En zor ama güzel
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde pek çoğumuz alanlara çıkıp barış için haykırdık. 1 Eylül’ün tarihçesinde şöyle yazar: “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler, barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla, faşizmin 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü ‘Dünya Barış Günü’ olarak ilan etmiştir.”
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde pek çoğumuz alanlara çıkıp barış için haykırdık. 1 Eylül’ün tarihçesinde şöyle yazar: “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler, barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla, faşizmin 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü ‘Dünya Barış Günü’ olarak ilan etmiştir.”
Savaş toplum için yıkımdır. Savaşın bedelini her zaman toplumun ezilen kesimleri ödüyor. Bugün dünyaya baktığımızda pek çok ülkede çatışma veya iç savaş yaşandığını görüyoruz. Türkiye ve komşuları da bu ülkelerin arasında. Halkının özgürlüğüne, inancına, diline, kültürüne saygı göstermeyen ulusların geleceğinin barış içinde geçeceğini söyleyemeyiz. Hal böyleyken geleceğin asıl sahibi olan biz liseliler bu konu hakkında ne düşünüyoruz dedik ve çıktık yola….
SAVAŞ VARSA GELECEK YOK!
İlk olarak İzmir Türk Koleji Anadolu Lisesi’nden Zeynep’le konuşmaya başlıyoruz. Barışın kendisi için ne ifade ettiğini sorduğumuzda “Barış benim için sulh, savaşmama ve iyi geçinme durumudur.” diyor Zeynep. 1 Eylül’ün, 1939’da yaşanan vahşeti ve hayatını kaybeden insanları anma ve bir daha böyle bir olayın tekrar yaşanmaması için and içme günü olarak gören Zeynep; “Savaşmanın hiçbir zaman herhangi bir artısı görülmemiştir. Her gün televizyonlarda yurtta ölen, yaralanan gençlerimizi ve onların ailelerini görüyoruz. Şiddet devam ettikçe, kimsenin yararlı çıkacağını veya zafer kazanacağını düşünmüyorum. Savaş oldukça bırakın gençliği, yediden yetmişe kimsenin geleceği olacağı düşüncesinde değilim.” dedi. Asıl önemli olanın ‘insan olmak ve içinde bulunduğumuz toplumu sevmek’ olduğunu belirten Zeynep, Mustafa Kemal’in 6 ilkesinin herkes tarafından benimsenmesi gerektiği kanısında.
GELECEK KAVRAMINI UNUTMAK...
Gülce’den sonra İzmir Atatürk Lisesi’nden Nursena Bitgül ile sohbetimize başlıyoruz. Ona da barışın kendisi için ne ifade ettiğini sorduğumuzda “Dünyada oluşturulması en zor, ama oluşturulunca da dünyanın en güzel şeyi.” olarak cevap veriyor ve barış ortamının oluşturulabilmesi için insanların birbirlerini sevmesinden çok birbirlerine saygı duyması gerektiğini ifade ediyor. Savaşın maddi ve manevi her şeyi yok ettiğini düşünen Nursena, “Savaşta gençlik, gelecek kavramını unutur. Çünkü sadece o an için yaşamak, nefes almak önemlidir. Savaş nihayet sona erdiğinde ise, düşünülmeyen gelecek çıkar ortaya.” diyerek savaşın gençliği geleceksizleştiren bir şey olduğunu belirtiyor.
Nursena’ya son olarak “Barış içinde, insanca bir yaşam için liseli gençlere düşen görev nedir?” diye sorduğumuzda; “Belki çok büyük, dünyayı kurtaracak şeyler yapamayız ama hem kendimize hem de çevremize saygı duymalıyız. Zaten herkes birbirinin haklarına saygı gösterirse sorun kalmaz.” cevabını alıyoruz.
ÖLÜM HEP BİZE DÜŞER
Zeynep’e teşekkür edip Konak Anadolu Lisesi’nden Gülce ile konuşmaya başlıyoruz. Barışın kendisi için ne ifade ettiğini sorduğumuzda o da Zeynep gibi ‘insanların birbirine saygılı olduğu, huzur içinde bir ortam’ cevabını veriyor. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nün ülkemiz ve dünya devletleri tarafından unutulmaya yüz tutmuş bir terimin hatırlanması için mükemmel bir gün olarak niteleyen Gülce, “Barış sadece bir gün hatırlanmamalı” diyerek bu günün yeterli olmadığını dile getiriyor. Ortadoğu’nun gelişmiş batı ülkelerinin savaş alanı olduğunu söyleyen Gülce, savaşta hayatını kaybedenleri savaşan halkların gençlerinin oluşturduğunu belirterek bize soruyor: “Gençliğin yok olup acı çektiği bir yerde geleceğin sağlıklı olması beklenebilir mi?”