Fakirin yüzü soğuktur
Tuncel Kurtiz de yukarıdan o çukura bakmaya Yılmaz Güney’in yanına gitti. Son nefesine kadar “komünistim” diyen, her fırsatta barıştan söz eden, Emek Sineması’nın yıkılmasından üçüncü köprü katliamına yaşamı savunan her yerde bulunan, Gezi’nin en genç direnişçisiydi. Onu Ezel dizisinin “Yeğen” diye söze başlayan Ramiz Dayı’sı olarak bilenler bile, bir başka Yılmaz Güney filmi, Sürü’deki rolünden dolayı aldığı Altın Portakal ödülünün töreninde görmüş olmalılar. “Daha dün Erdal Eren’in belgeselini izledim” diye başlamıştı söze, sakınmadan. “Asılan, işkence gören binlerce insanın acısı hâlâ yüreğimizdedir. Bu ödül benim değildir. Onlarındır” deyip inmişti sahneden.
Ama belki onlar da bilmez, Sürü için Yılmaz Güney’in “Kürt halkının tarihidir” dediğini. Birileri vaktiyle “Yılmaz Güney filmlerine kulak verilseydi, Türkiye bugün bu acıları yaşamazdı” demişti. Kulak vermek, o tarihin hâlâ yazılmakta olduğunu bilmektir oysa, özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği bilmektir.
Daha birkaç gün önceydi, Roma’da Türk Film Festivali’nde Yılmaz Güney’e onur ödülü verilirken Fatoş Güney “Onu yok saymaya devam ediyorlar” dedi de, devlet gene ne diyeceğini bilemedi. Filmlerini neden televizyonlar yayımlamaz, TRT neden göstermez, Kürtçe dublajı yapılıp neden yayınmlanmaz, bilen yokmuş.
Beğenmedikleri her sesi susturanlar, varlıklarını büyütüp herkesi yokluğa mahkum edenler, barış çanına ot tıkayanlar anca konuşuyor, kendileri kulak verirmiş gibi. Sinemanın bu ölümsüz büyük devrimcilerine halkın kulağını kapatabilirlermiş gibi. Çukur bizimmiş gibi.
Umut’ta arayışının sebebini anlatıyordu Tuncel Kurtiz: “Fakirin yüzü soğuktur. Niye soğuktur Cabbar Gardaş? Parası yoktur da ondan. Mesela kış gününde, günün en soğuk vaktinde, cebinde paran olsa üşümezsin, hamamdaymış gibi terlersin. Amma velakin para olmadı mı yaz gününde üşürsün. Neden? Çünkü para adamı sıcak tutar.” Bir başka Yılmaz Güney filmi Duvar’da, çaresizliğinin: “Yaslı gitmişik fakat şen gelmişik. Nah şen gelmişik. Bak şu bebelerin haline bak. Bak. Bize askerdeyken öğretmişlerdi. Çıktık açık alınla on yılda her savaştan. Şimdi de bebelere söyletiyorlar. Askerliğim biteli otuz sene oldu, hâlâ götümüzde donumuz yok be, donumuz. Açık alınla çıkmışız her savaştan. Açık alınla. Nah çıkmışız açık alınla her savaştan.” Son röportajlarının birinde, kavgayı, hayatı, umudu: “Ben komünizmle dünyanın bir bahçe haline gelebileceğine inanıyorum. İnsana yakışır bir şey olduğundan hâlâ komünistim diyorum. Marşımızda dediğimiz gibi, ‘Biz bu karanlık yolun sonunda doğacak güneşi görüyoruz’ çünkü…”
Şimdi, başında durmuş yoldaşıyla, soğuk yüzleri yan yana, omuz omuza, yukarıdan çukura bakıyor. İnsanlığın o çukurdan kurtulup dünyanın bir bahçe haline geleceği günlere kadar.
Evrensel'i Takip Et