın biz solcuları pala ile kovalamasını elbette ki tercih ederdi! Ceren Kenar'ın evine damacana getiren sucu arkadaşımız ise onun kim olduğunu bilseydi keşke. Damacanayı kapının önüne hayır olsun diye bırakıp kaçma konusunda gecikeceğini hiç ama hiç sanmıyorum.

'ERKEK' TÜRKİYE

Reklamdaki bir diğer ilgi çekici unsur erkeklerin her daim 'vatandaş' olarak akıl verici konumda olmaları. Gerçekten 'Yeni Türkiye' için yakışır bir durum da bu olsa gerek. Öyle ya hamile kadının sokakta dolaşamadığı ülkede düşünen ama 'ünlü olmayan' bir kadının hele ki 'yağız' Türkiye Gazetesi yazarlarına öğretecek neyi olabilir?

Komplike mevzulara sırıtarak cevap veren aşırı sola prim vermeyen Melih'le, elinden solcular üzerinde kullanılmak üzere kullanılmayı bekleyen sopası asla düşmeyen Yıldıray'ın AKP aşklarının bu 'yeni' ama fazlasıyla eski, bize tamamen AKP'nin marka çalışmalarındaki yeni Türkiye'nin aslında Mehmet Ağar'ların Türkiye'sinden farkı olmadığını anımsatan, reklamı hepimize çok şey söylüyor.

AKP'nin yaptığı makyajı artık AKP'ye yakın ve her daim onun arkasına tespih gibi dizilen medyanın da yapmak zorunda olduğu ve dahi Türkiye'nin mevcut siyasal algısının artık 'tercihen Müslüman erkek hegemonyası' üzerine olduğu gibi mesajları bulmak çok zor değil. Burada asıl korkulması ve kaçınılması gereken mevzu ise 'Yeni Türkiye'nin 2007-2011 arası iktidarın Taraf'la yürüttüğü 'kirli misyon’u üstlenecek olması ki Alper Görmüş transferi bunun tek başına mühim bir kanıtı olarak ortada duruyor.

Melih'le Yıldıray'ın aralarında top çevirip 'prime time'lara reklam olduğu ülkede ise bu adamların sözlerinin sermaye babalarının omuzlarında sıçraya sıçraya hâlâ para eder durumda olması, Rasim Ozan'ın da milyon dolarlık ev alması vesilesiyle bize dert oluyor. İşçilerin, Kürtlerin, Ermenilerin, ezilen herkesin umutlarının üstünde sıçrayıp şov yapan liberallerin aziz olan her şeye küfretmeleri ödüllendirilirken elimizde tek bir soru kalıyor. Tekrar ve acilen cevaplanmak üzere: Ne yapmalı?

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et