6 Ekim 2013 09:10

Bülent Kepenek

St. Petersburg’dan Moskova’ya gitmek üzere bindiğimiz trende 6 günün sonunda ilk rahat uykumu uyuyabildim. Oturduğunuz koltuğa yaptığınız küçük bir müdahale koltuğu son derece rahat bir yatağa çeviriyor. Gecenin saat  birinde dahi nazlı nazlı salınan St. Peterburg güneşi olmayınca deliksiz bir uykuyla St. Petersburg’da kapattığım gözlerimi Moskova’da açtım. 4 milyon nüfusa sahip küçük kardeş St.Petersburg’un yanında Moskova 20 milyonluk nüfusuyla ailenin bütün yükünü omuzlamış. St.Petersburg’un dinginliğinin tersine Moskova inanılmaz bir hareketliliğe sahip sokaklar işlerine yetişmeye çalışan insanlarla dolu. St.Petersburg’da  yürürken kendinizi nasıl Çarlık Rusya’sında geziyormuş gibi hissediyorsanız Moskova’da gezerken gördükleriniz de size Sovyetler Birliğinin devam ettiği hissini yaşatıyor. Devlet binalarındaki devasa orak-çekiç figürlerinden devrimin önderlerinin heykellerine verilen yer isimlerine kadar her şey aynen devam ediyor. Tek olmayan şey ise Stalin. Kremlin duvarındaki mezarının üzerine konulmuş büstünün dışında Moskova’da Stalin’in izine rastlamanız mümkün değil. Kruşçev revizyonizminin başlattığı bu yok etme operasyonu görünürde başarı kazanmış gibi dursa da aslında gerçek öyle değil. Stalin hem eserleriyle hem de insanların gönüllerinde kurduğu tahtla her yerde. Mesela eski Sovyet eşyalarının satıldığı yerlerde en pahalı ürünler Stalin’in resmi olanlar. Neden bunların diğerlerinden pahalı olduğunu sorduğumuzda aldığımız cevap hep aynı: Çünkü o Stalin. Biraz da başkent olmasından kaynaklı sanırım, Sovyetler Birliği Moskova’ya her açıdan damgasını vurmuş ama bunu yaparken Çarlık döneminden kalan yapılarla uyumlu bir kent yaratmış.O yüzden kentte diğer başkentlerin çoğunda görülen soğuk yapay havayı hissetmiyorsunuz. Geçmişle geleceğin uyumlu bir birlikteliği çıkmış ortaya ama özellikle karşı devrimden sonra oluşan yoğun göç kentin omuzlarının üzerine çökmüş.

STALİN’İN MOSKOVA’YA VURDUĞU MÜHÜR: MOSKOVA METROSU

Tabii Moskova denince ilk akla gelen şey 1935 yılında yapılan Lenin ve hâlâ aynı adı taşıyan metro ağı. Üzerine şiirler yazılan bu metro gerçekten inanılmaz etkileyici. Her durağı ayrı bir konseptte sanatkarane olarak işlenmiş. Bir istasyon uzay konseptine göre süslenirken bir durağı partizanların anısına adanmış. Partizaskaya durağının girişinde ise bizleri tanıdık bir ismin heykeli karşıladı.18 yaşındayken Nazilerce asılan ve Nazım’ın şiirini yazdığı Partizan Zoe nam-ı diğer Tanya... Her istasyon adeta bir sanat eseri, bu yüzden hayran hayran duvarlardaki işlemeleri ve süslemeleri seyrederken birçok sefer treninizi kaçırabiliyorsunuz. Ama telaş etmeyin günde 9 milyon insanın kullandığı bu metroda birçok hatta trenler birer dakika arayla geliyor ve bekleme diye bir kavram yok. Lenin, Marx, Babuşkin, Sverdlov gibi devrimci önderlerin yanı sıra Bakunin, Kropotkin gibi anarşist liderler de hâlâ Moskova’da semt isimlerinde yaşamaya devam ediyorlar. 182 istasyona sahip Moskova metrosunda seyahat ederken bu istasyon isimlerinden dolayı Rus ve dünya devrim tarihinde de kısa bir gezintiye çıkıyorsunuz. Moskova metrosunu diğer metrolardan ayıran bir özellik ise metronun kendi içinde transfer sağlayan bir başka hatta sahip olması. Kullanımda çok büyük kolaylık sağlayan bu hat metro haritasına bakılınca metronun üzerine bir damga vurulmuş hissi yaratıyor. Zaten bununla ilgili bir hikaye de var. Metronun planı Stalin’in önüne konulunca Stalin’in onaylamak amacıyla vurduğu mühür ayrı bir hat olarak metroya konulmuş.

Evrensel'i Takip Et