Soğuk kentin sıcak insanları
Bülent Kepenek
St. Petersburg’a kadar gidip dünyaca ünlü Hermitage müzesini görmeden dönmek olmazdı. Müzenin giriş kapısı Alexandr meydanına bakıyor. Bu meydanda bizi, I. Alexandr’ın 1812 yılında Napoleon’a karşı kazandığı ve Tolstoy’un Savaş ve Barış kitabına da konu olan zaferin anısına dikilen “Sütun insanları” karşılıyor. Birçok müzenin ve tarihi binanın girişinde olduğu gibi buranın girişinde de uzunca bir kuyruk var. Yaklaşık 3 milyon esere sahip bu müze Guinnes rekorlar kitabına girmiş. Bu eserlerden çok az bir bölümü sergilenebiliyor. Her eserin önünde bir dakika dursanız bile müzeyi tamamen gezmeniz yıllar sürüyormuş. Michelangelo, Picasso, Gogen gibi muhteşem sanatçıların onlarca eserine sahip bir müze Hermitage. Sadece Hermitage müzesi gezerek bile dünya sanat tarihi hakkında gerekli bilgiyi edinebilirsiniz.
‘MALACHİTE ROOM’
Hermitage müzesinin içine kurulduğu bina da en az müzenin kendisi kadar önemli. Müze Ekim Devrimine kadar Çarlığın yönetim merkezi Kışlık Saray’ın içine kurulmuş. O yüzden sadece binayı gezmek bile başlı başına bir kültürel ziyafet. Saray’ın içine girdiğimizde bizleri karşılayan Malachite Room’un ise ayrı bir hikayesi var. 7 Kasım’ı 8 Kasım’a bağlayan gece yani Büyük Ekim Devriminin başladığı gece Çarlık Rusya’sının son bakanlar kurulu bu odada toplanmış. Oda Neva nehri manzarasına sahip. Normalde muhteşem bir manzaraya sahip bu odanın camlarından Neva nehrinin kıyısına demirleyen ve namluları Saray’a çevrilmiş Aurora Zırhlısını ve kendilerine doğru ölümü göze alarak saldıran Bolşevikleri gördüklerinde Çarlık bakanları acaba ne hissetmişlerdi, bunu düşünmek bile o manzaranın güzelliğine güzellik katıyor. Sarayın Alexandr meydanına bakan asıl kapısına daha fazla asker yığıldığı için Bolşevikler çökme riskini de göze alarak donmuş Neva üzerinden Saray’a saldırıyor ve toplantının üzerinden çok geçmeden sarayı ele geçiriyor. Toplantı yapan tüm bakanları yine bu odada tutukluyorlar.
21 SAAT ORUÇ
Yine de Rusya’da bu dil sorununu en az yaşayan kesim Türkler. Çünkü lokanta, taksi gibi bir turistin en çok ihtiyacının olduğu sektörler, neredeyse tamamıyla, Azeri Türklerinin elinde ve kolayca anlaşabiliyorsunuz. Bu durum bizi seyahatimiz boyunca epeyce rahatlattı. Ama kuzey kutup bölgesine epeyce yakın olan bu şehirde yaşamak çoğu Müslüman olan bu insanlar için oldukça zor. Bizim de St. Petersburg’da olduğumuz döneme denk gelen Ramazan ayında oruç tutma süresi tam 21 saat...
5 gün süren ve hiçbir şeye yetmeyen Lenin’in ve Dostoyevski’nin bu muazzam kentini arkada bırakırken üzüntümüzü azaltan tek şey bindiğimiz trenin bir sonraki durağıydı: Moskova...
YARDIMSEVER RUS HALKI
Rusyu’da gezerken karşılaşacağınız en büyük problem dil problemi. Çünkü Rusça dışında dil bilen bir insan bulmak çok zor. Muhtemelen soğuk savaş döneminin de etkisiyle insanlar İngilizce başta olmak üzere herhangi bir Batı dilini öğrenmek zorunluluğu hissetmemişler. O kadarki kentin kanallarında yapılan tekne gezisine katıldığımızda teknede tek bir Rus olmamasına rağmen rehber bir saat boyunca kenti bize Rusça tanıttı. Bizler de sıkılıp kendi aramızda konuşmaya başlayınca bu sefer kötü bir İngilizce’yle bizleri kendisini dinlemediğimiz için azarladı. Tekne gezimizde rastladığımız bu rehber tüm seyahat boyunca denk geldiğimiz tek aksi insandı diyebilirim. Çünkü Rus insanı genel olarak, bilinenin aksine son derece sıcak kanlı ve yardımsever ancak dilinizi anlamadıkları için herhangi bir adres sorduğunuzda çok zor duruma düşüyorlar. Diğer kapitalist ülkelerde görünen koşturmaca ve hızlı yaşam buralara henüz tam nüfuz etmediği için durup size yardım edebilmek için adeta çırpınıyorlar. Eğer bildiği bir adresi soruyorsanız, yolunun üstünde olmasa dahi sizi elinizden tutup kapıya kadar götürüyor. Hatta bir keresinde telefonundaki adres uygulamasında epey uğraşmasına rağmen sorduğumuz adresi bulamayan bir genç bizden ayrıldıktan sonra yaklaşık 100 metre peşimizden koşarak adresi bulduğunu söyledi ve bizi yine kapıya kadar götürdü.
Evrensel'i Takip Et