28 Eylül 2013 19:26

Sıtma, şark çıbanı... sinekler

Sennur Sezer

Babür İmparatorluğu’nun Kurucusu Babür Şah genç denecek yaşta öldü, kırk sekiz yaşında. Soyu baba yanından Timur’a ana yanından Cengiz Han’a dayanan Şah’ın ölümüne doğru çektiği hastalıklar arasında şark çıbanı, siyatik ve kan tükürmeden söz edilir. Kurduğu imparatorluk 332 yıl yaşayan Babür Şah  da  anlaşılan sineklerden kurtulamamış.

Şark çıbanı vücudun açık yerlerinde, özellikle yüzde ve kollarda, deri üstünde meydana gelen ve iyileştikten sonra bir daha silinmez izler bırakan bulaşıcı ve salgın bir hastalıktır. Hastalığı oluşturan asalak  doğrudan bulaşabildiği gibi  sinekler özellikle  tatarcık sineği tarafından da  taşınır..

Hindistan, İran, Irak, Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi, Filistin ve Kuzey Afrika ülkelerinde sık görülür.  Adını görüldüğü yerlerden alır: Delhi çıbanı, Aşkabat çıbanı, Bağdat çıbanı, Ceriho çıbanı, Antep çıbanı. Halep çıbanı, Şark çıbanı ... Hastalığın “yılçıbanı “ adı kuluçka döneminin bir yıl sürebilmesindendir.

Ağrısız ve ateşsiz olarak gelişen hastalığın  aşamaları şöyle özetlenebilir:

Asalağın deriye girdiği yerde hafif bir kaşıntı sonrası  birkaç milimetre çapında, ufak, pembemsi, giderek mor ve kırmızıya çalan bir kabarcık ortaya çıkar. Kısa zamanda su toplayarak üzeri kabuk bağlar. Kabuk bir süre sonra düşer; yara ikinci kez su toplar ve kabuk bağlar. Leke zamanla sertleşerek kabarcık halini alır, kararmaya başlar.Vücut direnci düşük kimselerde siyah kabarcık açılarak yara halini alır. Hastalık, birkaç yıl devam ettikten sonra iz bırakarak kaybolabilir. Hastanın direncinin “kırık olması” halinde hastalık yıllarca sürebilir.

NE YAPMALI?

Şark çıbanının en önemli tedbiri,  sineklerle özellikle tatarcık sinekleri ile mücadeledir. Sineklerin üreyecekleri yerleri ortadan kaldırmak, ince delikli cibinlik, koruyucu elbise, böcek kaçıran ilaçlar kullanmaktır. Sonrası Keşanlı Ali Destanı’ndan: Kaşta bıçak yarası, yüzde Halep çıbanı... Hafif şehla bakıp kalpten de yakıyorsanız mesele yok.

SITMA İÇİN BİR ROMAN

Yaşar Kemal’in İnce Memet’ten sonra yabancı dillere en çok çevrilen romanı Teneke’dir. Teneke sıtma yüzünden  çeltik ağalarıyla mücadele eden gerçek bir kaymakamı anlatır, Mehmet Köksal’ı. Kasabanın durumu şöyledir: “ (...) Şimdi bir sinek başlar Kaymakamım, gökyüzünde bulut döner. Bir sinek başlar... Evlerde, cibinliklerde durulmaz. Yarar parçalar adamı... Bir yaz bütün köy uyku yüzü görmez. Sinekten ev aralarında döner dururlar sabahlara dek. Sinek ışıktan kaçar. Biz köycek toplanırız köyün meydanına, her gün bir harman batos sapı yakarız. Uyuyamayız. Atlar, sığırlar bile duramaz olurlar sinek elinden. Sabah bakarsın, atların, ineklerin sırtları kıpkızıl kana kesmiş.” Kaymakam’ın da sıtmadan dudakları uçuklamıştır.  Çevresine bakar, sıtmalıları görür:  “Kasabaya köylerden hasta akını başlamıştı. Sabah erkenden gelen hastalar doktorun muayenehanesi önünde kuyruk oluyorlar, gece yarılarına kadar bekliyorlardı. Doktor durmadan kinin iğnesi yapıyordu.(...) Arabaların içine uzatılmış sıtmadan tir tir titreyen, yüzüne gözüne karasinek sokuşmuş, boyunları sivrisinek yeniği içinde, kıpkızıl yaraya kesmiş çocukları, duvar diplerine uzanmış, gözleri çukura batmış kadınları, inleyen, çubuk gibi kalmış-kederli korkak delikanlıları görüyor, aklı başından gidiyor.”   Kaymakamın aldığı önlemler çeltik ağalarının kazancını engelleyince çeltikçiler Kaymakam’ı sürdürür, arkasından teneke çaldırırlar. Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde’de Fatma’nın sıtma nöbetini anlatır: “(...)yosunlu bir mezar taşının yanına diz çöktü, sıcak sıcak zonklayan başını taşa dayadı. Sıtmanın yangınından gözlerini açamıyor, inliyordu.”  Fatma nöbetini kesecek ilacı verenin peşine takılıp sevgilisini terk edecektir. Sıtmayı savmak için pelin otundan çay yapılır. Acıdır ama reçete istemez.


SITMA NEDİR?

SITMA sivrisineklerin taşıdığı bir asalağın yol açtığı bulaşıcı bir hastalıktır. Sıtmayı ilk kez Hipokrat, Milattan Önce 5. yüzyılda tanımlamıştır. İddialara göre sıtma salgınları tarih boyunca uygarlıkların yok olmasına yol açmış. Hastalığı yapan dört tip asalak vardır. Asalak tiplerine göre sıtma belirtileri de değişiklik gösterir. Hepsinin ortak özelliği baş ağrısı, titreme, terleme, kol ve bacaklarda ağrıdır. Alyuvarlarda bölünüp çoğalan parazitler kana karışırlarken hastanın ateşi yükselir. Parazitler, kümeler halinde beyin, omurilik, akciğer ve böbreküstü bezlerinin kılcal damarlarına saldırarak tıkayabilir, âni ölümlere yol açabilirler. Sıtma ile savaş için gereken, taşıyıcı olan sivrisinek (anofel) ile savaştır. Bataklıkların kurutulması gibi çalışmalar son derece yararlıdır. Baraj gölleri ya da küçük sulama göletleri oluşturulurken sıtma olgularının ortaya çıktığı görülmüştür.   Sıtma teşhisi için kan testleri yapılır. Sıtma reçeteli ilaçlarla iyileştirilebilir. İlaçlar ve tedavinin süresi sıtmanın türüne, yaşa, hastalığın şiddetine bağlıdır. Sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde, sivrisinekler geceleri aktif olduğundan böcek kovucu ilaçlar kullanın, uzun kollu ve açık renkli gömlek ve pantolon giyin. Cibinlik altında uyuyun.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et