Yerimizden yurdumuzdan edildik
Hemşirelik ve tıp öğrencileri olarak uygulamalı ders sayımız ve stajlarımızdan kaynaklı bu kadar uzaklıkta olmamız doğru değil. Zaten hocalarımız, dekanlarımız da bunları açıklamış, buna rağmen KYK keyfi uygulamasını devam ettirmiş.
Ege Üniversitesi Genç Hayat Ekibi
Hükümetin kız-erkek karma KYK yurtlarını ayırmaya dair politikaları, İzmir’de de uygulamaya sokularak, öğrencilerin yeni eğitim yılına büyük bir çileyle başlamalarına sebep oldu. Ege Üniversitesindeki (EÜ) KYK yurdu, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) kadın öğrencilerinin de gelmesi ile kız yurduna döndü. Ege Üniversitesi erkek öğrencileri ise İnciraltı ve Çiğli yurtlarına sürüldüler.
KYK, öğrencilere yaptıklarının az olduğunu düşünmüş olmalı ki; yemekhaneden, yurtların giriş çıkış saatlerine kadar yeni düzenlemeler yaparak, saatlerce yollarda süründürerek azap seviyesini maksimuma ulaştırdı. Artık canına tak eden öğrenciler, 4 gündür merkezi Ege Üniversitesi olmak üzere İzmir KYK yurtlarında çeşitli eylemler düzenlemekteler. Bizler de arkadaşlarımızla bir araya gelerek onların sıkıntılarına kulak verdik.
CEMAATLEŞME ORANI ARTIYOR
Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisi Duygu Zengin, yurtlarında cemaatleşme oranının giderek arttığını, perşembeleri odalarına gelen kişilerce mescide davet edildiklerini ve yurt yönetiminin bu tacize dur demediğini dile getiriyor. Bu ayrımın cinsiyetçi bir uygulama olduğunu, bu yüzden öncelikle yurtlarından sürülen erkek arkadaşlarının geri gelmesini istiyor.
Sorunu en derinden yaşayan DEÜ Hemşirelik Fakültesi öğrencisi Eda İşçi, her gün 3-4 saatlerinin yolda geçtiğini, devamsızlık yapmamak için ders saatinden 3 saat önce kalkarak yola koyulduğunu söylüyor. Ayrıca EÜ KYK yurdunun yaz boyunca herhangi bir temizlik yapmadığını ve sağlıksız koşullarda kaldıklarını belirtti.
‘İNCİRALTI SÜRGÜNLERİ’
Kız yurdunda yaşanan sorunların benzerlerini erkek arkadaşlarımızdan da dinliyoruz. Onlar için de yemek ve yol problemi içinden çıkılmaz bir hal almış. Kendilerini ‘İnciraltı sürgünleri’ olarak adlandıran erkek öğrencilerden birkaçıyla sohbet etme imkanımız oldu.
Ege Üniversitesi MYO Haberleşme ve İletişim Bölümü öğrencisi Zafer Uslu, Bornova’da kalırken yemeklerden yarım ve tam olarak alabildiklerini, böylelikle daha çok yemekten faydalandıklarını aktardı. Bu durumun değişmesinin yanı sıra İnciraltı’ndaki yemekhane fiyatlarının daha pahalı olduğunu ve çoğu kez aç yattıklarını dile getirdi. Yolda ömürlerini tükettiklerini söyleyen Zafer, Ege Üniversitesini tercih etmesinin en önemli sebeplerinden birinin yurdun kampus içersinde olması olduğunu belirtti. Bu durumun da KYK’nın hiçbir açıklama yapmadan haremlik selamlık uygulamasını devreye sokarak değiştirildiğine vurgu yapıyor.
Parası olan arkdaşlarının eve çıktığını, olmayanlarınsa cemaat yurtlarına ya da evlerine gitmek zorunda olduğunu anlatan Ege Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğrencisi Cemal Koçak ise cemaatleşme oranına dikkat çekti.
ONLAR ÖLSÜN MÜ YANİ
Gününün büyük bir kısmını yolda geçiren Ege Üniversitesi Coğrafya bölümü öğrencisi Mahsun; “İnciraltı’ndan gelmem bir buçuk saati buluyor. Yol sorunundan dolayı eve çıkmayı düşünüyorum. Uzun yoldan dolayı ders çalışmamız etkileniyor. Eski yurdumuzda ya da okulumuza yakın bir yerde devlet yurdunda kalmak istiyoruz..” dedi. Ayrıca KYK yetkililerinin komik açıklamasını da bizlerle paylaşmayı unutmadı. Erkek öğrenciler ayrılma sebeplerini yetkililere sorduklarında; Bornova’daki yurdun depreme dayanıksız olduğu cevabını almışlar. Bunu öğrenen Mahsun “Madem öyle, kadın arkadaşlarımızın ne işi var o yurtlarda? Onlar ölsün mü yanı?” sorusunu yetkilelere yöneltti.
KYK KEYFİ DAVRANIYOR
DEÜ Hemşirelik Fakültesinden bir diğer öğrenci Özlem Şanverdi, yurt ücretlerinin arttırılmasından şikayetçi olduğunu dile getiriyor. “Okulumun yakınında bir yurt istiyorum. Bu düzenleme bizim hayatımıza mal olabilir. Hepimiz çok korkuyoruz. Biz bu sorunlarımızın kısa bir zamanda çözülmesini istiyoruz. Hemşirelik ve tıp öğrencileri olarak uygulamalı ders sayımız ve stajlarımızdan kaynaklı bu kadar uzaklıkta olmamız doğru değil. Zaten hocalarımız, dekanlarımız da bunları açıklamış, buna rağmen KYK keyfi uygulamasını devam ettirmiş.” diyerek derdini en içten şekilde paylaşıyor bizimle.
Ege Üniversitesi KYK yurtlarında bir araya gelen kadın öğrenciler, yurtlardaki sorunlarını ve taleplerini kantinlerde yaptıkları forumlarla tartışmaya başlıyorlar. Kendi komitelerini kuran öğrenciler, taleplerini daha gür sesle haykırmak için başlattıkları eylemlerin dövizlerini birlikte yazıyor, sloganlarını birlikte yaratıyorlar. İnciraltı yurtlarında kalan erkek öğrenciler de aynı yolu izliyorlar. İlk gün gerçekleştirilen eylemler iki yurtta da ses getirirken, kendini burjuva medyaya kadar dayatıyor. Ayrıca yeni süreçte tüm üniversitelerde KYK’ya karşı çıkacak seslerin de başını tutuyor.
HAK ALMA MÜCADELESİ NASIL BİTİRİLİR!
Tam da böylesine güçlü yurt eylemleri gerçekleşirken devreye geçen güçler ise nasıl buna yedeklenir ya da buradan bir şey çıkarırız diye harekete geçiyorlar. Yurt eylemleri başlamadan önce kendilerini yurt öğrencilerinin yerine koyarak CHP 'li miletvekillerinden de destek alan FKF(TKP), TGB ve ADD gibi anlayışlar yurt öğrencileri olmadan yurtların dışında çadırlar kurarak kendi KYK' larını oluşturdukları söylemiyle ortaya çıkıyorlar.Bu anlayışlar sorunun öznesi olan yurt öğrencilerini ve sorunun yereli olan yurtları unutmuş olacaklar ki bu eylemliklerin yerini ve muattaplarını yanlış yerlerde arıyorlar.Ve sonunda -öğrencilerin KYK dan çektiğinden habersizce- yeni KYK olarak ortaya çıkan bu anlayışlar yurt öğrencilerinin dışında kalıp onlarla buluşamıyor ve dışarıda kaldığından çadırlarını kaldırmak zorunda kalıyorlar. Tam bu sürede kendi eylemlerini örgütleyen yurt öğrencileri yeni hedef noktası oluyor onlar için. Yurt öğrencilerinin başlattığı bu eylemler sanki kendi örgütlerinin eylemleri gibi gösterilmeye başlanıyor eylemlere destek diyerek dışarıdan toplanan bir kitleyle gelen gruplar yurt öğrencilerinin sloganlarına kulaklarını kapıyor daha politik sloganlar atılması gerektiğini düşünerek yurt öğrencilerinin sloganlarını yetersiz buluyor ve kendi sloganlarını yurt öğrencilerinin önüne koyuyorlar. Tam da bu noktadan sonra eylemlere katılan öğrenci sayıları düşerken yurt öğrencilerinin komitesi ise özgünlüğünü kaybettiği düşünülerek katılım sayısı giderek düşüyor. Cuma günü -sayının en aza indiği günde- İnciraltı yurtlarından destek ve moral getirilmeye çalışıyor Ege Üniversitesi KYK yurtlarına. Bir araya gelen kitle karşılıklı çoşkuyla süreci konuşmak istiyor. Tam da bu sırada başlayan zorla yurdun içine girelim orada konuşalım söylemi Ege Üniversitesi yurt öğrencileri tarafından sıcak karşılanmayarak özellikle gerginlik yaşanmaması KYK yöneticileri ve üniversite görevlilerine koz vermemek için dışarıya çıkıyor Ege Üniversitesi KYK yurtlarında kalan kadın öğrenciler. Yurdun önünde başlatılan forumlarda gençler tek tek söz alarak süreci konuşmak istiyorlar. Ama nedense yurtlarda kalmayan fakat destek için gelen arkadaşlar yurtlardan gelen arkadaşlardan daha çok istiyorlar zorla kapının açılarak yurtların içine girilmesini. Nitekim başlatılan bu girişim sonucu kapıya yüklenilerek yanlış bir anlayışa teslim olunarak (burada kendimizi eleştirmek de gerekiyor) içeriye giriliyor. Sonrasında ise içeri girenlerle girmeyenler arasında başlayan tartışmalar içinde harap oluyor yurt eylemleri adeta. Yapılan eylemleri yanlış okumaktan kaçmak ona başka misyonlar eklemekten uzak durmak gerektiğini umarız öğretmiştir bizlere.
PEKİ NE YAPMALIYIZ?
Gezi sürecinde de en fazla tartışılan şeylerden biriydi birlikteliğin nasıl büyütülmesi, en geniş kesimlerin nasıl kucaklanabilmesi. Aslında yurt eylemleri de Ege'de bu sınavı veriyordu. Kendi aralarında forumlar düzenliyor, hergün eylemler yapıyor, seslerini daha gür çıkarmanın yollarını arıyorlardı öğrenciler. Bu arada kendi sloganlarını söylemlerini yaratıyorlar ve en geniş kesimi mücadelelerine katmaya çalışıyorlardı. Tam da bu noktada bizlere düşen görevlerse onların kararlarına saygı göstermek, haklı olan arkadaşlarımızla omuz omuza olmaktı. Onların yerine karar alıp onların yerine mücadele etmek değil, onların mücadelesinin yanında durmak onlarla birlikte hareket etmekti bizlere düşen görevler. Çünkü bu can yakıcı bir sorundur ve kimse bu sorunun üzerinde kendi reklamı uğruna oynayarak bu mücadeleyi sönümlendirme hakkına sahip değildir. Şimdi daha zor bir sınav bekliyor yurt öğrencilerini. Yaşadıkları bunca olumsuzluğa rağmen kendi kurdukları komitelerle daha güçlü forumlar örgütlemek, yeni kararlar almak, mücadelelerini yaşam alanları olan yurtların içinde devam ettirmeleri gerekiyor. Yaşanan olumsuzlukların aralarında ayrılık yaratmadan mücadelenin yurtlardan doğru sürdürülmesi , çözümü kendi alanlarından doğru dayatması ve fiili mücadeleyle birlikte öğrencileri hukuki anlamda aldatan KYK zihniyetiyle hukuki, fiili her alanda mücadeleyi yükseltme hedefi olmalıdır.
EGE ÜZERİNE DÜŞENİ YAPIYOR
Gezi sürecinde de en fazla tartışılan şeylerden biriydi; ‘Birlikteliğin nasıl büyütüleceği”, “En geniş kesimlerin nasıl kucaklanabileceği”. Aslında yurt eylemleri de Ege’de bu sınavı veriyordu. Kendi aralarında forumlar düzenliyor, hergün eylemler yapıyor, seslerini daha gür çıkarmanın yollarını arıyorlardı öğrenciler. Bu arada kendi sloganlarını, söylemlerini yaratıyorlar, en geniş kesimi mücadelelerine katmaya çalışıyorlardı.
Bu noktada bizlere düşen görevlerse; onların kararlarına saygı göstermek, haklı olan arkadaşlarımızla omuz omuza olmaktı. Onların yerine karar alıp onların yerine mücadele etmek değil, onların mücadelesinin yanında durmak, onlarla birlikte hareket etmekti bizlere düşen görevler.